Mirali YILDIRIM
Akademisyenlikte Zihniyetimiz
Eğitimci ve akademisyenlik; karizma ve kalitenin, evrenselliğin mutlak surette olması gereken bir alan ama ümmet olarak mustaribiz.
Bu sebepten de bir türlü karizma ve kaliteyi bulamıyor, “hedef nesilleri yetiştiremiyor, telef ediyoruz” diyebildiğim hassas bir saha.
Amacımız kesinlikle bir kesimden eğitimcileri eleştirmek değil; halkı Müslüman ülkelerde, eğitimci ve akademisyenler üzerinden, eğitimimizin geldiği durumun kimi yaralarına ışık tutmaktır.
Rabbimiz; kendi varlığına ilim sahiplerini, “gerçek ilim sahiplerini şehid tutuyor. İslam Savaş Hukukunda dahi “ilimdârlara; kilise ve havralardaki ruhban sınıfına dokunmama” ilkesi vardır.
İslam’ın evrensel güzellikleri ortadayken; aksine giden bir manzara var. Nesiller muzdarip, nesiller darmadağın; çağdaş cehaletin kasırgalarını -maalesef- daha cazip buluyor. Tam da bu sebepten telef oluyor.
Üniversite yıllarımızda (1990), malum kesimin; tesettür ve değerlere karşı duruşlarına şahit olduk. Çoğu sınıfta kaldı.
Mahcubiyet, suç ve günah, kullanılma denîliği; o ikinci ve üçüncü hatta bilmem kaçıncı sınıf eğitimci zevatın boynunda kaldı gidiyor.
Bu fosillerin ekseri seküler kesimden olsalar da inandığı tüm değerleri ayakaltına alan muhafazakâr eğitimciler de azınlıkta değildi.
Pişkinlik yapanları olsa da o cürüm ve kara leke madalyaları boyunlarında; ahiret hesabı da cabası.
Eğitim için diyeceğimiz:
a-Hocalara:
Lütfen bilimin evrensel kurallarına bağlı kalalım.
Öğrencilere öğretmediklerimizi, hatta kendimizin dahi anlamakta zorluk çektiği soruları sorup ders ve sınav karabasanı olmayalım; ayıptır, günahtır.
Eğitimin asıl amaçlarına ulaştıktan sonra, detaylardaki milimetrik artıklar için öğrencinin ruh ve beden sağlığıyla oynamayalım.
Ayağımıza makul istekleri için gelen öğrencileri, anlayalım, dinleyelim. Onlar için çabaladığımızı hissettirelim, gösterelim. Çözemediğimiz her soruna, makul cevaplar verebilelim. Keskin nişancı fırsatçılar gibi fırsatın verdiği gücümüzü göstermeyelim.
Unutmayalım; çiğnediğimiz adalet, bir gün gelir bizlere de lazım olur. Her kademede, her kötülüğü yapıp, adaleti çiğneyen FETO`nun bu gün aradığı adalet her kesim için büyük bir derstir.
Çözümsüzlüklerimizde bile adaletin havası kokmalı.
Toplum, değerleri ve hassasları; bizlere de göremediğimiz karneler verir, bilelim.
Unutmayalım; bir eğitim kurumuna değer veren; oradaki evrensel düşünen eğitimcilerin varlığıdır. Maaş ve koltuğu olmasa toplumda zerre değer bulamayacak zevat olmak; her mesleğe yakışmaz ama eğitimciyeyse zillet getirir.
b-Veliye:
Çocuklarımızı en iyi üniversitelerde okuyacak bir eğitim ortamında yetiştirelim. Ucuz mal(!) alacak kadar, zengin olmayın.
Yavrularımızı; bir şekilde, hasbelkader eğitimci olmuş eğitimci ve üniversiteler yerine, külfetli de olsa, daha yetkin yerlerde okutalım. Alanlarında yetkin ve yeterli olmayan üniversite ve kadroları, çocuğumuzun geleceğini, kişiliğini ve sağlığını bozabilmektedir.
c-Öğrencilere:
Her açıdan yeterli hale gelmiş, kadrosu oturmuş eğitim kurumlarında okuyun.
Sonradan yapılanan kimi eğitim kurumları; sizleri mesleğe hazırlamada; evrensel dünyayla tanıştırmada; çiğnenmemesi gereken insanlık onurunu keşfetmenizde -isteseler de- yeterli olamayabilirler.
Eğitme hazırlık aşamalarında biraz değil, çok terleyin. Kışın aşınız pişsin ki son gülen olasınız.
Hocalarınıza saygılı ama bir baba/arkadaş samimiyetini yakalayın ki makul ricalara gidebilesiniz. Üzüme bak üzüm olsun, onu yemeye yüzün olsun.
Kavgayla değil, aklıselim ve delillerle sonuca varabilme kültürünü öğrenin.
*Son zamanda özellikle de muhafazakâr arkadaşların; öğrenciyi bunaltırcasına kolladıkları fırsatlar bu satırları yazdırdı.
Hak-hukuk diyerek milimetrik yaptıkları ölçümlerle sessiz çoğunluğu mağdur etme; zirvelerden ricalara ise çareler bulma; adil değil! İnsani, İslami olamaz!
Lütfen dikkat; en sevimsiz, en güvenilmez, en ayağına gidilmez ve en “canı cehenneme” denebilecek hoca tipi sağlıklı bir insan olamaz!
Nesilleri kaybediyoruz! Nesilleri, bizden ve zihniyetimizden nefret ettiriyorsak, bu işte bir yanlışlık var ve buna hakkımız da yoktur.
“Güzel gören, güzel düşünür; güzel düşünen, hayatından lezzet alır.”
Her kes ama özellikle de muhafazakâr eğitimciler; kendilerini az “güzellikler ve bilgi terazisine” vursunlar! “Kendini kınayan nefse andolsun!”
Gençliği kazanmak; bir de modernizmin kasırgalarına karşı koyabilmek… bu akl u fikr ile Mevla bulunmaz! Vesselam!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.