Betül YILMAZ
Allah'ın en çok önem verdiği sır
Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a salat ve selam O'nun pak Resulüne olsun. O Resul ki, hicabından yüzü al al olan… O Resul ki evlilik çağındaki bir genç kız gibi hayâlı ve utangaç olan.
Böyle bir Resul'ün ümmeti olarak, ona bu hususta hiç benzemediğimiz ve Efendimiz (asv)a nisbetle ne kadar da edepsiz olduğumuz aşikâr. Oysa Efendimiz (asv)'ın şu uyarısı, hepimizin üstüne aldığı bir düstur olmalıydı.
“Şüphesiz ki kıyamet günü Allah'ın en çok ehemmiyet verdiği emanet, karı-koca arasındaki emanettir. Karı ile koca birbirleriyle içli dışlı olduktan sonra, hanımının sırlarını erkeğin etrafa yayması o gün en büyük hıyanettir.” (Müslim)
Bırakın özel meseleleri, normal olayların bile anlatılmaması gerektiğini şu olaydan anlayabiliriz:
Efendimiz (asv) saçını tararken evinin dışından bir adamın kendisini gözetlediğini görür. Ve adama der ki: “Eğer ben seni önce fark etseydim, elimdeki demir tarakla senin gözünü oyardım.”
Şefkat ve merhamette zirve yapmış bir insan… Müşrikler kendisini kan içinde bıraktığı zaman bile onlara beddua etmeyecek kadar şefkatli. Ancak iş mahremiyete gelince, ondan asla taviz vermiyor Efendimiz (asv).
Sahi, ne yapıyordu ki? Demir bir tarakla saçını tarıyordu. Ancak bunun casusça bir davranışla dışardan izlenmesine tahammül etmiyordu. Bugün bunu yapan adam, yarın başka şekillerde de görebilirdi. Öyle ya ev haliydi.
Bu olay üzerinden kendimize bir bakalım mı? Bizim evlerimiz sapasağlam, elhamdülillah. Hiçbir delik, bir bozukluk yok. Bırakın deliği, çatlak bile yok; o derece sağlam. Acaba öyle mi?
Birçok ailede, aile fertleri olarak birçoğumuz o duvardaki deliğiz adeta. Her odanın delikleri bizleriz. Yemek yenirken ne olmuş? Eşimiz hangi olayda nasıl davrandı? Nelerden hoşlanır, nelere tahammülü yoktur? Evlilik yıldönümü, doğum günü yahut sözüm ona Sevgililer Günü'nde ne hediye aldı? Şunu da esefle belirtmek gerekir ki bu alınan hediyenin mahrem bir eşya olması, özellikle kadınlar açısından utanmadan dile getirilmekte ve hatta bununla övünülmektedir. Daha sonra yatak odası anlatılacak kadar ileri gidilmektedir. Dinlediği özellikler kendi eşinde olmayan kadın, eşine gidip ‘milletin kocası' ile başlayan cümleler kurmaktadır. Çok mu açık yazıyorum? Sanmıyorum. Bu, cümlelerin hicaba bürünmüş hali. Tesettürlü kelimeler kullanıyorum.
Ümmet olarak bu kadar büyük acılar yaşarken, mazlumların feryadı arşa yükselip dururken böyle bir meselenin lafını bile etmemeliydik. Ancak Efendimiz(asv)'ın mücadeleyle geçen hayatında da bu hususa değindiğini görüyoruz. Demek, insan her yerde ve her devirde insan ve hatalar da aradan bin beş yüz yıl geçse de benzerlik gösterebiliyor.
Evlerin kapıları vardır, bir de duvarları. Kapılar, izin verilenleri içeri almak içindir, duvarlarsa izin verilmeyenlerden korunmak için. Mümin, mahrem meselelerde evinin duvarı gibi olmalıdır. Mahremini, bırakın evin dışını, gerektiğinde evin içindekilerden bile gizlemeyi bilmelidir. Mahremden kastımız elbette sadece karı-koca arasındaki fıtri ilişkiler değildir. Haremlik selamlık oturduğu ve iffetini koruduğu halde bugün birçok erkeğin ev içindeki davranışları, hal ve hareketleri, bilmemesi gerekenler tarafından bilinmektedir. Madem bir erkeğin yahut kadının sofrada, mutfakta yahut oturma odasında nasıl davrandığını, hangi olaylara ne tür tepkiler verdiğini bileceksek, neden haremlik selamlık oturuyoruz ki?
Bir de şeytanın sağdan yaklaştığı durumlar var tabii, eşler arasında bir sorun olduğunda bu sorunu halletmek için ehil biri bulmak yerine, alelacele önüne gelen herkese anlatmak gibi. Bunun faturası da sadece aileye değil, neredeyse bütün ümmete yansıyor. Düşünün ki bir kardeşimiz her önüne gelene derdini anlatmış, o kişiler de başkalarına yaymışlar. Böyle böyle o mesele olmadık ağızlarda geziyor. Sonra kendisinden şikâyet edilen eşin kulağına bu söz gittiği zaman, aile içindeki gerginlik komşulara yansıyor. Mümini var, kâfiri var, münafığı var. Sonrasında dillerde bir söz: ‘Bu Müslümanlar hep böyle!'
Rabbim bizi, mutfağından oturma odasına, eşinden, oğluna-kızına, ailedeki her sırrı saklayanlardan eylesin. Sakladığımız bir ayıptan dolayı kıyamette bizim bin ayıbımızı örtsün. Aile sırlarından dolayı bizleri hesaba çekmesin. Âmin…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.