Mehmet EŞİN
‘Amerika ve israil size bu pastayı yedirir mi..?’
2000 yılında Siirt merkezde öğretmen iken Hizbullah cemaatine karşı yürütülen amansız operasyon ve cadı avında ben de gözaltına alınmıştım. Tek suçları Müslüman olmak ve dinlerinin gereğini yerine getirmekten başka suçları olmayan diğer Müslümanlar gibi muamele görmüş, sorgu ve işkence faslından geçirilerek cezaevine atılmıştım. Sorgu esnasında işkencecilerin saygı gösterdikleri ve ‘abi’ diye hitap ettikleri üst düzey bir şefleri de zaman zaman sorguma katılırdı. Bu ‘abi’ denilen şahıs, sorguyu daha seviyeli yapar ve zaman zaman İslami argümanlar da kullanarak beni çözmeye ve kendince ikna etmeye çalışırdı. Öğretmen olmam hasebiyle bana ‘Hoca’ diye hitap ederdi. Bir ara bana şu soruyu sordu: ‘Hocam, siz bu topraklarda, Kur’an’a dayalı bir İslam devleti kuracak, Amerika ve israil buna göz yumacak ses çıkarmayacak… Amerika ve israil’in size bu pastayı yedireceklerine gerçekten inanıyor musun..?’
Aradan on üç yıl geçti. Köprünün altından çok sular geçti. Türkiye ve dünya genelinde yerine göre ümmetin aleyhine yerine göre lehine çok önemli gelişmeler yaşandı. Afganistan ve Irak fiili olarak işgal edildi. Saddam, Bin Ali, Kaddafi, Mübarek gibi diktatörler kimi öldürüldü, kimi devrildi. ‘Muhtar olamaz’ denen Recep Tayyip Erdoğan on bir yıldır tek başına iktidar olurken siyonistlerin hizmetkârı olan hükümetler tarihin çöplüğüne atıldı. ‘Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz, Eldiven’ darbe planları ifşa edilerek bunu planlayanlar parmaklıklar arkasına atıldı. Türkiye’de kendilerine dokunulamayan paşalara dokunuldu, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ müebbet hapis cezasına çarptırıldı. ‘Sizi cezaevinde çürüteceğim’ diyenlerin kemikleri toprak altında çürürken, cezaevine attırdıkları kişiler çıkıp Allah’ın arzı üzerinde gezmeye başladı.
Bütün bunlar olurken değişmeyen veya değişmesine müsaade edilmeyen tek şey şu oldu. ‘Amerika ve israilin pastasına dokunma.’ Bu pastayı almaya veya bundan pay almak isteyen olursa yanar, bedelini öder. Bu ister bir şahıs olsun, ister bir cemaat olsun, ister bir hükümet, başbakan veya devlet olsun. Hiç fark etmez. Hele Müslüman olursa bunun cezasını katmerli olarak öder.
Şu anda başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a karşı yürütülen bu acımasız ve kirli savaşın ana nedeni bu pastadan pay almaya kalkışmasıdır. Dünyayı idare eden haramilerin çarkına çomak sokmasıdır. Türkiye’yi ekonomik alanda IMF’nin sömürüsünden kurtar, israil’e meydan oku, Mavi Marmara Şehitleri için özür ve Gazze ablukasının kalkmasını talep et, Amerikan silahları dururken bağımsız savunma sanayii için Çin ile silah anlaşmaları yap, BM’deki daimi Güvenlik Konseyi’ndeki beşli çeteyi sorgula, boğulmaya çalışılan İran’a Halkbank üzerinden nefes aldırt, iki Müslüman halkı birbirine düşman eden ve kırdırtan Kürt meselesini çöz, Mısır’la diplomatik kriz pahasına İhvan ve Cumhurbaşkanı Muhammet Mursi’yi destekle… Bunları yaparsan işte sonucu bu olur. Hem de senin polisin ve senin terfi ettirdiğin savcının eliyle. Seninle aynı inancı paylaşan, aynı kıbleye dönen, kendilerini hizmet ehli görenler tarafından linçe tabi tutularak. İşte senin ülkende ve senin kurumlarında biz bu kadar muktediriz. ‘Aklanı başına al, sen kim bu pastayı yemek kim’ mesajı en üst perdeden veriliyor.
Dünyanın herhangi bir yerinde bir İslami şahsiyetin, bir cemaatin, halkın sevdiği ve istifade ettiği bir liderin, bir hükümetin üzerine gidiliyor, karalanıyor, halkın gözünde küçük düşürülmeye, yok edilmeye çalışılıyorsa bilin ki bunun arkasında Amerika vardır, siyonistler vardır, küresel emperyalizm vardır. Amerika, bunu yaparken kendisini ele vermemeye çalışır, değişik maskeler takar, münafıkça davranır, taşeron ve işbirlikçilerini kullanır ama dolaylı ama direk muhakkak işin içindedir. Şu ana kadar yapılan işgal ve katliamların hangisi ‘Amerika’ya itaat’ adı altında yapıldı.
Dün Yakamoz, Ayışığı ve Eldiven darbe planları, Roboski katliamı, 7 Şubat Hakan Fidan’ı gözaltına alma ve Gezi olaylarıyla bu ayar çekme ve devirme planları yapıldı. Her darbe girişimi bir öncekinden daha şiddetli ve daha organizeli oldu. Son darbe ise dershane tartışmasının ardından yolsuzluk operasyonlarıyla Başbakanın en yakınındakiler hedef alınarak vurulmaya, devrilmeye çalışılıyor. Yolsuzluk, bu işin makyaj ve sosu, Gülen ve grubu ise bu işin taşeronluğunu yapıyor. Hangi isim ve ad altında, perde önünde kim gözükürse gözüksün, sopa ve silah kimin elinde olura olsun; iman ehli, mazlum ve mustazaf halklar; Amerika ve işbirlikçilerinin çirkin yüzünü görmüş ve pastalarını o kirli ellerinden alacaklardır. Bütün bu bağırma ve çağırmalar da bundandır. Allah; müminlerin, zulme karşı, küfre karşı direnen mazlumların yanında olsun…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.