Murat DALKILIÇ
Anayasa ve Eğitim Meselesi…
Bir asırdan beridir, ülkemizde, halka rağmen, hâkim ideoloji tarafından kabul görmüş eğitim felsefesi ve pratik olarak icra edilen eğitim sisteminin, yoğunluklu olarak Fransa ve ABD menşeli olduğu herkesin malumu...
Her ne kadar, 1921 ve 1924 anayasalarında, eğitime pek değinilmemişse de, hemen sonrasında çıkarılan Tevhid-i Tedrisat Kanunu ve Harf İnkılabı ile kadim medeniyet değerlerimiz, kültürel kodlarımız, tarihimiz, inancımız, gelenek ve göreneklerimiz ile uyuşmayan bir eğitim sistemi uygulamaya konuldu.
Eğitim felsefe ve sistemimize hâkim olan yasa, 3 Mart 1924 tarihinde çıkarılan Tevhid-i Tedrisat Kanunu’dur. Bu kanun, ülkemizde eğitimin temel kanunu kabul edilmiş ve daha sonra çıkarılan kanunlara esas teşkil etmiştir.
Bu kanunun, TBMM’de çıkarılış usul ve anlayışı, pedagojik olmaktan uzak, tamamen ideolojik bir yapıya haiz olması, eğitimi taa işin başından itibaren her yönüyle politize hale getirmiş ve tek tip insan profilinden oluşan bir toplum üretme amacı güdülmüştür.
Ülkemizdeki her vatandaşın, aynı ırka mensup olması, aynı dili konuşması, aynı şapkayı takması, aynı kıyafeti giymesi, yani bir fabrikadan çıkan robot misali tek tip olması değil, önemli olan; vatanını seven, ülkesini kalkındırmaya, ait olduğu necip topluma hizmet etmeye çalışan, dürüst ve erdemli olma gibi insani değerlerde birliği sağlama olmalıdır.
Ne hazindir ki, halihazırda yürürlükte olan eğitim sistemimiz, halen aynı mantalite ve amaçlar etrafında deveran edip, patinaj yaparak; topluma, bataklıklar içerisinde buhranlar yaşattığından, eğitim-öğretim alanında köklü bir reform yapılması, bir zorunluluk olarak önümüzde durmaktadır.
Örneğin toplumumuzun aile yapısını zir ü zeber eden İstanbul Sözleşmesi ile öğrencilerimizin temiz dimağlarını kirleten ‘ETCEP’ projesi bunun bir yansımasıdır.
Eğitim sisteminde yaşanan çok başlılık ve uyumsuzluk, Tevhid-i Tedrisat ile maddi unsurları ve manevi değerleri kapsayacak şekilde, çift kanatlı bütüncül bir eğitim sistemi oluşturarak, izale edilmesi yerine; inancımıza ve kadim medeniyetimize dair her ne varsa tamamen yok etmek için, küresel emperyal Batı’ya körü körüne bağlanan kişiler tarafından bir operasyon gerçekleştirilmiştir.
Biraz araştırma yapıldığında görülecektir ki, işin başında etkin rol alan kadronun; “Milli Eğitim”deki millilik kavramını, eğitimi manevi ve yerli değerlerden tamamen sözüm ona “arındırıp”, Batı’nın salt “dünya” ve “madde” eksenli anlayışının benimsetilerek pratiğe aktarılması olarak, açık ve net bir şekilde ifade ettikleri görülecektir.
Bu süreçte Fransa ve ABD’den alınan eğitim felsefesi, politikaları, programları ve müfredatı ile şekillenen ve yüzyıldır uygulamada ısrar edilen bu eğitim sistemi yoluyla topluma laik/seküler, pozitivist ve materyalist anlayış enjekte edilerek, bulunduğumuz an itibari ile amorf bir neslin oluşmasına neden olunmuştur.
Hâlbuki eğitimde asıl hedefimiz; aklıselim, kalbiselim ve zevkiselim sahibi bireylerden oluşan dindar bir nesil yetiştirme olmalıdır.
Yeni ve sivil bir anayasa hazırlanmasının gündemde olduğu şu günlerde, bilinmelidir ki; Anayasa’nın en önemli bölümü eğitimdir. Eğitim ile ilgili maddeler, Tevhid-i Tedrisat anlayışıyla değil, medeniyet değerlerimize ve kültürel kodlarımıza daha uygun olan ve günümüz şartlarını da göz önünde bulunduran, 2023 Eğitim Vizyonu esas alınarak hazırlanmalıdır.
Allah(cc)’a emanet olunuz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.