Antalya Adliyesi önünde İstanbul Sözleşmesi'ne tepki
Kocası tarafından 21 yerinden bıçaklanan Ayşe Seyidoğlu'nun mahkemesinde Seyidoğlu'na destek için bir araya gelen STK'lar, İstanbul Sözleşmesi imzalandıktan sonra kadına şiddette dikkat çekici artışı rakamlarla gözler önüne serdi.
Akdeniz Dayanışma Platformu (ADAP), Antalya Birlik ve Kardeşlik Platformu (ANTBİRKAP), KYÇ Emekli Polis Yardımlaşma Derneği tarafından Antalya Adliyesi önünde basın açıklaması gerçekleştirildi.
Kocası tarafından 21 yerinden bıçaklanan Ayşe Seyidoğlu'na destek olmak için bir araya geldiklerini belirten STK'lar, İstanbul Sözleşmesi'nin imzalanması sonrası kadına yönelik şiddetin arttığına dikkat çekmek amacıyla Adliyenin önünde basın açıklaması düzenlemek istedi.
Basın açıklaması yapmak isteyen kalabalığa sözlü müdahalede bulunan ve suç duyurusunda bulunacaklarını söyleyen CHP Antalya Kadın Kolları Başkanı ve beraberindekiler, İstanbul Sözleşmesini savunarak, sözleşmeye verilen tepkiyle kadın cinayetlerinin perdelenmek istendiğini iddia etti.
Müdahale sonrası basın açıklaması yapılmaya başlandı.
Açıklamayı Antalya Birlik ve Kardeşlik Platformu (ANTBİRKAP) Başkanı Hasan Hüseyin Cengiz okudu.
Cengiz, "Bugün burada kocası tarafından 21 yerinden hunharca bıçaklanan Ayşe Seyidoğlu hanımefendinin mahkemesi için toplanmış bulunmaktayız. Ülkemizde gittikçe artan kadın cinayetlerinin birisinin daha ölümle sonlanmadan hayatta kalma mücadelesini sürdüren bu kardeşimizin derdine ortak olmak için bir araya geldik." dedi.
"Aile yapısına uygun olmayan yasaların neticesi ile aileler paramparça olmaktadır"
Her geçen gün artan aile dramlarına dikkat çeken Cengiz, "Gün geçmiyor ki ülkemizde bir aile dramı haberiyle uyanmayalım. Her gün mevcut yasalarımızın Türk aile tipi yapısına uygun olmayan neticeleri sonucunda aileler paramparça olmaktadır. Bu konudaki en büyük etkenin İstanbul Sözleşmesi olduğunu düşünüyoruz." şeklinde konuştu.
İstanbul Sözleşmesi yürürlüğe girdiği 1 Ağustos 2014 tarihinin 5'inci yıl dönümünde olunduğunu anımsatan Cengiz, "Tam adı 'Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi' olmasına rağmen girdiği ülkelerde kadına şiddeti azaltmak yerine aileyi dağıtıp, ailesiz toplum modellerine yönlendiren bu ifsat sözleşmenin uygulamasına yönelik, yasa, yönetmelik, genelgelerin vakit kaybetmeden kaldırılmasını talep ediyoruz. Bu Sözleşme ve aileyi bitiren diğer bileşenleri (CEDAW, 6284 Sayılı Medeni Kanun'daki Aile yıkan uygulamalar vs) bizden önce uygulayan ülkelerin şu anda geldikleri nokta, bize gideceğimiz yeri işaret etmektedir. Bu uygulamalar ile Avrupa'nın pek çok ülkesinde aile içi şiddeti düşürmek iddiası ile yola çıkan uygulamaların hayata geçirilmesiyle şiddet ve taciz düşmüyor, aksine artıyor!" ifadelerini kullandı.
Aile içi şiddetin en çok rastlandığı ülkeler
Aile içi şiddete ilişkin ülkelerden örnekler veren Cengiz, "Bu anlamda aile içi şiddetin en çok rastlandığı ülkelerin başında yüzde 52 ile Danimarka, yüzde 47 ile İsveç ve Finlandiya, yüzde 44'le Fransa geliyor. Avrupa Birliği'ne (AB) bağlı ülkelerde ortalama her 20 kadından 1'i tecavüze uğruyor, her üç kadından biri, 15 yaşından itibaren fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalıyor. AB 'de her yıl 15 yaş altı yaklaşık bin çocuk cinayete kurban gidiyor. Her 7 dakikada bir genç şiddet sonucu öldürülüyor. Türkiye'de de süreç, gidişatın aynı yöne olduğunun işaretini veriyor." diye belirtti.
İstanbul Sözleşmesi öncesi ve sonrası rakamlar
Cengiz, "2009 da öldürülen kadın sayısı 171 iken, 2013'te 237, 2018'de 440 oldu. 2012 yılında kadınlardan gelen korunma talebi 44 bin 461 iken, 2017 'de rakam 207 bin 233'e 2018'de 358 bine yükseldi. Yani, İstanbul Sözleşmesi imzalandıktan sonra kadına şiddette dikkat çekici bir artış gözlemleniyor. 2005 Yılında 641 bin 241 olan evlilik sayısı 2018 yılında 553 bin 202 düşerken boşanma sayısı 95 bin 895'ten 142 bin 448'e yükseldi." dedi.
"Bu kanunlar erkeği kadına, kadını erkeğe hatta kadını kadına, erkeği erkeğe düşman kılmaktadır"
"Sözleşmenin ve yan uygulamalarının şiddeti artırıyor oluşunu kapitalizmin taşeronu feminist örgütler, 'kadınlar haklarını öğrenip, haklarını talep etme cesareti buldukça adliyeye yansıyan vakıa da artıyor. Rakamların yükselmesi sağlıklı bir işaret' diye açıklıyorlar." diyen Cengiz, durumun böyle olmadığını belirterek şunları söyledi:
Halbuki bu kanunlar erkeği kadına, kadını erkeğe hatta kadını kadına, erkeği erkeğe düşman kılmaktadır. İnsanları bir arada yaşayamaz, birbirini idare edemez, dengesini kaybetmiş psikolojisi bozuk biri haline getirmektedir. Bu sözleşme, devlet, anayasa ve yasaların varlık ve meşruiyet sebeplerine aykırıdır ve bir an evvel değiştirilmelidir.
"Ermenistan'da sözleşmenin iptali için mahkemeye başvuru yapıldı"
Cengiz, "En son Ermenistan'da da iradesini ortaya koyan halk ve kilise bu sözleşmenin iptali için mahkemeye başvurmuştur. Bu sorun giderek sadece dini bir hassasiyete dayalı refleks olmaktan çıkıp; aile, ahlak gibi değerleri savunan evrensel bir vicdan hareketine dönüşmektedir. Sözleşme, insanın kimlik ve kişilik kazandığı aileye karşı bir komplo olarak algılanmaya başlamıştır." İfadelerini kullandı.
"Sözleşmenin acilen kaldırılmasını talep ediyoruz"
Cengiz son olarak, "Bütün bu cinayet, yaralama ve aile facialarından dolayı Hükümetimizden bu sözleşmenin acilen kaldırılmasını talep ediyoruz." diyerek hükûmete çağrıda bulundu.
İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.