Cemal ÇINAR
Aşura’da Ümmetin Birleşmesi Ve Siyasi Yönetim Boyutu
Tevhidi toplum tasavvuru açısından Aşurayı anlamaya çalışalım; Müslümanın toplumsal zihin dünyasında, tevhid tarihinin en etkin olaylarından biri de şüphesiz ki “Aşura” hadisesidir. Takip ettiğim kadarı ile ümmet, ilkinden başlayarak son meydana gelen aşuraya kadar bu konuda ittifak halindedir. Yezidin zalim Hz. Hüseyn’in haklı ve mazlum olduğunda ümmet hemfikirdir. Tarihte kişiliği ile muttaki olup ismi Yezid olanlar olmasına rağmen sırf, zalim yezid yüzünden İslam alemi içinde Kerbela olayından sonra doğan çocuklarına hiç kimse “yezid” ismini koymamıştır. Ama Hasan ve Hüseyin ismini yaygın kullanımda yine Ümmet ittifak etmiştir.
Sahih kaynaklarımıza göre, Hz. Âdemin yeryüzüne ilk halife olarak gönderilmesi, Hz. Nuh’un ilahi sistemi hakim etmek için gemisinin karaya oturması, Nemrud’a karşı ilahi sistemi hakim etmek için Hz. İbrahim’in ateşten kurtulması, Hz. Musa’nın ilahi sistemi hakim etmek için denizi yararak geçmesi, Hz. Yusuf’un Mısır’a ilahi sistemi hakim etmek için zindandan çıkması ile, Hz. Hüseyin’in Şehit edildiği günün hem cuma hem de on muharrem ”Aşura” günü olması tesadüf değildir. Bu olayların sebep sonuç ilişkilerini iyi okumalıyız.
Hz. Hüseyin’in karşı çıktığı şey, yani “Ümmetin yönetimine ehil olmayan birinin gelmesini” acaba nasıl değerlendirmemiz gerekir? “Ceddimin dini ayaklar altında kalacaksa ey kılıçlar alın canımı” mesajının bugün Ümmetin geneli bakımından iyi anlaşıldığı söylenemez. Bu olayların tamamında beşeri düşünce tasavvuru ile tevhidi inanç sisteminin bir hesaplaşma günü olduğu ortadadır. Bu olayda inkârı mümkün olmayan toplumsal yönetim hakikati bir tarafa bırakılarak, olayın tarihi ve cinayetlerin adli zayiatları üzerinden yanlış, karşılıklı suçlama perspektifinden ele alınması beraberinde birçok yanlışı daha sürüklemektedir. Olaya bu gözle bakıldığında her yönü ile birleştirici olması gereken Aşura, ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı bir yöne evrilecektir.
Hz. Hüseyn’in şehadeti üzerinden Aşura etkinliklerini düzenlediğimiz halde, Ümmetin dinine, namusuna düşman olanların alkışlanıp siyaseten desteklenmesi Aşuranın ruhuna uygun olur mu? Öyle ya Hz. Hüseyin Ümmetin başına ehil olmayanların gelmesini dinin yok olması ile değerlendirmiştir. Hem Hz. Hüseyin ve Aşura yad edilecek hem de içinde yaşadığımız ülke açısından düşündüğümüzde Müslümanların dini inanç ve namus anlayışına mesafeli olan sosyalist ve kemalist partileri desteklenecek. Böyle bir zihniyetin Hz. Hüseyin ve genel manada Aşurayı anlaması mümkün mü? Bu hareketin yüzde bin Aşura ruhuna ters olduğu ortadadır.
Hz. Hüseyin ve ceddinin okuduğu kitabı okumayı ve O’nun kıldığı namazı kılmayı bırakıp, Kur’an ve namazla mesafeli olan herhangi bir yönetim modelini iddia eden siyasete destek vermeyi kendi hakkı gören bir tasavvur ve düşüncenin Aşura ve on muharremle birlikteliği mümkün değildir. Çünkü Aşura ilahi sistemin beşeri sistemlerle hesaplaştığı günün adıdır. Hem Hz. Hüseynin şehadetindeki Aşurada temel esas bir sistem değişikliği olayıdır. Ümmetimizin kendi yönetimine sahip çıkma hadisesi Tevhidi toplumsal açıdan öncelikli bir meseledir. Bu konu karşı mahallenin de şiddetle üzerinde durduğu (o cepheden de) hayati bir meseledir.
Aşura bize siyasi açıdan Ümmetin kendi yönetimine talip olmasının önemini gösterir. Ümmetin ittifak noktası olduğu her iki hakikati anlamadan Aşurayı tam anlamamız mümkün değildir. Çünkü istisnasız tarihi seyir içinde meydana gelen tüm Aşura olayları İlahi sistemin beşeri sistemle hesaplaşmaya gittiği gündür. Meydana gelen tüm Aşura olaylarında ehli iman aynı yerde durmuştur. Ümmet, Şeytana karşı Âdemin, asi kavme karşı Nuh’un, Nemrud’a karşı İbrahim’in, Firavun’a karşı Musa’nın, Firavuna karşı Yusuf’un ve Yezid’e karşı Hüseyin’in yanında yer almıştır. Tüm bunlara rağmen “Aşurayı” Ümmet için ihtilafa sebep görmek, bir nevi körlüktür.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.