“Bangladeş’teki idamlar hiçbir hukuki gerekçeye dayanmıyor”
Bangladeş Cemaati İslami Partisi liderlerinden Ali İhsan Muhammed Mücahid’in idam cezasının onaylanmasını değerlendiren Av. Hasan Bozdaş, dünden bugüne Bangladeş’te verilen idam cezalarının somut hiçbir hukuki gerekçesinin olmadığına vurgu yaptı.
İstanbul merkezli Strateji Düşünce ve Analiz Merkezi (SDAM) yöneticilerinden Av. Hasan Bozdaş, Bangladeş Cemaati İslami Partisi liderlerinden Ali İhsan Muhammed Mücahid’in idam cezasının onaylanmasını değerlendirerek, İslam âlimlerine yönelik büyük bir zulmün icra edildiğini ve verilen idam cezalarının somut hiçbir hukuki gerekçeye dayanmadığını belirtti.
Herhangi bir uluslararası statüye tabi tutulmadan ve iktidara bağımlı yargı organları tarafından Cemat-i İslami yöneticilerinin yargılandığını belirten Av. Hasan Bozdaş, “Bangladeş Cemaat-i İslami Partisi ve Bangladeş Milliyetçi Partisi liderleri, 1971 yılında Bangladeş’in Pakistan’dan ayrılarak bağımsızlığını ilan ettiği süreçte birlikten yana tavır koydukları için savaş suçu işledikleri gerekçesiyle, olaylardan neredeyse 40 yıl sonra yargılanmaya başlandılar. Bu yargılama, Uluslararası Suçlar Mahkemesi adı altında, ama herhangi bir uluslararası statüye tabi tutulmadan ve iktidara bağımlı yargı organları tarafından yürütülmektedir. Özellikle mahkeme heyeti ve savcılığın iktidar tarafından yönlendirildiği, bu organlara talimatlar geldiği ortaya çıkan birçok belgede kanıtlanmasına rağmen, uluslararası camiada bu hukuksuzluk ilgi görmedi. Bu adaletten uzak yargılamalar sonucunda Cemaat-i İslami Partisi’nin iki kıymetli yöneticisi Abdülkadir Molla ve Muhammed Kameruzzaman şehid edildi. Cemaatin eski mürşidi Gulam Azam ve Muhammed Yusuf ise cezaevinde hayatını kaybetti. Mevlana Dilaver Hüseyin Saidi ve diğer arkadaşları ise şu anda cezaevindeler, bir kısmı hapse mahkûm edildi bir kısmının da yargılanması henüz tamamlanmadı.” dedi.
İdamlara, insan hakları savunuculuğunun reklam yüzü Batı ve yayın organları tepkisiz
“Şimdi ise Ali İhsan Muhammed Mücahid’in ilk derece mahkemesi tarafından verilen idam cezası, temyizin reddedilmesiyle birlikte onaylanmış oldu.” diyen Bozdaş, “Bununla birlikte Bangladeş Milliyetçi Partisi liderlerinden Selahaddin Kadir Çovdari de aynı şekilde idama kesin bir şekilde mahkûm edildi. Bu insanlara en aşağılık suçlar isnat ediliyor. Savaş suçları adı altında öldürme, yağma, adam kaçırma, tecavüz ve diğerleri. Bu isnatları haklı gösterecek tek bir delil dahi yok. Getirdikleri iki üç tane tanık var iddia makamının, birinin adı Dilaver’di, birinin adı Kadir’di diye diye ülkenin önde gelen İslam alimlerini bu aşağılık suçlarla katlettiler veya alıkoydular. Savunma tarafının hiçbir delili değerlendirmeye dahi alınmadı. Gulam Azam haricinde o dönemde tamamı öğrenci olan Cemaat-i İslami liderleri, ikametlerinden yüzlerce, binlerce kilometre uzaklıkta işlenen suçların faili olarak kamuoyuna deklare edildi. İnsan hakları savunuculuğunun reklam yüzü Batı ve yayın organları ise sadece endişelerini dile getirmekle yetindi, belki de o endişe daha fazlası idam edilmedi diyeydi.” açıklamasında bulundu.
Bangladeş stratejik öneme sahip bir yer
Bangladeş her ne kadar Müslüman bir ülke statüsünde olsa da, bunun yönetim anlayışı için geçerli olmadığını belirten Bozdaş, “İslam’ı, daha doğrusu Müslüman siyasetçileri kendilerine düşman kabul eden bir yönetim anlayışları var. Bu zaman zaman Hindistan ve Çin, zaman zaman ise Batı kaynaklı oluyor. Bengal Körfezi’ne hakim stratejik konumu, Asya’nın askeri ve ekonomik stratejilerinin göz bebeği. Bu da kendilerini rahatsız etmeyecek bir yönetim arzulatıyor bölge ülkeleri için. Awami Ligi Partisi, şu anda bu statüde.
Her halükarda şunu söylemek mümkün, Bangladeş’te Cemaat-i İslami Partisi üyeleri ‘RAB’ adı verilen özel harekâtçılar tarafından öldürülüyor, kaçırılıyor, yaralanıyor ve bu ülkede soruşturma konusu dahi edilmiyor. Ülkedeki Arakanlı mültecilere yardım faaliyetleri engelleniyor. Cemaat-i İslami Partisi zaten mahkeme tarafından yasaklandı ve siyasal bir parti olarak faaliyetlerine devam edemiyor. Awami Ligi lideri Şeyh Hasina, ülkenin kurucu cumhurbaşkanı Mucibur Rahman’ın kızı. Babasının gütmediği kadar kan davasını kendi güdüyor ve bu sadece Cemaat-i İslami ile sınırlı değil. Bangladeş’in ilk kadın başbakanı Halide Ziya da Şeyh Hasina’nın hedefinde.
Bangladeş’le ilgili olarak ayrıntılı bir raporu daha önce kamuoyuna sunduklarını ifade eden Bozdaş, “Bu rapor, Bangladeş’te yaşananların bir özeti ve yargılamaların hukuki boyutunu içeriyordu. Tüm bunlardan hareketle, Bangladeş’te Şeyh Hasina’nın iktidarını sağlamlaştırma amacıyla muhalifleri sindirdiği açık. Müslüman siyasetçiler dünyanın her tarafında olduğu gibi Bangaldeş’te de yargılanıyor, öldürülüyor ve alıkonuluyor. Hasina’nın bunu tek başına yapacak kudreti yok.” diye belirtti. (Fatih Gültekin – İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.