Barış ve kardeşlik ancak O'nun mesajıyla gerçekleşir
Prof. Dr. Ali Osman Ateş, barış ve kardeşlik ortamının ancak Hz Peygamber ve Kuran'ın mesajıyla tahsis edilebileceğini ifade etti.
ADANA-Mevlid Kandili münasebetiyle özel bir röportaj gerçekleştirdiğimiz Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Osman Ateş, Mevlid Kandili için;"Yüreğimiz bu gün tabi ki sevinç dolu, mutluluk dolu. Hepimiz şöyle de düşünmeliyiz, böyle hazırlanmalıyız bence bu akşama. Peygamber efendimiz her birimizin evine misafir geliyor. Haber etmişler, randevu almışlar bizden. Onu nasıl ağırlarsak, öyle yapalım. Nasıl ağırlamak isteriz?"dedi.
İşte Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Osman Ateş, ile yaptığımız ropörtaj:
Değerli Hocam, bu gece Hazreti Peygamber Efendimizin dünyaya teşriflerinin 1442. yıl dönümünü idrak edeceğiz bu hususta neler söylemek istersiniz?
Prof. Ateş: Öncelikle teşekkür ederim. Siz kardeşlerimiz için Mevlid Kandili'nin mübarek olmasını diliyorum. Ülkemize ve tüm dünyaya kardeşlik ikliminin, barış ikliminin hakim olmasını öncelikle diliyorum. Çünkü İslam dediğimiz zaman öncelikle barış ve kardeşlik aklımıza geliyor. Barış ve kardeşlik de günümüzde gerçekten çok ihtiyacımız olan anlamlı hususlar.
Biz Müslümanlar barış ve kardeşlik ortamını nasıl tesis etmeliyiz?
Prof. Ateş: Yüce dinimiz İslam'ın adı zaten barış anlamını taşır. Ve Müslümanlar da bu dine inananlar da yeryüzünde barışın temsilcileridir, garantörleridir. Eğer bir yerde barış sağlanacaksa onu ancak Müslümanlar başarabilir.
Yüce Rabbimizin güzel isimlerinden birisi de Selam ismidir. Peygamber efendimiz, selamı yayın buyurur. Bunun bir anlamı da tabii ki yeryüzünde barışın yayılması anlamına geliyor. Önce çevremizde, şehrimizde, ülkemizde ve tüm dünyada barışın hakim kılınması lazım.
Peygamber efendimiz bir hadisinde şöyle buyuruyor. 'Ashabım! İslam hakim olduğu zaman öyle zaman gelecek ki Yemen'den tek başına çıkan bir kadın İran'ın başkenti Medayin'e kadar korkmadan tek başına yolculuk yapabilecek" Bu bir ideal, Peygamberimizin gelecekte gerçekleşeceğini müjdelediği bir şey.
Şimdi bizler korkmadan yeryüzünün her yerine seyahat edebiliyor muyuz? İslam dünyasında, her tarafa gidebiliyor muyuz? Korkmadan çekinmeden, artık hanımları tek başına seyahati bırakın, kendimiz, erkekler olarak ülkemizin her tarafına gidebiliyor muyuz? Bunlar anlamlı şeyler. Dolayısıyla barış ve kardeşlik hakim olacaksa bunu sağlayacak olanlar Müslümanlardır. Müslüman; barış ve kardeşlik için şanstır.
Ülkemizde, Doğu ve Batı kardeşliği açısından İslam kardeşliği hususunda neler söylemek istersiniz?
Prof. Ateş: Evet, bir yerde ne kadar İslam varsa o kadar huzur vardır, barış vardır, kardeşlik vardır, mutluluk vardır. İslam yoksa da kardeşlik orada zaafa uğrar, sıkıntılar başlar. Neticede yüce dinimiz İslam, sevgili Peygamberimiz ve Hz. Kuran, ırkçılığı yasaklamıştır. Irkçılık, neticede dinsizliği besler; dinsizlik, ırkçılığı besler. Bu böyle; yumurta tavuk, tavuk yumurta hikâyesi gibi devam eder gider. Onun için İslam'da ırkçılık yasaklanmıştır. İslam kardeşliği, kardeşlik getirilmiştir.
'Hepiniz Adem'densiniz, Adem ise topraktan yaratıldı' diye bir çok hadis ve veda hutbesinde Peygamber efendimiz bunu vurgulamıştır. Onun için ırkına rengine, cinsine bakılmadan bütün Müslümanlar kardeştir. Müslümanların her birinin kanı, canı, malı, ırzı, namusu, diğerine eşit ve denktir. Bu Peygamber efendimizin hadisidir. Bir Müslüman'ın kanı, canı diğer Müslüman'a tam eşit ve denktir' buyuruyor.
Bu bakımdan eğer barış ve kardeşlik öz olarak bizim ülkemizde gerçekleşmişse, gerçekleştirilmişse, bu güne kadar devam etmişse ve bundan sonra da devam edecekse de bunu öncelikle Müslümanlar sağlayacaktır. Çünkü ırkçı olarak bir tarafa çekenler, bunlar ister Kürt olsun, ister Çerkez olsun, Laz olsun, Boşnak olsun, Türk olsun, ırkçılık yapanlar, İslam'ı ret edenler bu ülkeye barış getiremezler. Neticede herkes kendi ırkının üstünlüğünü savunur. Başkasını dışlar, yok etmek ister. O da tabiî ki ülkeye ve neticede de dünyaya bu tutum barış getirmez. İşte Hitler örneği ortadadır. Dolayısıyla huzur, kardeşlik barış ancak İslam'dadır. Buna işte biz ne Çanakkale ruhu diyoruz. Ülkemizin Çanakkale ruhuna ihtiyacı var. O ruh zaten var, var olduğu için bizi bir arada tuttu, tutuyor halen. Onun için o Çanakkale ruhunu yaşatmamız, geliştirmemiz gelecek kuşaklara aktarmamız gerekiyor.
Çanakkale ruhu nedir? İslam kardeşliğidir. Çanakkale'de Halep'ten şehit yatar, Filistin'den, Gazze'den şehit yatar. Bosna'dan, Kosava'dan şehit yatar. Erzurum'dan, Ağrı'dan, Van'dan şehit yatar. Konya'dan, Adana'dan, Mersin'den şehit yatar. Kuzey Irak'tan, Erbil'den, Musul'dan şehit yatar. İşte Çanakkale bizim bir imparatorluk olarak, İslam ümmeti olarak hep birlikte girdiğimiz son savaşımızdır.
'Selam ve barış' kavramları ve önemi hakkında neler söylemek istersiniz?
Prof. Ateş: Bu kandil gecesinde öncelikle barış ve kardeşlik diyoruz. Tüm kardeşlerimize bu konuda gayret etmelerini, çaba göstermelerini istiyorum, tavsiye ediyorum. Bunun ilk adımı selam vermektir. Selam Allah'ın adıdır. Girişte selam vererek, 'Es-Selam-ü Aleyküm' diyerek, arkası gelecektir. Selamın anlamı nedir? İşte senin can, mal, ırz güvenliğin teminat altındadır. Benden sana zarar gelmez. Ben Müslüman'ım.
Barışın, kardeşliğin ilk anahtarı, ilk adımı, selam vermektir. Komşumuzdan başlayacağız, iş komşumuza, ev komşumuza, öğrenci arkadaşımıza, nereye girersek ilk işimiz selam vermek. Bunu yayacağız. Selamın arkasından da hal hatırını sormak, ilgilenmek gerekir. Böylece kardeşlik mekanizması harekete geçecek. İşte bu kardeşlik ikliminin oluşması için olan işlemlerdir, yapılacak şeylerdir.
İslam kardeşliğini tahsis eden hususlar nelerdir?
Prof. Ateş: Bizi birleştiren Peygamber efendimizden, Kuran'dan başka ne vardır? Bizi birbirimizi vurmaktan, kırmaktan, inceltmekten, dövmekten, sövmekten, öldürmekten, yaralamaktan alıkoyan nedir? İslam'ın buyrukları, Kuran'ın buyrukları, Peygamberimizin buyruklarıdır. Dolayısıyla Peygamberimiz, bizi birleştiren, sancağı altında toplayan, kardeş yapan önderimiz, rehberimizdir. Dolayısıyla O'na çok şeyler borçluyuz. Aslında şu dünyada yaşadığımız, huzuru mutluluğu, kardeşliği de neticede O'na borçluyuz. Huzurlu yaşıyorsak O'nun koyduğu sünneti sayesindedir. Aile içinde, toplum içinde, ticaret hayatında, iş hayatında, ülkemizde ve ülkeler arasında bu böyledir.
İşte Suriyeli kardeşlerimiz sığındı. Bu kış günü ülkemiz; Bunlar Arap, dili aynı değil, ırkı benle aynı değil, diye düşünebilir, bana ne diyebilir? Ama milletimiz, ülkemiz 250-260 bin kişiye günde 3 öğün yemek veriyor. Hastaysa tedavi ediyor. Isınması, barınması ve can güvenliğini sağlıyor. Bunu niçin yapıyoruz? Kardeşiz. Ne kardeşiyiz? Din kardeşiyiz. Bunu onlar da, biz de Peygamber efendimize borçluyuz. Allah, her tarafa huzur, barış, kardeşlik getirsin. O kardeşlerimiz de inşallah en kısa zamanda yurtlarına, yuvalarına kavuşurlar, diye dua edelim.
Mevlid Kandili'ne nasıl bakmalıyız?
Prof. Ateş: Kandil gecesi, Mevlid gecesi bize öncelikle Peygamber efendimizi hatırlatır, hatırlatmalı. Bu gün O'nun doğum yıl dönümü. Milletimiz Süleyman Çelebi Hazretleri gibi veli bir zat yetiştirmiş. Kendisi Peygamber aşığı bir insan. İslam dünyasında Peygamber efendimiz için birçok mevlid yazılmış. Ama Süleyman Çelebi Hazretlerinin mevlidi çok tutulmuş. Onun mevlidi okunuyor ve Milletimiz asırlardır Mevlidin bir yerine geliyor, ayağa kalkıyor. Neresi orası? 'Doğdu ol saatte ol sultanı o din. Nura gark oldu o semavatu zemin' bu sözlerde ayağa kalkıyoruz. Niye? Kainatın efendisi dünyaya teşrif ediyor. Yani sanki bulunduğumuz yere geliyormuş gibi Peygamberimiz. Kapıyı açıp bulunduğumuz, oturduğumuz odaya geliyormuş gibi. Evimize geliyormuş gibi. Asırlardır mevlidin o mısralarına gelince 'geldi bir ak kuş kanadıyla…' derken ayağa kalkıyoruz. Peygamberimizin dünyaya teşrifini asırlardır ayakta karşılıyoruz. Bu çok güzel bir şey. Ha çocuklarımıza anlatalım bunu. Niye ayağa kalkıyoruz mevlitte değil mi? Bizler millet olarak Peygamberimizi çok sevdik, çok seviyoruz, çok seveceğiz.
Bu mevlid kandilinde gönlümüze doğan mesajlar şunlar. Peygamberimizi iyi tanımalıyız. O'nun hayatını iyi öğrenmeliyiz. Çünkü O bizim için modeldir. O'nun güzel ahlakını öğrenmeliyiz, bunları kendimiz özümsemeliyiz, benimsemeliyiz. Onun ahlakına ait hususları şahsımızda, evimizde, toplumumuzda, hayatımızda, iş hayatımızda her yerde yaşatmalıyız, yaymalıyız. İnsanlar bize baktıklarında simamızda Hz Peygamberi görüyor gibi olmalılar. Peygamber ahlakıyla ahlaklanmalıyız. O'nun hadislerini okumalıyız, öğrenmeliyiz. Tabi ki Kuran'ı okumalıyız, öğrenmeliyiz. Kuran ne buyuruyor. Birçok meal var, okumalıyız, anlamalıyız Kuranı. Zaten Hz Aişe annemize Peygamber efendimizin yaşantısını soruyorlar. O'da siz Kuran okumuyor musunuz? diyor. Peygamberimizin yaşayışı Kuran'dan ibaretti. O'nun için İslam âlimleri, Peygamber efendimize Yaşayan Kuran, Yürüyen Kuran, öyle tavsif etmişler, O'nu öyle sıfatlandırıp anlatmışlar. O zaman Kuran ve sünneti beraberce öğrenmeliyiz. İslam'ı Peygamberimizin yaşantısından öğrenmeliyiz.
İşte o zaman İslam ümmeti, Boşnağı, Çerkezi, Lazı, Gürcüsü, Abazası, Zazası, Arabı, Türkü, Kürdü, Türkmeni, Yörüğü her ne varsa tüm İslam ümmeti bunu yaptığı zaman Hz Peygamberin sancağı altında, Hz. Kuran etrafında birleşecek.
Sizce Müslümanlar arasında Ümmet anlayışı nasıl oluşur?
Prof. Ateş: Kuran-ı Kerim'de 'Hepiniz Allah'ın ipine sım sıkı sarılınız. Parçalanıp, bölünmeyiniz yoksa gücünüz gider' diyor. Kuran-ı Kerim, İslam ümmetini 15 asır önce birliğe beraberliğe çağırmış, bir de uyarmış. Ha bu ipi bırakırsanız parçalanır, bölünürsünüz, gücünüz gider.
Bin sene önce Haçlılar gelmişler, Orta Doğuya yerleşmişler. Mücadele mücadele Selahaddini Eyyubi bunları göndermiş. Haçlılar, Kudüs düştüğü gün 70 bin Müslümanı kesmiş, diğer vahşetleri söylemiyorum. Bak bin sene sonra tekrar geldiler, İsrail'i kurdular. Müslümanlar bölük, pörçük. Irkçılık bazında baksak bile bir tek Arap milleti, kaç devletçik olmuş. Irkçılık bazında bakalım, Bir Türk milleti kaç parça, bölük pörçük olur. Özbek, Çerkez, Azeri, Orta Asya'ya doğru bir git bak. Bunları kim yaptı? İşgalciler, sömürgeciler yaptı. O zaman çözüm İslam. Allah'ın ipine sarılmak lazım, biz bütün İslam ümmeti O'na sarıldığı zaman yeryüzünde efendi olacak, hakim olacak, güçlü olacak, ezilmeyecek, sömürülmeyecek, katledilmeyecek, sürülmeyecek, soy kırıma uğramayacak, çünkü ne diyor Kuran? Bütün Müslümanlar, kanı, canı, birbirine eşit, ve denktir. Türk ötekinden üstün değil, Arabın Aceme üstünlüğü yoktur' diyor kâinatın efendisi. O zaman kimsenin kimseye üstünlüğü yok. Ha böyle bir İslam kardeşliğini tesis ettiğimiz zaman, önce ülkemizde sonra İslam dünyasında sonra da bütün dünyanın garantörü biziz.
Geçenlerde Maya takvimiyle alakalı bir kıyamet mevzu oldu hani. Okulda gündeme geldi. Çocuklar, öğrencilerimiz derste sordular ben söyledim. Peygamber efendimiz yeryüzünde tek bir Müslüman olsa bile kıyamet kopmayacaktır' diyor. 'Yeryüzünde hiç Müslüman kalmayınca kıyamet, kâfirlerin, müşriklerin başına kopacaktır' diyor. Bu ne demek? Demek ki barış ortadan kalkınca, yeryüzünde barış yok olunca kıyamet kopacak. Çünkü Müslüman barışın teminatıdır. Bir tek Müslüman olsa bile orada barış yapma şansı vardır. Kim bilir Müslümanlar yok olunca, vefat edip gidince İslam ortadan kalınca herhalde hidrojenini, atomunu alıp ne varsa birbirlerine girişecekler, bilmiyoruz. Belki de dünyayı patlatacaklar. Bu işin esprisi tabi ki. Kıyametin ne zaman kopacağını, nasıl olacağını sadece Allah bilir.
Mevlid Kandili vesilesiyle paylaşmak istediğiniz tavsiyelerinizi alabilir miyiz?
Prof. Ateş: Bu kandil gecesinde şunları söylemek istiyorum. Kardeşlerimiz çok okusunlar, araştırsınlar, İslam'ı öğrensinler, Peygamberimizi öğrensinler, Kuranı öğrensinler. Kalplerini gönüllerini diğer Müslüman kardeşlerine açsınlar. Onları sevsinler. Dua edelim. Allah, Müslümanları öncelikle birbirine sevdirsin. Sonra da Allah yaratmış diğer kullarını da sevelim, yeryüzüne barış gelsin diye dua edelim.
Tabi ki Müslümanların birliği, huzuru, dirliği, rahatı, kalkınması, gelişmesi, güçlenmesi, her yönüyle de bunların Allah tarafından lütfedilmesi için dua etmemiz gerekiyor, bu mübarek gecede, Peygamber efendimizin doğduğu, teşrif ettiği bu güzel gecede, anlamlı gecede.
Tabiî ki bunlar için de gayret etmek gerekiyor. Ayette de var. 'Bir millet kendi durumunu değiştirmedik çe onların durumunu değiştirmez' diyor. Biz kendimiz değişmeliyiz. Olumlu yönde, güzel yönde, İslam kardeşliği yönünde, barış yönünde, Peygamberimizin, Kuran'ın buyrukları yönünde, güzel ahlak yönünde kendimiz değişmeliyiz. Bu değişmemiz gelişme olmalı. Gelişme, yükselme, donanım kazanma, zenginleşme olmalı. Bu alanda fakirleşirsek işte herkes ırkçılığa gider, herkes kendi kavminin üstünlüğü diye safsataya gider, neticede işte cahiliye dönemi geri gelir.
Ne diyor Kuran? 'Hani siz birbirinizin boynunu vuran düşmanlardınız, Allah sizi getirdi kardeş yaptı.' Peygamberimiz ne diyor? Cehenneme, uçuruma gitmek istiyorsunuz, ben sizin eteklerinizden tutuyorum, eteklerinizden asılıyorum, diyor gitme!'
Onun için bizi çok düşünen seven Peygamber efendimiz var, onun için bizler çok mutluyuz, talihliyiz. Allah'ın büyük lütfuna böyle bir Peygambere ümmet olduğumuz için o büyük lütufa nail olmuşuz. Buna da şükretmeliyiz. Bir İslam toprağında yaşıyoruz, Müslümanların arasındayız. Ve böyle bir Peygamberimiz, son bir din, hak bir din, son kitaba sahibiz. Bu yüzden çok lütufa uğramışız. Gerçekten şükretmeliyiz. Dolayısıyla da bu elimizdeki lütufların, imkanların, bize bahşedilen bu nimetlerin, İslam nimetinin kadru kıymetini bilmeliyiz ve gereklerini yapmalıyız.
Şükür gereğini yapmak demektir. Ya Rabbi Şükür, demek değil. Gereğini yaparsan şükredersin. Eğer şükrederseniz, arttırırım diyor, küfrederseniz, nankörlük yaparsanız azabım diyor, bunlara dikkat etmeliyiz diyorum. Kardeşlerimize.
Yüreğimiz bu gün tabi ki sevinç dolu, mutluluk dolu. Hepimiz şöyle de düşünmeliyiz, böyle hazırlanmalıyız bence bu akşama. Peygamber efendimiz her birimizin evine misafir geliyor. Haber etmişler, randevu almışlar bizden, Peygamber efendimiz bu akşam bizim evimize misafir geliyor. Onu nasıl ağırlarsak, öyle yapalım. Nasıl ağırlamak isteriz? Hanımlarımız onu nasıl ağırlamak ister? Evin babası onu nasıl ağırlamak ister? Nasıl karşılamak ister? Çocuklarımız nasıl karşılamak ister? Ailece O'nu nasıl evimizde bu akşam misafir etmek isteriz? Hani bazen devlet büyüklerimiz habersiz gidiyor, kapıyı açıp misafir oluveriyorlar, pek hazırlık yapmak mümkün olmuyor, onlarda ziyaret ettikleri ailenin gerçek durumunu görüyor. Bizlerde inşallah onu misafir edecek gibi hazırlanmalıyız. (Ayhan Kaya-İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.