Faruk KUZU
Başını israilin çektiği koalisyondan ne beklenir?
Ortadoğu hala yeni bir gerilime sürükleniyor. Bölgenin diğer sorunları gibi bu yeni gerilimin senaristleri de Batılı başkentler ve Telavivdir.
Beklenen gerilimin projesi yıllar önce Y.D.D (Yenidünya düzeni) adıyla servis edilmiş sonra BOP (Büyük orta doğu projesi) denmiş ardından YOP ( Yeni Ortadoğu Projesi) adını almış son olarak GOP (Genişletilmiş Ortadoğu Projesi) olarak revize edilmiştir.
ABD'nin, Sionist aklın ışığında tamamıyla israilin çıkarları gözetilerek ortaya konulan projelerin hiçbiri Müslüman ülkelerin menfaatini gözetmemiştir. Tam aksine projeler İslam Ümmetini bölmeyi ve mevcut devletleri parçalamayı hedef edinmiştir. Bu realite görülmeden yapılacak her tahlil ve analiz eksik ve hatalı olacaktır. Ortadoğu ülkelerini kendi hedefleri doğrultusunda dizayn eden güçler bu ülkelere suret-i haktan görünerek akıl vermekten de geri durmuyorlar.
Arap baharı sonrasında üç ülkede Arap Koalisyon güçlerini koordine ederek sahaya sürdükleri hiçbir hedefe ulaşamadılar. Sükûneti de sağlayamadılar. Bu üç ülke: Libya, Suriye ve Yemen'dir.
Suriyeye altı yıldır müdahil olan Arap ülkeleri (Suudi ve Körfez Emirlikleri) işleri içinden çıkılmaz bir hale getirmekten başka hiçbir kazanım(!) elde edemediler. Ülkenin emperyalistlerin pençesine düşmesi de çabası.
Libya da “Müslüman Kardeşlere” karşı General Hefter'i kullanan Suudi, Mısır ve BAE üçlüsü istikrar bulmaya başlayan ülkeyi üçe bölmekle kalmadılar, sonu belirsiz savaş dalgalarının sürmesi için lojistik tedarikinden geri durmayarak asıl hedeflerinin, İslam Ümmetinin dinamik İslami Hareketleri olduğunu göstermişlerdir.
Son olarak Yemende Husi (Zeydi) sorununu(!) çözmek için bir araya gelen ve 21 ülkeden oluşan geniş çaplı Arap koalisyonu; ABD ve AB'nin övgüsünü, israilin fiili desteğini almasına rağmen hiçbir netice alamamış, aksine ülkeyi harabeye çevirmekle daha büyük sorunların kapısını aralamıştır.
Arap ülkelerine kurdurulan bu üç girişimin akıbeti ortada iken ne hazindir ki aynı Arap ülkeleri, akıl hocalarının (ABD ve israilin) peşine takılarak yeni bir askeri koalisyon oluşturmanın arifesindeler. Bu yeni koalisyonun Trump'ın ekibi tarafından formüle edileceği ve destekleneceği ifade ediliyor. Buna “Arap NATO'su” gibi kulağı dolduran cafcaflı etiketler vurulsa da akıl başında hiçbir analistin bu oluşuma prim vermeyeceği kesindir.
Bu olayın başka vahim ve trajik birkaç yönünü de şöyle açıklayalım:
-Rus tehdidi AB'yi zorlarken, de Gaulle'nin 70 yıllık AB ordusu hayali askıda dururken neden AB ordusu kurulmaz da Şia'ya karşı Sünni ordusu kurulur?
-israilin bu ümmetle ilgili planlarını bilmeyen yoktur. Bu israil'in “ehl-i sünneti desteklediğini, onu tehdit görmediğini” ifade etmesi hızını alamayan Libberman'ın sözleri yeni fitneyi açıklamaya yetmez mi?
-Suudi ve Körfez Emirlikleri tüm zenginliklerini “Savunma Harcamaları” adı altında Batılı silah şirketlerine akıttıklarını ve daha da akıtacaklarını düşünmezler mi?
-Bir dönem “Şii Hilalinin” önünün açılması şimdi de “Bu tehlikenin bertaraf edilmesi için harekete geçilmesinin istenmesi…” Şii-Sünni herkese ibret olmaz mı?
-Hülâsa: “Fitne zamanında dostunu tanımak için düşmanının oklarını izle” (İmam Şafii)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.