Emin GÜNEŞ
Bebek katili
Resulullah, Allah'ın (cc) elçisi demektir. Risale mektup demektir. Resuller Allah'ın (cc) mesajını (mektubunu) kullarına iletmekle görevlidirler. Mesajı alanın kabul edip etmemesi kendisine kalmıştır. Bunun hesabını mesajın sahibi sorar, Resul sormaz.
Bizler de Resullerin izinden giden davetçiler olarak Rasulullah'ın getirdiği mesajı insanlara ulaştırmakla görevliyiz. Getirdiğimiz davetiyeye yürekten sarılanlar olabileceği gibi yırtıp atanlar da olacaktır.
Risalet'in içeriği özetle “kelime-i tevhit”ten ibarettir. Bu kelime insanları kula kulluktan kurtarıp Allah'a (cc) kul kılmakla özgürleştiren içeriğe sahiptir. Kişi Rabbinin emrine, hükmüne girmezse sahipsiz bir mal gibi bir başkası tarafından sahiplenilir, tahakküm altına alınır. O'nun (cc) iradesine boyun eğmeyen kendisi gibi birinin iradesine boyun eğmek zorunda bırakılır. Bu nedenle hakiki hürriyetin ancak Allah'a (cc) kullukla mümkün olacağı kuşkusuzdur.
Risalenin içeriği bir bakıma sahte ilahlara, zalimlere ve tağutlara isyan içermektedir. Bu mesajı alan haliyle başındaki zalimlere zorbalara isyan edecektir. İşte tağutlar bu mesajı engellemek için sürekli tedbir arayışında olurlar. Kendilerince tehlikeyi doğmadan boğmaya çalışırlar.
Nemrut, kâhinlerinin ihbar etmesi üzerinde saltanatını yıkacak tahakkümünü sonlandıracak erkek bebekleri öldürmeyi emretmiştir. Bu nedenle bebek katillerinin ilki Nemrut'tur. Ama korktuğunun başına gelmesinden kurtulamamıştır. Arkasından gelen bebek katili firavundur. O da kâhinlerinin uyarması üzerine doğan bütün erkek bebekleri öldürmeyi emretmiştir. Ancak Allah'ın (cc) planın bozmaya güçleri yetmemiş Musa (as) firavunun sarayında büyümüştür. Bebek katili örnekleri tarihte bunlarla da sınırlı değildir. Mesela ashabı uhdud olayında anne kucağından alınarak ateşe atılan ve dile gelerek konuşan bir bebekten söz edilir.
Bütün bu bebek katillerinin günümüzdeki mirasçıları okuyucunun malumudur. Zamanımızın bebek katilleri de öncülerinin sıkı takipçileri olmuşlardır. Tıpkı tek başına bir ümmet olan İbrahim'in (as) takipçilerinin onun çizgisini takip etmesi gibi. Biz Nemrut ve Firavunun kâhinlerini ismen bilmiyoruz. Lakin takipçilerinin kâhinlerini ismen, cismen biliyoruz. Zamanımızın Nemrut'unu doğacak çocuğa karşı uyaran, çocuk büyüdüğünde başına neler getireceğinden haberdar eden kâhinleri tanıyoruz. İlk dönem kâhinleri, Doğu Perinçek ve Yalçın Küçük idi. Şimdi bunların sayısı artmış, mesela Frederıke Geerdınk, Joost Lagendijk, 20 yıldır Kandil'de yaşayan Doktor Medya, John L. Espinoza, İngiltere Büyükelçisi Richard Moore, Almanya Başbakanı Angela Merkel v.s.
Zamanın Nemrudilerinin geniş bir coğrafyada askeri siyasi büyüklüklerine karşılık kendi beyanlarına göre bir mahalle kadar olmayan İbrahim'i (as) gurubu hiç dikkate almamaları gerekirdi. Ancak gördüğümüz kadarıyla, öyle bir vahşetle saldırıyorlar ki, Nemrut'a dudak ısırtırcasına… Sadece doğmuş olanları değil, anne karnındaki bebekleri de anneleri ile birlikte yakmaya kalkışıyorlar.
Olup bitenlerde şaşılacak bir durum yoktur. Herkes tabiatına uygun olanı yapıyor. Nemrut ve Firavunların nesli ecdadının izinden giderek İbrahimleri, Musaları yakarak, boğarak yok etmeye çalışırken Peygamber sevdalıları kendilerini öldürmeye gelenleri diriltme gayretlerini sürdürmektedirler. Kılavuzumuz bize onların evsafını, azgınlıklarını yeterince açıklar. Onlara karşı neler yapmamızı da bize öğretir. “Onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve besili atlar hazırlayın. Bununla, Allah'ın düşmanı ve sizin düşmanınızı ve bunların dışında sizin bilmeyip Allah'ın bildiği diğer (düşmanları) korkutup caydırasınız. Allah yolunda her ne infak ederseniz, size ‘eksiksiz olarak ödenir' ve siz haksızlığa uğratılmazsınız”. (Enfal: 60) Müminler bu emri yerine getirmezlerse, Rableri uğruna infaktan yani ayet-i kerimede belirtildiği gibi kuvvet hazırlamaktan kaçınırlarsa “Allah yolunda infak edin ve kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın”(Bakara:195) emri uyarınca kendi elleri ile kendilerini tehlikeye atmış olurlar.
Peygamber sevdalıları, hamdolsun Kur'an ve sünnet rehberliğinde üzerlerine düşeni harfiyen yerine getiriyorlar. “Onları siz öldürmediniz, ama onları Allah öldürdü; attığın zaman sen atmadın, ama Allah attı. Mü'minleri kendinden güzel bir imtihanla imtihan etmek için (yaptı.) Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir.” (Enfal: 17) Mü'minler çok güzel bir imtihandan geçiyorlar. Onlar bebek katillerinin nesillerine attıklarında isabet ettiren Allah (cc) müminlerin eliyle bu katil sürüsünü öldürüyor. Murâbıtlarımız(*) görevlerinin en iyi şekilde ifa ediyorlar. “Ve men yetevellallâhe ve resûlehu vellezîne âmenû fe inne hızbellâhi humul gâlibûn-Kim Allah'ı, Resûlü'nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın taraftarlarıdır” (Maide:56)
(*)-El-Mu'cemu'l-Vecîz: “Rabata (fiilinin türevlerinden) Murâbata ve rıbât: Stratejik noktada ve (düşmanın sızabileceğinden) korkulan mevkîde sürekli bulundu, (nöbet tuttu demektir.)”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.