Bingöl Üniversitesinde Ortadoğu’da aslında neler oluyor paneli
Bingöl Üniversitesi tarafından "Ortadoğu’da Aslında Neler Oluyor" paneli düzenlendi.
Bingöl Üniversitesi tarafından Enstitüler Konferans Salonunda "Ortadoğu’da Aslında Neler Oluyor" paneli düzenlendi. Tarihten günümüze Ortadoğu’da yaşanan önemli olaylara dikkat çekilen "Ortadoğu’da Aslında Neler Oluyor" temalı panele yoğun gösterildi.
Moderatörlüğünü Bingöl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Çapak’ın yaptığı panele, Prof. Dr. Ergün Yıldırım, Dr. Necdet Subaşı, Araştırmacı-Yazar Turan Kışlakçı ve Araştırmacı-Yazar Nevzat Çiçek konuşmacı olarak katıldı.
Ortadoğu coğrafyasında yaşananları anlatan Araştırmacı-Yazar Turan Kışlakçı, Kudüs ve Çanakkale'de yaşananlara dikkat çekti.
Kışlakçı, "Bizler Çanakkale’de aynı bir duruma tanıklık etmiştik. Yahudiler, Kudüs’ten kovulduktan 2 bin yıl sora kurdukları Siyon Katırcı Birliği ile ilk kez bize karşı Çanakkale’de mücadele etmişti. Sizde sık sık tanıklık ettiğiniz bir şey, ‘Araplar bize ihanet etti ve arkadan vurdu’ söylemi de uydurulduğu dönem bu dönemdir. Çünkü Araplar balkan muharebelerinde bizimle beraberdiler. Çanakkale’de; Kürtler, Araplar, Türkler, Çerkezler herkes beraberdi. Filistin ve Kudüs cephesinde de öyle." diye belirtti.
Ortadoğu'nun şu anki şekli 1917'de çizildiğini ifade eden Kışlakçı, 1917 tarihinin önemli olduğunu belirterek, bir ajanın hatıralarında, "'biz Ortadoğu'yu bölmüştük, Osmanlıdan kurtarmıştık, almıştık, işgal etmiştik ve buralara isimler verilmesi gerekiyordu.’ Evet, 1917'de Mısır’da bir otelde Avrupa devletlerinin ajanları yaptıkları toplantıda Ortadoğu ülkelerinin sınırlarını çizip, Ülke isimlerini o günkü toplantıda kararlaştırmışlar." ifadelerini kullandı.
Panelde konuşan Başbakan Başdanışmanı Dr. Necdet Subaşı ise, dini parçalamayı ve dini kavramların içinin nasıl boşatıldığını, İslam âleminin nasıl zayıflatıldığını anlattı.
Uluslararası siyaset içinde, Afganistan’dan, Fas’a, Cezayir’e Tunus’a kadar içinde Türkiye’nin de yer aldığı koca bir coğrafyanın Ortadoğu olarak değerlendirildiğini ifade eden Subaşı, "Heyecanlı Arap Baharı sürecinde hepimiz çok saf bir şekilde bu coğrafyadaki atakları geleceğimiz için bir olumlu bir gelişme olarak algıladık. Tunus’tan başlayarak, Mısır'a kadar gelen bu süreçte Müslüman enerjisi meydanlara taşındı. Bu enerji çok ciddi anlamda kitlesel eylemlerin motivasyonu olarak kullanıldı. Ama sonrasına baktığımızda geriye kalan yine bom boş bir hikâye olduğunu gördük. Bu coğrafya büyük bir çıkmazın içesine sürüklendi." diye belirtti.
"Bu coğrafyaya dikkat çektiğimizde içimizdeki bazı aktörlerin ayağımıza çelme taktığını bunların hepsini biliyoruz." diyen Subaşı, "İnsan çok üzülüyor. Bu coğrafyayı niye kendi dikkatimizle yakalayamadık diye, böyle olunca bu coğrafyadaki beli başlı husumet alanlarını potansiyel olarak, ilerde birbirimize düşmek üzere kullanılacağından emin olabiliriz. Çünkü biz 15 Temmuz'u kendi dikkatsizliğimizle, ihmalkârlığımızın en doruk noktasına ulaştığı bir nokta da maalesef yaşamış olduk." ifadelerini kullandı.
İslami kavramların uluslararası sermaye tarafından bir şekilde içinin boşatıldığını ifade eden Subaşı, İslami kavramlar olan cihad, ümmet, cemaat gibi kavramların artık rahat anahtar sözcükler olarak, kullanılamadığını söyledi.
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ergün Yıldırım da, Özelikle toplumsal sözleşmeye dikkati çekerek, toplumsal sözleşmenin, millet ve ümmet olmakla mümkün olabileceğini, bunun dışında kullanılacak kavramların; toplumu ayrımcılık ve iticiliğe götürebileceğini vurguladı.
"İslam toplumlarında çeşitli akımlar ve hareketler var." diyen şunları kaydetti: Yıldırım, "Tüm toplumlarda öyledir. Avrupa’da birçok hareketler var. Peki, kendi toplumlarımızın kendilerine ait hareketleri olmayacak mı? O zaman bu hareketler doğduğu zaman belli sorunları çözmek üzere var oldukları zaman kendilerini değişik yerlerde temsil edemeyecekler mi?"
Son panelist olarak konuşan Araştırmacı-Yazar Nevzat Çiçek de Batı'nın Müslümanlara yönelik projelerini ele aldı.
Çiçek, "İslam coğrafyasında olan şeyin özeti 'İslam'a karşı bir İslam'dır. Ali Şeriati'nin 'dine karşı din' tezinden hareketle 'İslam’a karşı İslam.' Aslında var olan yaşanması gereken güzel dinimizin bir şekilde mikroplarla farklı bir noktaya getirilmesi ve aidiyet duygusu üzerinden oranın bir şekilde Müslümanlara gösterilmesidir. Medeniyet çatışması, İslamofobi ve iç çatışmalar aslında 'bir İslam’a karşı İslam' projesi olduğunu görebiliyoruz." dedi.
Panel, katılımcıların panelistlere yönelttiği sorular ve verilen cevaplarla sona erdi.
İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.