Bir sömürü sistemi: Tefecilik
Kapitalist sistemin, bir dayatması olan tefecilik (faiz), gün geçtikçe bireyleri ve toplumu sömürüyor. Tefeciliğin toplumdaki zararlarına dikkat çeken akademisyenler ve hukukçular, bu sömürü sisteminin önüne geçilmesi için yapılması gerekenler hususunda d
Kapitalist sistemin, bir dayatması olan tefecilik (faiz), gün geçtikçe bireyleri ve toplumu sömürüyor. Yardımlaşma ve dayanışma gibi İslami hasletlerin yok olma noktasına geldiği, aşırı tüketim hastalığının topluma bulaştırıldığı günümüzde, ihtiyacı olan parayı temin etmenin yolunu tefecilere ya da bankalara gitmekte bulan toplum, daha sonra kendisine yükletilen ağır faiz şartlarının altında ezilmekten kurtulamıyor.
İslam’da kesin olarak haram sayılan tefecilik işlemini birçok kişi gayri resmi yaparken bunun yanında devletin bizzat kontrolünde olan birçok banka da bu işi resmi bir kılıf uydurarak yapıyor. Özellikle son yıllarda bankaların bireysel kredi verme konusunda şartları çok kolaymış gibi göstermesi birçok insanın buna kanıp mağdur olmasına sebep oluyor.
Kapitalizmin vazgeçilmez bir unsuru olan faiz sistemini değerlendiren akademisyenler ve hukukçular günümüz Müslümanlarının İslam’a dayalı toplumsal bir sistem kuramadığından dolayı toplumun batının kurduğu sömürü sistemine alet olduğunu belirtti.
Doç. Dr. Celil Abuzer ve Avukat Emin Güneş, toplumu adeta bir hastalık kaplayan tefecilik konusunu, sosyal ve hukuki açıdan İlke Haber Ajansı'na (İLKHA) değerlendirdi.
Faizin toplumdaki yardımlaşma duyusunu yok eden bir hastalık olduğunu belirten Doç. Dr. Celil Abuzer, bu hastalığın arka planının ‘sen çalış ben yiyeyim’ ya da ‘bana ne sen geber ben mutlu olayım yeter’ düşüncesi olduğunu, tarih boyunca zaman zaman bu düşüncenin bazı yönetimsel erkler ele geçirilerek de uygulandığını ifade etti.
Faiz hastalığının diğer toplumsal birçok hastalığı da tetiklediğini ifade eden Abuzer, şöyle devam etti: “Hz. Peygamber (sav), şöyle buyurmaktadır: ‘Toplumda iki şey aleniyet kazanırsa kıyameti bekleyin. Bunlardan biri faiz yani tefecilik diğeri ise zinadır’. Yani burada deniliyor ki eğer bir toplumda bu iki haslet övünülecek kadar aleni yapılıyorsa o toplumda huzur aramayın demektedir ve bizi uyarmaktadır.”
"Tefecilik, toplumda kin ve nefretin oluşmasına sebep oluyor"
Hz. Peygamberin (sav) imani olan meselelerden sonra en çok üzerinde durduğu konunun faiz olduğuna dikkat çeken Abuzer, “Günümüzde modernitenin İslam coğrafyasına sanki hayatın olmazsa olmazıymış gibi bize dayattığını görüyoruz. Ve bir şekilde herkesin bu işe bulaştığını görebiliyoruz. Tefecilik, toplumda kin ve nefretin oluşmasına sebep oluyor. Düşünün siz bir şekilde yoksul düştünüz ve borçlanmak zorunda kaldınız. Ve çok yüksek meblağda birinden faizle para aldınız. Ve çalıştığınızın çoğunu o tefeciye veriyorsunuz. Bu siz de zenginliğe ve toplumun bir kesimine karşı kin ve öfke duymanıza yol açar ki bu kesimin yaşadığı musibetlerde oh çekersiniz.” dedi.
Toplumdaki yardımlaşma duygusunu yok eden faize, İslam toplumunda ihtiyaç olmadığını söyleyen Abuzer, "Müslümanın toplumsal yaşamı kardeşlik ve yardımlaşma üzerine kuruludur. Kur’an-ı Kerim’de birçok ayette borç verme bir amel-i salih olarak teşvik edilir. Hatta dinimiz, borçlu olan şahıs eğer borcunu ödeyemiyorsa bunu hibe etmemizi ister. Buna biz karz-ı hasen diyoruz. Ama maalesef bugün bu değerlerimizi kaybetmişiz.” açıklamalarında bulundu.
Günümüz Müslümanlarının İslam’a dayalı toplumsal bir sistem kuramadığından dolayı toplumun batının kurduğu sömürü sistemine alet olduğunu belirten Abuzer, tarihimize bakıldığında yardımlaşma sandıklarının ve vakıf geleneğinin var olduğunu belirtti.
Borçlanan esnafların borçlarını karşılamak üzere kurulan vakıfların olduğunu hatırlatan Abuzer, "Bir şekilde iflasın eşiğine gelmiş bir esnaf bu vakıflara başvuruda bulunur ve o esnafa borç para verilerek o esnafın ayakta kalması sağlanır. Bizim medeniyetimizde sadaka taşları vardı. Belki bunlar bize hikâye gibi geliyor ama bunlar vardı. Dolayısıyla Müslüman bir toplumda faizin olmaması gerekir eğer toplumsal hayatı kurabilirsek.” diye konuştu.
"Biz Müslümanlar, bazen bir kapitalist gibi hayatı algılayabiliyoruz"
Günümüzde dindarlığıyla bilinen birçok insanın bile aşırı tüketme hastalığından dolayı bir şekilde faize bulaştığını belirten Abuzer, konuşmasının devamında “Biz Müslümanlar, maalesef bazen bir Komünist gibi bazen de bir kapitalist gibi hayatı algılayabiliyor ve yaşayabiliyoruz. Bu konuda Üstad Beddiüzzaman’ın bir sözü var: ‘ Bu zamanda (moderniteyi kastediyor) gayri zaruri olan nesneler sanki gerçek ihtiyaçmış gibi bize sunuluyor’ yani algımızla oynuyorlar. Mevcut birçok şeyimiz olduğu halde daha iyisini almaya çalışıyoruz. Ama mevcut bütçemiz de yetmediği için ne yapıyoruz kredi ve benzeri yollara başvuruyoruz. Müslümanlar bu konuda Kapitalizmi içerisinde yaşayabiliyor. Maalesef son zamanlarda muhafazakâr kesimde de bir burjuvazileşme olduğunu görüyoruz. Yani İslam’ı sadece bazı ibadetlerle sınırlı tutmadan sosyal hayatımıza koyabilmemiz gerekiyor. Bu konuda Müslümanların çok dikkatli olması gerekiyor.” ifadelerine yer verdi.
Devletin tefeciliği yasaklamak yerine kendi tekeline almaya çalıştığına dikkat çeken Avukat Emin Güneş, Türk Ceza Kanununda 'tefecilik' diye ayrı bir başlık altında 241'irinci madde e düzenlendiğini hatırlatarak tefeciliğe 2 yıldan 5 yıla kadar ceza verilebildiğini söyledi.
"Devlet bir nevi tefeciliği kendi tekeline alıyor"
Tefeciliğin tanımının, "Para karşılığında borç para verme, paradan para kazanma." olduğunu aktaran Güneş, "Fakat bu devlet tefeciliğe karşı değil. Hâlbuki pratiğe baktığımızda devletin kendisi bankalar aracılığıyla faizcilik yapıyor. O zaman diyeceksiniz ki tefecilik için verilen cezalar nedir? Devletin burada yaptığı aslında bir nevi tefeciliği kendi tekeline almak gibi bir şey diyebiliriz.” dedi.
"Devlet bu konuda ciddi değil üzerine gitmiyorlar"
Devletin tefecilikle mücadele etme konusunda duyarsız davrandığına dikkat çeken Güneş, “Senetle mal karşılığında onda da tefeciliğe girmiyor. Normalde bunları devletin istihbaratı takip etmesi lazım ve çok ciddi cezalar vermesi lazım. Yani sonuç itibariyle bu iş için ağır ceza verilmesi lazım. Adam birine 10 milyar borç verdiyse 1 trilyon diyecek cezası var. Tefeciyi bitirecek bir düzenleme olursa bunun önüne geçilebilir. Siyasi bir suç olduğunda devlet aylarca sorguya çekebiliyor ama tefeciye gelince bunu ispat edemiyor. Teknik takip yapsalar çok rahat tefeciliği bitirebilirler ama devlet bu konuda samimi değil ciddi değil üzerine gitmiyorlar. Sadece tefecilere değil fuhuş sektörlerine uyuşturucu sektörlerine karşı da mücadele edilmiyor. Belki bu hükümetle biraz daha iyi oldu ama kesinlikle yeterli değildir. Türkiye’de tefecilik kötü bir şey ve ayrıca da dinimizce de haram olduğundan biz bunun tümden yasaklanmasını istiyoruz. Yani tefecilik kalksın ve bankalar da faizsiz banka olsunlar.” diye konuştu. (Osman Gülebak- İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.