M. Emin ÖZMEN
Bu Ramazan'da Bizlere Direniş Ver Allah'ım
Ramazan geldi. Bu gün orucun ilk günü. Tabi ibadetin, duanın, yakarmanın, Yaradan ile sıkı sıkıya diyaloğa geçmenin ayıdır Ramazan.
Küfür milleti yine yaptı yapacağını. Bize bu Ramazan'ı da zehir etti. Ümmetin evlatlarına kurşun ve bomba yağdırmaya başladı.
Trump denilen bir delinin ABD'nin büyükelçiliğini Kudüs'e taşımaya karar vermesinin ardından yaşananlar ve israil teröristlerinin ateş açması sonucu, şehit sayısı 50'nin üzerine çıkmış durumda.
Müslümanların ciğerpareleri vuruluyor. Tek tek kara toprağa düşürülüyorlar. Ramazan ayı dua ayıdır ya. Hani hep birlikte; “Allah'ım! Recep ve Şaban ayını bize mübarek kıl ve bizi Ramazan ayına ulaştır.” diye dua ettik ya. İşte Allah dualarımızı kabul etti. Bizleri Ramazan'a ulaştırdı.
Sahurlarda da dua ederiz: “Ey bu gecenin ve biraz sonra olacak sahurun Rabbi olan Allah'ımız… Bizi iftarlara ulaştırırken günahlarımızdan arınmış olarak orucumuzu açmayı nasip eyle…”
Sonra iftarlarda da dua etmeye devam ederiz: “Allah'ım! Senin için oruç tuttum, sana inandım, sana dayandım, senin verdiğin rızkla orucumu açtım. Yarının orucuna da niyet ettim, benim geçmiş ve gelecek günahlarımı bağışla.''
Böylece aile efradımızla birlikte, sofrada oruç açmanın manevi huzuru ile teravihe hazırlık yapmaya başlarız.
İşte böyle. Namaz kılıyoruz, oruç tutuyoruz, teravihe gidiyoruz, dua ediyoruz, bir günün neredeyse tamamını ibadetle geçiriyoruz. Daha ne yapalım?
Gerçekten bu şekilde yaşamak mıdır İslami yaşam? Filistin'de, Gazze'de o aziz insanlar kurşunlanırken, bizlerin bu şekilde bir mümin olması kurtarır mı bizi?
2000 yılında gözaltına alınmıştım. Şırnak'ta çok feci işkencelerden geçiriliyorduk. Bir ara bizi kaldığımız yerden bir başka yere götürmeleri gerekti. Kaldığımız binanın yangın merdivenini kullanarak, bizleri üst katlara çıkardılar. Kaç gündür ilk defa dışarıyı görmüş oluyorduk.
Bu arada çevre binalarda kalan ailelerin ışıklarının açık olduğuna, mesela akşam yemeğine oturduklarına, gündelik işlerini yaptıklarına şahitlik etmiştik. Oysa bizler zincirlere vurulmuş, elektrikli işkence seanslarındaydık. Kendi kendime; “Dışarıda dünya niye durmuyor? Niye herkes olduğu gibi yaşamına devam ediyor? Şimdi hiçbir şey olmamış gibi insanlar oturup televizyon mu izleyecek?” gibi sorular soruyordum.
Bilmem Filistinliler de yukarıda belirttiğim duygulara kapılıyorlar mıdır? Yani onlar ölürken, bombalanırken, kadın-erkek, çoluk-çocuk, yaşlı-genç sınır boylarında paramparça edilirken, benim yaşadığım bu hayat, yukarıda bahsettiklerimin hayatı gibi olmuyor mu?
Yeryüzündekilerden umudumu kestim. Artık gözüm gökyüzünde. Gökteki, bir Selahaddin çıkarırsa tekrar bu ümmetin içinden, o zaman teslim olurum. Yoksa Suud, BAE, Mısır gibi kukla devletlerin liderleri ve bir iki kınama açıklaması ile israil'e haddini bildirdiğini zan eden bunca zevatla yaşam ağır geliyor.
İyisi mi gelin bu Ramazan dua şekillerimizi değiştirelim. Mesela sahuru; “Ya Rabbi, ABD'yi kahr u perişan et, Yahudilere saklanacak bir duvar dibi bırakma”, iftarı da; “Allah'ım, bu Ramazan'da bizlere bilinç, direniş, güç, kuvvet ver. Şu israil'i yeryüzünden ve haritalardan silme imkânı ver.” dualarının eşliğinde yapabiliriz.
Dua ibadettir; ama benimkisi çaresizliğimdendir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.