Cezaevi idareleri bir tür krallık yönetimi gibi
Cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri hakkında değerlendirmelerde bulunan Avukat Kaya Kartal, İLKHA’ya önemli açıklamalarda bulundu.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra yapılan tutuklamalar cezaevi şartlarını daha da zorlaştırdı. Avukat Kaya Kartal, birçok cezaevinden şikâyetler aldıklarını, cezaevi idarelerinin geniş yetkilerle donatılmasından kaynaklanan fazlaca sorun olduğunu belirtti.
Cezaevlerinin fiziki şartlarından kaynaklanan bir takım hastalıklar ve hasta mahkûmlar sorununun yıllardır devam ettiğini ifade eden Kartal, “FETO mensubu olduğu iddiasıyla 30 binden fazla kişi cezaevlerine alındı. Bunlar genel olarak merkez cezaevlerinde bulunuyor. Ankara Sincan Cezaevinde, İstanbul’daki Silivri gibi merkez cezaevlerinde tutuluyorlar. Bu nedenle o cezaevlerinde yıllardır, gerek İslami davalardan gerek diğer davalardan olsun 20-25 yıldır yatan insanların bir takım hakları ve rutinleri bozuldu.” dedi.
“3 kişilik koğuşlarda 7 kişi tutuluyor”
Kısa bir süre önce Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Cezaevini ziyaret ettiklerini belirten Kartal, “Darbeden hemen sonra yaşanan şey, FETÖ iddiasıyla alınan kişiler yüzünden yıllardır orada 3 kişilik koğuşlarda tutulan Müslüman mahpuslar 7 kişi olarak tutulmaya başladılar. Adalet Bakanlığı'nın talimatıyla olduğu söyleniyor. Muhtemelen bakanlık FETO mensuplarını 7-8 kişi bir arada tutmamaya çalışıyor. Ama bunu yaparken orada yıllardır yatan insanların 3 kişilik yerde, 7 kişi yatmasına ve artık yatamayacak hale gelmesine neden oluyor. Çünkü yatak kapasitesi belli, ortak alan kapasitesi belli, 15 Temmuz darbe girişimi bir anlamda döndü dolaştı yine içerideki Müslümanlara ihlal olarak döndü.” ifadelerini kullandı.
Yaşanan hak ihlalleriyle ilgili birçok cezaevinden şikâyetler aldıklarını ifade eden Kartal, “Normalde ailelerle açık görüş hakkı, siyasiler için ayda bir iken iki ayda bire düşürüldü. Niye? Bir yoğunluk oluştu, bu yoğunluk dolayısıyla kapasite, memur sayısı ve benzeri nedenlerle… Bu mağduriyeti ilk planda yaşayanlar oradaki Müslüman mahpuslar, diğer siyasi mahpuslar oldu. Bu siyasilere uygulanıyor, adliler yönünden böyle bir şey yok. Benzer şekilde Silivri Cezaevinde avukat görüşleri bile neredeyse imkânsız hale gelmiş durumda. Oradaki müvekkillerle eskiden görüşmeye gittiğinizde müvekkiliniz tutuklu ise 7 gün, 24 saat görüşme imkânımız vardı. Tutuklulara şu an belli günler verilmiş. Bir avukat olarak bütün programımı cezaevinin bana tanıdığı zamana göre yapmak zorunda bırakılmış durumdayım.” dedi.
“Cezaevi idareleri bir tür krallık yönetimi gibi”
Devam eden birçok sorunun yanında, giyim ve temizliklerine dikkat etmeye çalışan Müslüman mahpusların hassasiyetlerine de önem verilmediğini vurgulayan Kartal, “Cezaevinde şalvar giydiği için takke taktığı için sakal bıraktığı için sıkıntı yaşayan insanlar var. Tekirdağ'dan benzer şikâyetler alıyoruz. Gaziantep’ten alıyoruz. Başka birtakım cezaevlerinden alıyoruz. İlçe cezaevlerinde, küçük cezaevlerinde benzer sıkıntılar çokça yaşanıyor. Bu da bu idarelerin keyfi politikalarından kaynaklanıyor. Mevcut ceza infaz sistemi idarelere geniş yetkiler veriyor. Cezaevi müdürleri, idareler bir tür krallık yönetimi gibi istedikleri gibi bir takım hakları kısıtlama imkânlarına sahipler. Çünkü kanunların verdiği hakların tamamında, nereden bakarsanız bir takım istisnalar konuluyor. Cezaevindeki güvenlik, disiplin ve benzeri kılıflarla yapılıyor. Bütün bu kısıtlamalar da hep mahkûmun aleyhine yorumlanıyor. Ellerinde imkân olsa bile lehe yorumlamıyorlar. Biz bir takım imkânların, hakların hiçbir şekilde kısıtlanamayacağını söylüyoruz.” şeklinde konuştu.
“Bebekleri neredeyse soyarak arıyorlar”
Ailelerin cezaevi ziyaretlerinde büyük sıkıntılar yaşadıklarını belirten Kartal, sözlerine şöyle devam etti:
“En temel sıkıntı mahremiyeti ihlal edecek şekilde yapılan aramalar. Özellikle kadınlar yönünden, bir taraftan duyarlı bir kapı var ötmeden geçmesi gerekiyor. Buna rağmen elle aramaya tabi tutuluyorlar. Başörtüsünden tutun, her şeyleri didik didik ediliyor. Bir anlamda bu insanlar da uyuşturucu arıyorlar sözde. Bunu siyasi, Müslüman mahpusların ailelerine uyguluyorlar. Bebekleri neredeyse soyarak arıyorlar. Çocukları bu şekilde arıyorlar. Anlamlandırmak mümkün değil. Umuyoruz ki bunun bir zulüm olduğu herkes tarafından anlaşılır. Özellikle toplum tarafından ciddi bir ses yükseltilir ve bu konuda geri adım atılır. Çünkü 15 Temmuz darbesini Müslümanlar sokaklara inip püskürttüler. Fakat darbenin etkisini maalesef yine biz ve Müslüman mahpuslar hissediyor.”
“İşkence dediğimiz şeylere onlar orantılı güç kullanma diyorlar”
Cezaevlerinde uygulanan şiddet hakkında da dikkat çeken ifadeler kullanan Kartal, “Bolu Cezaevinden aldığımız şikâyetler var. 12-13 yıldır Bolu Cezaevinde olan Müslüman mahpuslar var. Onlara darbeden hemen sonra cezaevinde 5 taneden fazla kitap bulunduramazsınız denildi. Mevcut kitaplarınızı çıkarın cezaevinden yoksa biz onları gerekirse zorla çıkartacağız. Siyasi mahpuslar açısından bakıldığında kitap neredeyse hava, su kadar önemli bir ihtiyaç. Cezaevlerinin aksine bu ihtiyacı beslemesi gerekirken tam tersi uygulama gerçekleştiriliyor. Böyle bir vakıa ile karşı karşıyayız. Yaşanan sıkıntılar hep sümen altı ediliyor. Cezaevindeki insanlar işkenceye varan uygulamaları görüyor. İşkence dediğimiz şeylere onlar orantılı güç kullanma diyorlar. Gidip bir mahpusla görüştüğünüz de yüzünün, gözünün morardığını görüyorsunuz. Dayak yiyerek, dövülerek etkisiz hale getirilen insanlar. Açılan davalarda maalesef cezasızlıkla sonuçlanıyor.” ifadelerini kullandı.
Mahkûmlara ceza içerisinde ceza yaşatılmamalı diyen Kartal, son olarak “Cezaevindeki insanı cezalandırıyorsunuz, onunla beraber oğlunu, ailesini, çocuğunu da cezalandırıyorsunuz.” dedi.
İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.