Cezaevlerinde Müslümanlar var

Bismillah

Cezaevindeki Müslümanlar derken kimi kastediyoruz? Birinci kısmı, doksanlı yıllardan iki binli yılların başına kadar vahşi işkencelerden geçirilerek mağdur edilen kısımdır. Bunlar göz altılarda insanlık dışı muameleden sonra yarı ölü halde imzalatılan kâğıtlarla sözde mahkemelere çıkarılmış; Fetullahçı veya 28 Şubat'ın brifingli hâkimleri tarafından en ağır cezalara çarptırılmıştır.

İkinci kısım ise; dindar insanların hükümet olduğu bir anda aslında herkesin tasvip ve takdir ettiği sosyal faaliyetler sebebiyle cezalandırılanlardır. Bu kısmın her yasal faaliyeti, niyet okumalarla örgütsel amaç kategorisine katılmış ve toplumun iyilik timsalleri mahkûm ettirilmiştir.

Bu konuda çok şey söylenebilir ve aslında her şey söylendi. Ama zulüm devam ettiği için biz de konuşmaya/yazmaya devam ediyoruz. Çünkü bir zulmü engelleyemiyorsak en azından duyurmak amacıyla bağırabilmeliyiz. Tıpkı bizim şahsımıza yapılan bir haksızlıkta olduğu gibi…

Toplumun büyük kesimi artık yapılan kumpasların farkında. İnsanlar, bir şebekenin gözlerine kestirdiği bir kişi ve grubu nasıl önce toplum nazarında suçlu pozisyonuna soktuğunun; ardından sahte delillerle yargıladığının ve hukuksuzca mahkûm ettirdiğinin farkında ama bu farkındalığa rağmen sorun hala devam ediyor.

Toplumun ıslahına gayret etmiş Müslümanların takdir yerine ceza almış olmasına karşı herkesin üzerine düşeni yapması lazım... Bizim üzerimize düşen belki bu mağduriyeti gündeme getirmek ama işin esas sorumlusu idarecilerdir. Her ne kadar hukuksuzluğu FETÖ adıyla bilinen örgüt yapmışsa da bunlar gücünü devletten almış, devletin mahkemelerinde hukuksuzluk yapmışlardır. O halde sorumluluk devleti idare edenlerdedir.

Mağduriyetin önceliği ve büyüklüğü açısından en başta bu Müslümanların kumpas mağduriyetlerinin giderilmesi gerekirken, maalesef bilumum Ulusalcı/Kemalistler cezaevlerinden salıverildi ancak Müslümanlar hala içerde.

Bir yerde bir idareci kendi idaresi altındaki her durumdan sorumludur. Hükmünüz altındaki insanlardan bazıları diğer bazılarına zülüm ediyorsa sorumlusunuz. Haberiniz yoksa bile sorumluluk ortadan kalkmaz. Kaldı ki haberdar olduğunuz anda en kısa zamanda bu haksızlığın ortadan kalkmasına çalışmanız gerekir. Bunun ertelenecek, ötelenecek bir tarafı olamaz.

Gelelim medyaya ve siyasetçilere… Nadir de olsa bazı medya organları bu soruna eğiliyor ama bütüne baktığımızda anca devede kulak sayılır.

Efendiler! Bir haksızlığı dile getirmek için illa ki Cumhurbaşkanının dile getirmesi mi gerekiyor? Sizin gören gözleriniz, işiten kulaklarınız yok mu? Belli ki canınız istediğinde var. En ücra köşede ufacık bir mağduriyet veya olayı görüp haber yaparsınız, önemsiz bir mesele ile ilgili günlerce ekran işgal edersiniz; peki cezaevlerinde mağdur edilmiş yüzlerce Müslümanın hiç mi gündem edilecek durumu yok? Kimi medya bir psikopatın bir kadına attığı bir tekmeyi günlerce konuşurken, sizler her gelenin zulmettiği dindarları neden konuşmuyorsunuz.

Unutmayın ki -tıpkı şimdi kimi ekran yüzlerinin esamisinin okunmadığı gibi- sizler de bir gün ekranlardan kaybolacaksınız. Ardından her konuştuğunuzun/yazdığınızın hesabına çekileceğiniz gibi konuşmanız gerekip de sustuğunuz, yazmanız gerekip de ihmal ettiğiniz, göstermeniz gerekip göz ardı ettiğiniz gerçeklerden de hesaba çekileceksiniz. Tabi bu uyarıyı da ahirete inananlara yapıyorum. İnanmayanlar üstüne almasın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.