Edip AKAR
Çözümünüz çöktü Bir akıl alın
Kürdistan coğrafyasını konuşurken daha dikkatli olmalıyız. Çünkü insan yapısı itibariyle sıcak ortamında olduğu olaylardan etkilenir. Kimi zaman bir tarafın çektirdiği acılar kimi zaman da duygusal yakınlık sebebiyle gelişmelerin tarafsız değerlendirilmesi zor olabiliyor. Onun için yaşanan olaylara taraftar psikolojisi ile değil olayların bizzat merkezinde olan, hesapların üzerlerinde yapıldığı bölgenin halkı olarak bakmak lazım.
Öncelikle bu operasyonlar sivil halka yapılan saldırılardan sonra başlatılmış değildir. Özellikle seçim sürecinde yapılan baskılar, adam kaçırma, muhtar öldürme ve Xanıkê köyünde olduğu gibi insanları tarayarak katliam yapma gibi azgınlıklar da hükümeti harekete geçirmemiştir. Nitekim aylardır, 6–8 Ekim'de üst düzeye çıkarak mücessemleşmiş PKK zulmünü ısrarla dile getiriyor ve buna dur denmesi gerektiğini söylüyorduk. Ancak hükümet bunların hepsine hatta KCK mahkemelerine kör-sağır kalıyordu.
Ak Parti 400 milletvekili ile hem hükümet kurup hem de anayasayı değiştirebilecek bir çoğunluk elde etmiş olsaydı; -hele Ceylanpınar'da öldürülenler sivil olsaydı- belki bugün biz gene sürecin sıkıntılarını, gözden geçirilmesi gerektiğini yazıyor olacaktık. Bununla beraber yaptığımız durum değerlendirmelerini Ak Parti sevdalıları Çözüm Sürecini sabote etmek, bazı şeyleri abartmak şeklinde yorumlayacaktı. Bilumum çok bilmişler, provokasyon/sağduyu yorumları ve derin devletle ilgili derin analizleri eşliğinde katledilen kardeşlerimizi sessizce toprağa, acılarını sabırla içimize gömmemizi tavsiye edeceklerdi. Bunlar farazi şeyler değil, bizzat tecrübe ettiklerimizdir.
Her ne kadar bölge halkı Kobani bahaneli vahşetlerde ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya olduğunu fark etse de hükümet yetkililerinin aklı maalesef ancak seçim kaybettikleri anda başlarına gelmiştir. Ayrıca dünya ölçeğinde tarihinin en güçlü konumunu elde ettiğini gören PKK'nin de şımarıklığına kademe eklenmiştir. Bu da PKK'nin kronik hastalığıdır. Gücünün doruğuna yetişince kontrolsüz güç haline geliyor, etrafa sataşıyor.
Nihayetinde devletin güvenlik güçlerine yönelik saldırılardan sonra devlet gazaba geldi. Devleti zaafa uğratan eylemler, devleti özümsemiş Ak Partinin kanına dokundu. Hükümet ABD ile de anlaşarak önce IŞİD'e ardından PKK ve onlarla beraber hareket eden Türk solculara operasyon başlattı. Burada yeri gelmişken şu gerçeği de ifade etmek gerekir. Amerika ile anlaşmak PYD/PKK için kötüyse –ki kötüdür- Türkiye Cumhuriyeti hükümeti için de kötüdür. Çünkü emperyalistler sadece çıkarlarını düşünmektedir ve ortaklıkları sadece kendi menfaatleri devam ettiği süre ile sınırlıdır.
Gelinen noktada; hükümet yıllardır beraber bir süreç yürüttükleri kesime savaş açmıştır. Ne devlet, bize yapılan zulüm ve baskılar sebebiyle bu operasyonları başlatmıştır ne de örgüt mazlum halkın yararına olacak eylemler içindedir. O açıdan boksör dövüştürür gibi tezahürat yapmanın da basketbol maçında atışlar sonrası heyecanla skoru takip etmenin de zavallılık olduğunun farkında olmak gerekir. Maçın heyecanından sıyrılıp vaziyete bakan, görür ki; halk burada sadece ezilen çimenler konumundadır.
Ak Parti'nin Gülen çevresi ile sorun yaşadıktan sonraki tavırlarını hatırlarsınız; medyasıyla alasıyla onların her haltını defalarca anlatıp, “alçak paraleller” olarak bahsettiler. Aynı şeyleri Gülen çevresi de Ak Parti için yapıyor; “alçak hırsızlar” diye ateş püskürüyorlardı. Doğrusu eski dostuyla arası bozulunca onun sırlarını dökmek zaten alçaklıktır. Yani aslında ikisi de bir yönüyle haklıydı, bir yönüyle de suçluydu.
Şimdi Ak Parti ve avanesi bir benzerini HDP için yapıyor: Bir MİT projesi olarak HDP'yi kurduracaksın, güvenlik güçlerine emir verip PKK'ye alan açacaksın, parti olarak seçime girme tavsiyesi ile meclise sokacaksın, ondan sonra da “süreç suiistimal edildi” diyeceksin. Ardından -uğruna bütün Kürtleri PKK insafına bırakıp kucağına itecek kadar mukaddes gördüğün- çözüm sürecine rağmen bu operasyonları başlatacaksın. Hiç efelenmeyin, yarın ortam durulduğunda gene o katillerle bir araya gelmekten utanmayacaksınız. Tıpkı Ekim sonrası olduğu gibi.
Son olarak: Bu sorun, öldürmekle hallolacak değildir. Çünkü hem devlet hem de örgüt için ölmeye hazır yüz binlerce genç var. Bir günde yüzlerce tutuklama ile de hallolacak bir sorun değildir. Çünkü bu tecrübeyi de 3–4 yıl önce yaşadık. Halkın değerlerine uygun çareler sunmadıkça sorun devam edecektir. Onun için de en azında bu yolu tavsiye edenlere bir kulak verilmesi gerekiyor. Henüz ufukta buna dair bir emare göremiyorum. Bir önceki emare de sahte çıkmıştı zaten.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.