Abdullah ASLAN
Çünkü Mü'minler kardeştir
İslam coğrafyasında estirilen kaosun müsebbibi bila şek ve şüphe İslam düşmanlarıdır. Onların istifade edip içimizde tank koşturmalarına fırsat tanıyan husus da, bizim dağılmışlığımızdır. Hep birlikte Allah'ın kavi ipine sarılmayışımızın ceremesini kadın-erkek, genç-yaşlı hepimiz çekiyoruz. Binlerce kilometreden almaları gereken ders ve te'dibi terse çevirerek maalesef bizi te'dip ve bize ders vermeye kalkıştılar/kalkışıyorlar.
Amerika'nın fiili işgal stratejisinin yerini, içimize fitne fesat koyarak bir birimizle çarpışmamız ve bundan yararlanarak kendi güçlenmeleri yer almıştır. Yeni strateji, Müslüman ülkelerin bir biriyle savaşı şeklinde olacaktır. Halkı Müslüman ülkelerin başına bela edilen uydu örgütlerin marifetiyle şimdi de Müslüman ülkelerin bir birleriyle savaşı sağlanmaya çalışılıyor. Türkiye'nin, İran'ın, Suud'un, Fas'ın, Pakistan'ın Suriye topraklarında bir birleriyle savaşmalarına maalesef ramak kaldı.
Buna özellikle özen gösterildiği, örgütlerin saldırılarıyla ortaya konuyor. Örgütler, bilhassa ülkelerin kırmızı çizgilerine yönlendirilerek savaş yolunun açılmasına çalışılıyor.
Suriye topraklarında çarpışan her bir grubun arkasında bir veya birkaç İslam ülkesi var ve şuan bu grupların birbirlerine verdiği zayiat muvacehesinde İslam ülkeleri bir birleriyle savaşa hazırlık aşamasında. Her an sadece Müslüman ülkeleri içine alacak bir savaşın belirtileri söz konusu.
Peki, bizim için önemli olan nokta özellikle sonuç değil mi? Böyle bir savaşın sonunda kazanan kim olacak, diye düşünmek gerekmez mi? Bu savaşın kaybedeni Amerika veya Rusya olabilir mi? Şuan fitne ateşini körüklemek için sözü edilen ülkelerin –hafiye ve ajanları hariç- Suriye kara toprağında tek bir askerleri olmadığına göre kaybedenin onlar olacağını kim nasıl iddia edebilir?
Olası bir savaşta onlar kaybetmeyecek, onların çocukları, kadınları ağlamayacak, cenazeler Moskova'ya veya Washington'a değil; Ankara'ya, Tahran'a Riyad'a, İslamabad'a gönderilecek. Çünkü muhtemel bir savaşta asıl karada bunlar savaşacak.
Amerika ve Batılı ülkelerin, Rusya'yla İslam ülkeleri arasında ateşlemeye çalıştıkları bir savaş da derde derman olmayacak. Kendi boğmaya çalışıp da boğamadıkları bir ayıyı İslam ülkelerine boğdurmaya çalışmaları Müslümanların ferasetine ve engin siyasi dehasına uygunluk teşkil etmeyecektir.
O zaman bunun çaresi nedir? Bunun çaresi her defasında söylenen ve tekrarlanmasında fayda mülahaza edilen Müslüman ülkelerin ittifakıdır; İslam ülkelerinin birliğidir; Şafii, Hanefi, Caferi, Hanbeli ve Malikilerin kardeşliğidir.
Çare, Müslümanların bir araya gelişini ütopyaya havale ederek muhal görmeye çalışan alçakça algının paramparça edilmesidir. Vay efendim Tahranla Ankara'nın veya Tahranla Riyad'ın bir araya gelmesi imkânsızmış. Bu imkânsızlığı diline dolayanların, maslahatları gereği ABD ile Rusya'nın, Katolikler ile Ortodoksların bir araya gelişlerinden dahi olsa ders çıkarmaları gerekmez mi?
Katolik ve Ortodoks Hristiyanlarının liderleri Papa Francis ve Patrik Kirill, Küba'da bir araya geldi. İkili 1054'te kiliselerin ayrılmasının ardından ilk kez görüştü. İkili, kilise birliğinin kaybından dolayı üzüntülerini ifade ettiler.
Hak din İslam'ın müntesipleri için bu örnekleri vermek bile belki yanlıştır, ancak Müslümanların bir araya gelişlerinin önündeki engeller bunlardan istinbat ve ilhamla ve algıdan başlayarak bir bir kalkmalıdır; ÇÜNKÜ MEZHEBİ IRKI VE ÜLKESİ NE OLURSA OLSUN ‘MÜ'MİNLER KARDEŞTİR…'
Selam ve dua ile…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.