Abdullah KAVAN
Çuvala sığmayan mızrak: Hizbullah dosyaları
Türkiye'de sürekli birilerinin “arka bahçesi” olan yargının artık değiştiğini iddia edenlere diyoruz ki; en büyük temennimiz de bu yöndedir. Ve bir vatandaş olarak hep bunu istemişizdir. Ancak ispat, delil ister… Türkiye'deki yargının “zihinsel olarak” değiştiğini iddia edenlerin bir ölçütü olmalıdır. Yıllardır öz yurtlarında ve “öz değerlerini” başlarına taç eden dindarların çektikleri herkesin malumudur. Özellikle İslami şahsiyetler ve cemaatler hep zulme uğradığını biliyoruz. Bu günlerde kısık bir sesle de olsa hükümete yakın medya'da; “geçmişteki bu tür dosyaların yeniden açılması gerektiği” dillendiriliyor. Sivas davası, tahşiyeciler, İbda-c ve Hizbullah dosyaları gibi birçok mağduriyet kamuoyunun bildiği gerçeklerdir. Ancak bu davalar arasında Hizbullah davası ayrı bir çizgiyi anlatıyor. Çünkü bu davayı halkın nazarında ve diğer İslami cemaatler nazarında da ayrı bir kılıfta göstermeye çalıştılar. Bu kılıfla da hiç kimsenin onlara yapılan haksızlıları görmek istememelerini sağlamaktı. Ancak “gün gelir devran döner” misali artık mızrak çuvala sığmaz oldu. Ve bu camiaya yapılan zulüm ve haksızlıklar saklanmaz oldu. Onlara yapılan kumpaslar ve iftiralar geç de olsa gün be gün ortaya çıkıyor. Bu camianın iki dere arasında kaldığı ve burada boğulmak istendiğini anlamak için doksanlı yıllara bakmak gerekir. Bu yılları anlamanın en büyük delili de geçmişteki Hizbullah dosyalarıdır. Bu dosyalar hem o dönemin derin devleti, hem de FETÖ'nün yaptıkları anlama babında en sağlam delillerdir.
Özellikle Hizbullah dosyalarının birçoğunun bugün devletin başına bela olan PKK'nın onları (Hizbullah cemaatini) yok etmek istemesinin getirdiği neticelerdir. O dönemde bölgede İslami bir hareketi ve çalışmayı istemeyen yapılar, PKK'yı onların üzerine saldırttı. O dönemdeki derin devletinde bu oyunun bir parçası olması hesabıyla en üst perdeden rolünü oynadı. İkili bir ittifakla bir yandan onları katlederken bir taraftan da onları cezaevlerine “müebbet kararlarla içeri tıktılar. Ve şu anda da bunların birçoğu hala ceza evindeler. Bu iki “kara yüzlüler” arasında varlık-yokluk mücadelesi veren Hizbullah mensuplarının “bölgeyi terk etmemenin kararlılıkları” neticesinde oluşturulan ortamla cezaevlerine atıldılar… Bunun içindir ki bu dosyaları ele alacak olan yargının o dönemi iyi tahlil etmesi gerekir. Hangi şartlarda ( eğer suç kabul edilirse bile) suça itildiklerini göz önünde tutmaları gerekir. Kaldı ki birçok dosyanın “düzmece delillerden” ve işkence zoruyla imzalanan abartılmış dosyaların olduğunu biliyoruz.
O dönmede yapılan haksızlıkları anlama babında; son zamanlarda “Haliçte Yaşayan Simonlar” adlı kitabıyla meşhur olan Hanefi Avcının, “Hizbullah'a o kadar zulümler ve kumpaslar yapıldı ki kendileri de o kadarını tahmin etmiyor” ifadesi çok manidardır. Bütün devlet erkânının ve yargının tanıdığı Hanefi avcı Hizbullah'ın hamisi değildir. Ama vicdanen bir rahatsızlık duymuş olacak ki yıllarca sakladığını açığa vurmuştur. Şimdi bu tanınan şahsiyetin en azından yapılan bu haksızlıkların ne olduğu noktasında dinlenmesi gerekmez mi? Başta iktidar olmak üzere adaleti tesis etmek adına yola çıktığını ve zihin olarak değiştiğini söyleyen yargının bu konu üzerine gitmesi gerekmez mi?
Bu zulmü görecek olan hem hükümetin hem de yargının ivedilikle cezaevinde bulunan Hizbullah hükümlülerinin dosyalarına yeniden göz atılması “adaletin tecellisi adına” hayati bir konum noktasındadır. O günün şartlarında bu insanlara yapılan haksızlıklara ve bu zemini oluşturan yapıların zulümlerinin telafisi adına atılacak ilk adım; Hizbullah'ın terör örgütü olmaktan çıkarılması ve bu isim altında cezaevlerinde olanların serbest bırakılmasıdır. Zaten 10 yıl silaha bulaşmayan bir yapı, hukuken terör listesinden çıkıyor... Bunu o kadar “uçuk bir istek” olarak görmeyin. Ergenekon sanıklarının çoğu suçlu olmasına ve birkaç idam almışlıklarına rağmen hepsini bir çırpıda bıraktılar. Hiç kimse de bir şey demedi. Hatta “tazminat” adı altında kendilerine tomar tomar paralar verildi… Dolayısıyla bugünün şartlarında ve özellikle KHK kararnameyle bunun önü sonuna kadar açıktır… Artık çuvala sığmayan Hizbullah dosyalarındaki haksızlıkları görmenin tam zamanıdır. Yetkililere duyurulur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.