“Daha büyük depremler olacak söylemleri gerçeği yansıtmıyor”
“Adana’da 7 şiddetinde deprem bekliyoruz’ şeklindeki açıklamaların bilimsellikten uzak olduğunu belirten uzmanlar, kentte 6,5 şiddetinin üstünde bir depremin beklenmediğini vurguluyor.
Adana’da 30 Temmuz’da meydana gelen 5,2 büyüklüğündeki depremin ardından ‘daha büyük depremler olacak’ şeklindeki açıklamaların gerçeği yansıtmadığını vurgulayan Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Jeoloji Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ulvi Can Ünlügenç, “Bakla falına bakar gibi yorumlarda bulunuluyor. Bu tarz kişilere mikrofon uzatılması, beyanlarının yazılması deprem kadar büyük bir felaket ve çok acı bir durum.” dedi.
Halkı paniğe sürükleyen ve 15 gündür devam eden bu tür açıklamaların bilimsellikten uzak söylemler olduğunu ve bu yüzden açıklama yapma ihtiyacı duyduğunu dile getiren Prof. Dr. Ünlügenç, Adana’da 6,5 şiddetinin üstünde bir depremin olmasını da beklemediklerini kaydetti.
ÇÜ Jeoloji Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ulvi Can Ünlügenç, bölüm hocaları Prof. Dr. Hasan Çetin, Prof. Dr. Kemal Gürbüz, Prof. Dr. Sedat Türkmen, Yrd. Doç. Dr. Mustafa Akyıldız ve Yrd. Doç. Dr. Hakan Güneyli, bir araya gelerek, son zamanlarda yayılan yüksek şiddetli deprem söylentileriyle ilgili açıklama yaptı.
“Adana’da 6,5 şiddetinin üstünde deprem olması öngörülmemekte”
‘7 şiddetinde deprem bekliyoruz’ şeklindeki açıklamaların halkı paniğe sürükleyen talihsiz açıklamalar olduğunu dile getiren Prof. Dr. Ünlügenç, fay hattı yapısı gereği Adana’da 6,5 şiddetinin üstünde deprem yaşanmasının mevcut fay geometrileriyle pek mümkün görülmediğini söyledi. Ünlügenç, “Bölgede zaman zaman küçük şiddette deprem olmasını bekliyor ve istiyoruz. Zaman zaman küçük sarsıntıların yaşanması biriken potansiyel enerjinin boşaltılması açısından gerekli. Bu sarsıntıların gelecekte olması beklenen daha büyük depremlerin şiddetlerini azaltabileceğini söyleyebiliriz.” dedi.
“Büyük depremler fay kırığının uzun olduğu doğu kesimlerde bekleniyor”
Deprem üreten faylara da değinen Ünlügenç, “Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, depremlerle ilgili açıklama yapan kişi ya da kuruluşlar aktif veya pasif fay hatlarının nerelerden geçtiğini, özelliklerinin neler olduğunu, faylarla ilişkili yer hareketlerinin ne anlama geldiğini çok iyi bilmeli. Biz bilim insanları olarak deprem konusunda sürekli çalışmalar yapıyoruz. Çoğu zamanımızı yer kırıklarının belirlenmesi, deprem çalışmayla geçirmemize rağmen halkı paniğe sürükleyecek hiçbir açıklama yapmıyoruz.”diye belirtti.
Büyük deprem olacapı söylentileri konusunda da konuşan Ünlügenç, “Basına açıklama yapanların belirttiği boyutlarda depremin oluşması için buradaki fay geometrilerinin oldukça uzun olması gerekiyor. Bunun yanında depremlerde açığa çıkan enerjiyi ve bunun sonucunda meydana gelen depremin yıkıcı gücünü etkileyen en önemli faktörün kırılmanın meydana geldiği fay kırığının uzunluğunun belirlediği bilinen bir gerçektir. Bu açıdan değerlendirildiğinde Adana ili ve çevresinde görülen aktif fayların devamlılığı fazla olmayan kollara (segmentlere) ayrılmış olması sebebiyle buralardaki yırtılmaların 6,5 şiddetinden daha büyük depremler meydana getirmesi öngörülmemektedir. Dolayısı ile oluşabilecek büyük depremlerin daha çok fay kırığının uzun olduğu doğu kesimlerde beklenmektedir.” ifadelerini kullandı.
“Binalar fay zonlarından uzakta inşa edilmeli”
Bölgemizde deprem gibi doğal afetlerin oluşumunun kaçınılmaz bir olay olduğunu dile getiren Ünlügenç, “Aktif fay zonları boyunca hemen her yerde sismik aktiviteler gerçekleşebilir. Bu nedenle, depremle yaşamaya her an hazırlıklı olmalıyız ve yöresel olarak belirli büyüklükte deprem olacakmış gibi yaşayacağımız yapı tasarımlarının deprem yönetmeliğinde belirtilen standartlara uygun tarzda ve özellikle fay zonlarından uzakta inşa ettirmemiz gerekmektedir.” dedi.
“Deprem değil binalar öldürür”
“Depremler öldürmez, binalar ve yanlış yer seçimi öldürür.”diyerek açıklamasını sürdüren Ünlügenç, “Bu nedenle yerkabuğu üzerinde bulunan yerleşim yerlerinin tespiti ve uygun-sağlam zeminlerin belirlenebilmesi için, üzerine bina inşa edilecek zeminin jeolojik özelliğinin belirlenmesi hayati öneme sahiptir. Bu açıdan bölgemizde özellikle kalın bir alüvyon çökelinin olduğu ve yeraltı su seviyesi ile ilgili olarak sıvılaşma riskinin yüksek olduğu bölgelerde yapılaşmanın çok daha dikkatli bir şekilde yapılması planlanmalıdır. Bu kapsamda, belediyelerimizde deprem, heyelan, sel, taşkın vb. gibi doğal afetler ile ilgili çalışmalar yapmak üzere jeoloji mühendislerinin aktif görev aldığı özel birimlerin kurulması önerilmektedir.” ifadelerini kullandı. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.