Darbeleri bastıran ezan ve sela dirilişe davet ediyor
Ezan ve selanın İslam tarihindeki önemine dikkat çeken Bitlis Eren Üniversitesi İslam İlimler Fakültesi Öğretim Görevlisi M. Zahid Kuldaş, darbeleri bastıran ezan ve selanın, Müslümanları şahlanışa ve dirilişe davet ettiğini söyledi.
Bitlis Eren Üniversitesi (BEÜ) İslam İlimler Fakültesi Öğretim Görevlisi M. Zahid Kuldaş, ezanın sadece namaza çağrı olmadığını hatırlatarak, ezan ve selanın İslam tarihindeki yeri ve önemine dikkat çekti.
15 Temmuz hain darbe girişimi gecesinde, Müslümanların ayakta durabilmelerinin yolunun ezan ve seladan geçtiğini vurgulayan Kuldaş, zulme karşı durmaya, aynı şekilde İslam birliğine, Müslümanların şerefi, haysiyeti, toprağı ve namusuna el uzatıldığında, ezanın bir nevi coşma, selanın da bunu pekiştiren bir vesile olduğunu belirtti.
15 Temmuz hain darbe girişiminde ezan ve selalarla Müslüman halkın sokaklara çıkarak, darbelere karşı direndiğini hatırlatan Kuldaş, bunu hazmedemeyen çevrelerin, sela veren imam ve müezzinlere saldırıda bulunduğunu hatırlattı.
Ezanın, Allah'ın dinine ve ibadetine çağrıyı ifade eden Kur'anî bir kavram olduğunu belirten Kuldaş, "Ezanın temelinde insanı özgürlüğe çağrı vardır. Çünkü insan, Allah'a (Celle Celalühü) kul olmadan, O'nun için secdeye varmadan, gerçek manada özgürleşebilmesi mümkün değildir. Ezan, Allah'ın varlığını ve Hazreti Muhammed'in (Sallallahu Aleyhi Vesselem) Peygamberliğini, kurtuluşun İslami davet ve esaslarda olduğunu ilan etmeye yönelik bir davet ve bir çağrı mesajıdır." dedi.
"Ezan, bir çağrı olmakla birlikte psikolojik yönden insana rahatlatıcı bir tedavi uygular"
İslam kaynaklarının ezanı sadece namaza bir çağrı olarak değerlendirmediğinin altını çizen Kuldaş, şunları söyledi:
"Ezan, Kur'an ile sabit bir ibadettir diyebiliriz. Çünkü Maide Suresi'nin 58 ile Cuma Suresi'nin 9'uncu ayetlerinde namaza çağrı olarak ifade edilmişse de Peygamber Efendimizin sünnetinde doğan ilk çocuğun sağ kulağına ezan okunması, yine kederli ve üzüntülü olan insana ezan okunması, hiddetlenen insana ezan okunması, hatta ahlakı yozlaşan kişinin kulağına ezan okunması noktasında, ezanın bir çağrı olmakla birlikte psikolojik yönden insanı rahatlatıcı bir tedavi uyguladığını söyleyebiliriz. Ezan, bir tevhid çağrısı, tevhidin kâinata ilan edilmesi, aynı Allah'a ve aynı Peygamber'e inanan insanların bir arada bulunmalarıdır. Peygamber Efendimiz döneminde ordular cihada çıktığında, onların arkasında ezan okunmuştur. Yani Allah ile beraber olun, Peygamber ile beraber olun, ibadet ile beraber olun. Çünkü ıslah ve şuurun bununla gerçekleşebileceğini, zaferin bununla gerçekleşebileceğini ifade ediyor. Ezan İslam'ın bir şiarıdır. İslam ordularının, küfür ordularıyla karşılaştığında da ezan okunmasının İslam fukahası tarafından hükmedilmiş olması; 15 Temmuz darbe gecesinde de ezan ve selanın gündeme gelmesinin ana temelini oluşturduğunu söyleyebiliriz."
"Selahattin Eyyubi, Cuma ve Pazartesi akşamları selaların okunması noktasında ferman buyuruyor"
Kuldaş, selaların ilk olarak Selahattin Eyyübi tarafından Cuma ve Pazartesi akşamları okutulmasıyla Müslümanlar arasında yayıldığını söyledi.
Kuldaş, "Peygamber Efendimiz döneminde, günümüzde yapıldığı şekliyle belki bir sela seramonisi yoktu. Fakat Peygamber Efendimiz'den rivayet edilen bir hadiste, 'Ezan okunduktan sonra Peygambere salat ve selam getirin, sonra ezan duasını okuyun.' buyuruluyor. Daha sonra İslam tarihinde, ilk olarak Selahattin Eyyubi'nin, selaların Cuma ve Pazartesi akşamları okunmasına dair bir fermanı oluyor. Pazartesi akşamları okunmasındaki hikmet, Peygamber Efendimizin doğum günü olması; Cuma akşamlarında okunmasındaki hikmet ise insanların Cuma akşamı ve Cuma gününün bereketinden istifade etmelerine yöneliktir. Seladaki temel mesaj, 'Biz Peygamber Efendimizin sünnetine bağlıyız, biz O'nun sünnetinden ayrılmayız.' demektir. Zaten Selahattin Eyyubi'nin de bunu bir ferman olarak duyurması ve bir nevi adet haline getirmesindeki temel espri de o dönemde var olan bozuk inanç sisteminin veya itikadi saplantıya karşı, gerçek manada Peygamber sevgisinin nasıl olması gerektiğinin sözlü olarak ifade edilmesidir. Çünkü salavatın bir anlamı da ruhen, bedenen ve fikren Peygamber ile birlikte olmaktır." diye konuştu.
"Sela, bir olayın, bir hadisenin haber verilmesi için bir davettir"
Sözlerinin devamında selanın bir davet olduğu vurgusunda bulunan Kuldaş,
"Bir olayın, bir hadisenin haber verilmesi ki, cenaze merasimlerinde okunmasındaki hikmet de budur. Tabii ki daha sonra müzikal bir şekliyle icra edilmiş. Buradaki amaç, cenaze selasının, normal Cuma selasından ayırt edilmesi, halk tarafından farklı şekilde değerlendirilmesidir. Ama seladaki temel espri, biz Peygamber ile beraberiz, Peygamberin sünnetine tabiyiz, gerekirse O'nun yolunda, O'nun sünneti doğrultusunda hayatımızı feda etmeye hazırız. 15 Temmuz gecesinde, selaların emredilmesinin temel sebebi, mücadele ruhunu kamçılamaktı. İkincisi, Müslümanın diriliş olarak o mesajı alıp, kendi dinini ve değerlerini ayakta tutabilme noktasıydı." dedi.
"Selalar Peygamber Efendimizin davetine, düsturuna, ahlakına bir çağrı; aynı zamanda da sıkıntılı dönemlerde Müslümanların kendilerine gelmeleri notasında bir sesleniş, bir nidadır"
Kurtuluş ve Kıbrıs savaşında, orduyu daha iyi motive edebilmek, halkın dini duygularının daha da depreşebilmesi için selalarla insanların cihada davet edildiğini belirten Kuldaş, selalara bidat gözüyle bakanların bir yanlışın içinde olduklarını ifade etti.
Kuldaş, sözlerinin devamında şunları söyledi:
"Bazı insanlar, selaya bidat gözüyle bakar veya bidat yönüyle değerlendirirler. Bu, doğru değildir. Çünkü Peygamber Efendimiz'e salat ve selam getirmek Ahzap Suresi'nin 56'ncı ayetiyle sabit olduğu gibi, Peygamber Efendimiz ile ruhen bağlantı kurmaktır. Çünkü salatın bir anlamı rahmet, dua, mağfiret, birliktelik, yani var olan bağı devam ettirme manasına geliyor. Aslında selalar Peygamber Efendimizin davetine, düsturuna, ahlakına bir çağrı; aynı zamanda da sıkıntılı dönemlerde Müslümanların kendilerine gelmeleri notasında bir sesleniş, bir nidadır. İslam ümmeti, ezanın anlamını, şuurunu idrak etmekten yoksun bırakıldığı günden itibaren ezanlar, sadece bir sesleniş veya sadece bir nida olarak algılanır. Aslında ezan bir kurtuluş, tevhide ve kardeşliğe bir çağrı; sela da bunun pekiştiricisidir. Çünkü sela ve ezan, Müslümanları şahlanışa ve dirilişe davet ediyor ki şahlanış tevhid ile olur."
"İslam'ın temel şiarlarından olan ezana karşı durma, İslam'a karşı duruştur"
15 Temmuz hain darbe girişiminin yaşandığı gece, camilerde sela okuyan imam ve müezzinlere yapılan saldırıya da değinen Kuldaş, ezanlarda en çok şeytan ve taraftarlarının rahatsız olduğunun altını çizdi.
Kuldaş, "Ezana en fazla direnen varlık şeytandır. Ezan okunduğunda şeytan adeta murdar bir leş gibi kokmaya başlar. Çünkü Allah'ın büyüklüğünü ilan ediyorsun. Şirksel bütün olgulardan uzak olduğunu ifade ediyorsun. Kurtuluşun ve esenliğin ezanla olabileceğini, İslam'ın bir şiarı olduğu için şeytanın vasıfsal tuzağına düşmüş insanların, şeytanın var olan değerlerini ayakta tutabilme yönüyle ezan ve selaya karşı çıktıklarını söyleyebiliriz. Çünkü ezana karşı şeytan rahatsız oluyorsa, şeytanımsı ideoloji, fikir ve düşüncelere sahip olan insanların da bundan rahatsız olmasını çok fazla yadırgamamak gerekiyor. Çünkü temel gayeleri, temel hedefleri öyledir. Oysa İslam'ın temel şiarlarındandır ezan. Ezana karşı durma, İslam'a karşı duruştur. Belki İslam tarihinde, ilk defa 15 Temmuz gecesinde birileri ezan ve selaları okuyan imam ve müezzinleri tartakladı. Bir de 31 Mart seçimlerinden önce Taksim'de, okunan ezanlar ıslıklandı ve protesto alkışlarıyla adeta ruhen ve aklen özgürleşmenin önüne geçebilecek fikir ve ideoloji dünyasını canlandırdıklarını görüyoruz. Bu yönüyle 15 Temmuz gecesi, aslında Müslümanlara bir şey daha öğretti. Ayakta durabilmenin yolunun, ezan ve seladan geçtiğini hatırlattı diyebiliriz." ifadesini kullandı.
İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.