Özkan YAMAN
Davutoğlu’nun zor imtihanı
Ahmet Davutoğlu’nun, dış politikadaki stratejik derinliğinin, hesaba katmadığı ihtimaller için kimilerince ütopya diye nitelenmesi, iç politikada işinin çok zor olduğu gerçeğinden haber veriyor.
Davutoğlu’nu zor bir dizi denklem bekliyor. En başta neredeyse her gün yeni bilinmeyenlerin eklendiği çözüm süreci var.
Milliyetçiliği İslam’la aşırı sentez eden muhafazakâr Konya’nın, çözüm sürecine desteğinin Erdoğan hatırına olduğu açıktı.
Acaba Konyalı A. Davutoğlu, böyle bir muhafazakârlığı bu süreçte nasıl dengeleyecek? Mesela Diyarbakır mitinginde Kürdistan kelimesini Erdoğan gibi rahat telaffuz edecek mi? Kongredeki konuşmasında devletin ötekileştirme politikasına yönelik eleştirileri, süreçle ilgili tavrını tespit etmede netlik olarak kabul edilebilir mi?
Parti tabanındaki Karadeniz ve İç Anadolu menşeli, milliyetçiliği ağır basan kanadı, çözüm sürecinin bundan sonraki aşamalarında ortaya çıkacak sonuçlarına karşı ikna edebilecek mi? Diyelim ki terörle mücadele yasasının kaldırılması gündemde olursa ve doğal olarak Öcalan’ın da bu durumda serbest kalması gibi bir sonuç ortaya çıktığında nasıl bir tutum sergileyecek?
Her halükarda Erdoğan’ın dolaylı ve kısmi de olsa uygulayacağı başkanlık sisteminin gölgesinde, yine teknik adam rolünde olacak, dolayısıyla çözüm sürecinde halk yine Erdoğan’ı bilecek denirse, ki -görünen köy öyle- bu durumda, muhalefetin tüm unsurlarıyla bu cepheden gelecek saldırısına karşı A. Davutoğlu’nun sabrı mı test edilmiş olacak?
Son haftalarda öldürülen asker, polis ve sivillerle birlikte, ABD, uyuşturucu baronları, Gülen grubunun sivil olmayan yapısı, PKK’nin bizzat kendisi ve derin kanadı gibi farklı aktörlerin de sahada aktif olduğu bir süreçte, dış siyaset uzmanı bir başbakanın performansı gerçekten merak konusu. Son heykel olayında, Kandil’in ‘heykeli biz dikmedik’ veya gençlerin sokaktaki çatışmacı tavrının eleştirildiği açıklamalar, doğru kabul edilse bile, son yaşanan olayların PKK’den bağımsız olduğunu söylemek, örgütü azıcık tanıyanlar için gülünçtür. Ancak bu, devlet içindeki odakların, hiç oyun içinde yer almadığı anlamına da gelmiyor. Gittikçe şeffaflaşacağı söylenen bir süreçte, bölge halkını bu türden şeytanlıkların insafına terk edip etmeyeceği de, Davutoğlu bilinmezleri arasında yer alıyor.
Sorunun çözümü için MİT’e yüklenen aşırı misyon, Almanya’nın dinleme iddiaları veya bundan böyle MİT’le çalışmayacağı şeklindeki açıklamalar gibi, diğer ülkelerin istihbarat örgütlerinin de süreçle ilgili şöyle veya böyle gündeme gelmesine neden olmuştur. A. Davutoğlu’nun, mevcut sürece, dışardan veya derinden müdahale eden yapılara karşı nasıl bir yol izleyeceği merak konusu.
Irak gibi şiddet, petrol, mezhep gibi kullanılabilir değişkeni çok olan bir bölgede, kendi iç istikrarını sağladığı gibi, devlet normuna da haiz olabilmiş Barzani yönetiminin, ABD ile samimi ilişkilerinin, hem kendisine hem de çevresine vereceği zararın da, A. Davutoğlu açısından nasıl okunduğu önemli.
Bağımsızlık için referandum açıklamasından sonra, ABD ile iyi ilişkilerin bir mükâfatı(!) olarak IŞİD ile uğraştırılan Kürdistan yönetiminin, Türkiye ile her alandaki yakınlığı, bundan sonra ABD kontrolünden mi geçecektir? Bu da, Davutoğlu’nu bekleyen başka bir sorun gibi duruyor.
Suriye meselesindeki hayal kırıklığı, belirsizliğe ihale edilmeye devam mı edilecek yoksa bir noktada, özellikle İran’la bu mesele daha aktif ele alınacak mı?
Gülen grubunun kriminal faaliyetleri, şimdiye kadar olduğu gibi sadece hükümete ve Ergenekonculara yönelik tehditleriyle mi tarif edilecek, yoksa malum yapı tarafından aynı yöntemlerle mağdur edilen İslami cemaat fertleri de hesaba katılacak mı?
Elhasıl Erdoğan, gerek seçmeni nezdinde, gerek partisi içinde, gerekse hükümette, elbette ki tek adamlığını sürdürecektir. Bu algı değişmemiştir. Ancak siyasi sorumluluk bir yerde ne kadar büyümüşse, orada hızlı ve etkin kararlar da almak gerekecektir ki, A. Davutoğlu’nun bundan sonraki en büyük imtihanı bu olacaktır ve bu nedenle çokça yuvarlak değerlendirmeler yapmak zorunda kalacaktır, bu durumda da vizyonu yeni olan muhalefet partilerine gün doğacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.