Abdullah KAVAN
Değerlerimizin farkında mıyız?
Değerlerimizin kökü İslam medeniyetimizdir. İslami değerlerimizin şahsında toplandığı peygamberimiz dünya var oldukça Müslümanların beslendiği kaynak olacaktır. Ve Şüphesiz ki dünya tarihinin akışını değiştiren en büyük etken; Efendimizin nübüvvetiyle gerçekleşmiştir. Mekke’de tohumları kök salan, Medine’den teşekkül eden adalet, örnek dünya düzenini inşa etti.
Zira İslam medeniyeti tüm medeniyetleri besleyecek konumda gönderilen ilahi bir yaşam modelidir. Bu yaşam modeline ihtiyaç vardır. Her tarafın savaş alanına dönüştürülmek istendiği bir dönemde tüm insanlığın bu medeniyete ve onun canlı modeli olan peygamberin sunduğu yaşam modeline ihtiyaç vardır. İnsanlık bu ilahi modelin sunumunda hayat bulan bir düzene ihtiyaç duymaktadır. İslâm’ın yaşam tasavvuru, hem tabiatı hem de diğer dinlere, kültürlere mensup insanları korumaya alır. Küresel ölçekte bu modeli geliştirmiş, düzenini kurmuş tek evrensel tecrübe ve sistemdir.
İslam’ın temel prensipleri ve tarihsel süreci net olarak bu hakikati bize göstermiştir. İslâm medeniyet tecrübesi; hem farklı dinlere ve kültürlere hayat hakkı tanımış hem farklı düşünce geleneklerinden nasıl yararlanılabileceğinin modellerini geliştirmiştir. Bu nedenledir ki, hem Müslüman havzalardan hem de üzerine oturduğu insanlık tecrübelerinden yararlanmasını bilen insanlığın kemal noktasıdır İslam’ın medeniyet tecrübesi… Maddi olarak ne kadar güçlenirseniz güçlenin, manevî temelleriniz çökmüşse, dünyayı cehenneme sürüklemekten başka bir şey veremezsiniz insanlığa.
Bu süreçte yaşadığımız ülke olan Türkiye, batının etkisinden kurtulmak zorundadır. Bu zemini geliştirecek bir sistemi inşa etmek zorundadır. Kokuşmuş batı zihniyetinden kurtulmadıkça sağlam bir gelecekten söz edilemez. Batı uygarlığı, felsefî, kültürel ve ahlâkî olarak çölleştiği, insanlığa köklü bir medeniyet veremeyeceğini anladığı için medeniyet kaynağımız olan ilkelerimize saldırırken diğer taraftan kaba gücü kullanıyor. İşgallerle, terör örgütleri icat ederek, bu örgütleri tepe tepe kullanarak dünyayı cehenneme çeviriyor. Her halde bunun en büyük örneği yanı başımızda olan Suriye örneğidir.
Türkiye 2010 yılında, başta Ortadoğu olmak üzere batıya kafa tutacak bir birlikteliğin kapısını araladı; Vizelerin kaldırılması, sınırların anlamsızlaştığı bir pozisyon doğmuştu. Medeniyet dinamikleriz üzerinden yeniden tarihin yapılmasında kilit rol oynayabileceğine dair ipuçları verdi. Bunu gören halk mevcut iradeye her türlü desteği verdi. Siyasi olarak onu güçlendirdi. Hatta 15 Temmuz darbe girişiminde bu halk tereddüt etmeden canlarını vermeye hazır olduklarını gösterdi. İşte bu, Batılı emperyalistleri ürkütmeye yetti.
Türkiye, batının kokuşmuş yapısına kafa tutacak gerekli millete, ruha, cevhere ve tarihi derinliğe sahip ama bu medeniyet ruhunu ve birikimini sürükleyecek bir vizyona ihtiyaç vardır. Mevcut irade milliyetçi ve seküler gurupların etkisinde kalarak bunu yansıtacak çizgisinden uzaklaşmıştır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.