Deprem sürecinde çocuklarda görülen kayıp ve yas sürecinde ne yapılmalı?
Asrın felaketi olarak nitelendirilen depremlerde çocukların özellikle toplu ölümlere şahit olduğunu belirten Psikolog Hatice Köroğlu, ölümün çocuklarla birebir konuşulması gereken konulardan olduğunu ifade ederek çocuklarda kayıp ve yas sürecini anlattı.
Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerde başta depremzedeler olmak üzere toplumun geneli psikolojik anlamda etkilendi. Yaşanan depremlerden en çok da çocuklar etkilendi.
Depremde yakınlarını kaybeden çocukların kayıp ve yas sürecine girdiğini belirten Çocuk ve Ergen Terapisti Psikolog Hatice Köroğlu, ölümün çocuklarla birebir konuşulması gerektiğine işaret etti.
Çocuğa ölüm hakkında yaşına uygun bir dürüst ve güvenilir bir bilgi verilmesi gerektiğini söyleyen Köroğlu, çocuğun duygularını bastırmadan ve duygu yoğunluğuna maruz bırakmadan dengeli bir süreçte ölüm haberinin verilebileceğini aktardı.
Anne veya baba gibi yakınının ölüm haberinin alan çocuklarda ilk başta inkâr görülebileceğine dikkat çeken Köroğlu, çocukta bir süre sonra ağlama krizlerinin de görülebileceğini söyledi.
Köroğlu, deprem sürecinde çocuklarda görülen kayıp ve yas süreci hakkında İLKHA muhabirine açıklamalarda bulundu.
"Çocuklar ölümle çokça yüz yüze geldi"
Çocuk ve Ergen Terapisti Psikolog Hatice Köroğlu
Deprem sürecinde çocukların ölümle çokça yüz yüze geldiğini ifade eden Köroğlu, "Şu an çok farklı bir dönemden geçiyoruz. Olağanüstü ve zor bir dönemdeyiz. Çocuklar ölümle çokça yüz yüze geldi, toplu ölümlere şahit oldu. Belki birçoğu sevdiklerini, arkadaşlarını kaybetti. O yüzden bu dönemde ölüm ve yas konuları çok çok ön plana çıkmaya başladı. Ölüm konusu biz yetişkinler için de konuşulması zor olsa da ancak çocuklarla birebir konuşulması gereken konulardan bir tanesidir. Bunun için öncelikle ebeveyn kendini iyi hissetmeli ve hazır olmalı. Kendini iyi hissetmeyen ebeveyn çocuğuna iyi gelemez. Onunla sohbet ederken doğru ve dürüst bilgileri veremez." dedi.
"Çocuklar okul öncesi dönemde ölümü algılayamazlar"
Çocuğun ölüm ile ilgili maruz bırakılmasının ve uzak tutulmasının yanlış olduğunu vurgulayan Köroğlu, "Çocuklar okul öncesi dönemde genellikle ölümü algılayamazlar. Ölüm kavramı, çok soyut bir kavramdır. Çocuklar, okul öncesi dediğimiz somut işlemler döneminde elle tutulabilir, gözle görülebilir ve tadılabilir nesneleri algılarlar. Bu nedenle çocuğa ölüm hakkında bilgi verirken yaşına uygun bir şekilde, gelişimsel dönemine göre dürüst ve güvenilir bir bilgi vermek zorundayız. Toplumumuzda genellikle çocuğu ya çok maruz bırakırız ya da çok dışarıda tutarız. Örneğin taziye evlerinde insanların kendini vurduğu ve çığlıklar attığı bir ortama çocuğu ya maruz bırakırız ya da etkilenmesin diye belki gözyaşlarımızı sileriz. İki durumu da kesinlikle önermiyorum. Bu noktada önemli olan çocuğun duygularını bastırmadan, çok da duygu yoğunluğuna maruz kalmadan dengeli bir süreçte ölüm haberi verilebilir." ifadelerine yer verdi.
"Ölüm haberini verirken kullandığımız kelimeler çok kıymetlidir"
Çocuğa ölüm haberi verilirken nelere dikkat edilmesi hususunda önerilerde bulunan Köroğlu, "Ölüm haberini verilirken mutlaka çocuğun birinci dereceden yakını olmalı. Bu süreçte çocuğun anne ya da babası ölmüşse çocukla duygusal bağının en kuvvetli olduğu kişinin birebir şekilde sessiz bir ortamda, mümkünse evinde çocuğa bu haberi verebilir. Ölüm haberini verirken kullandığımız kelimeler de çok kıymetlidir. Haber çocuğa verilince genellikle 'uçtu gitti, melek oldu, kaybettik, uykuya daldı' gibi kavramları söyleyebiliyoruz. Örneğin 'uykuya daldı' demek için soyut bir kavram olduğundan çocuk bunu anlamlandıramıyor. Anlamlandıramadığı zamanda uyku bozukluğuyla çokça karşılaşabiliyor. 'Allah aldı' demek çok sakıncalı bir kelimedir. Bu sefer çocuktaki Allah inancı sarsılabiliyor." diye konuştu.
"İnkâr süreci yetişkinlerde bile işleyen bir süreçtir"
Ölüm haberi alan çocuğun inkâr sürecine girebileceğini dile getiren Köroğlu, "Ölüm haberini ilk verdiğimizde muhtemelen inkâr edecektir. İnkâr süreci yetişkinlerde bile işleyen bir süreçtir. Çocuk inkâr edebilir, oyunlarına devam edebilir ve bütün hayatına geri dönmek isteyebilir. Bu noktada ebeveynler ya da bakım verenler bu duruma biraz kızabiliyor. Aslında çocuk o an kendi inkâr mekanizmalarıyla baş ediyordur. Belki o an tepki vermeyecektir ama birkaç hafta sonra ağlama krizleri ortaya çıkacaktır. Çocuklar biraz daha ölen kişinin yokluğunu gördükçe bu süreci sorguluyorlar." şeklinde konuştu.
"Çocuk kesinlikle defin sürecine dâhil edilmemeli"
Yakınını kaybeden çocuğun defin sürecine dâhil edilmemesi gerektiğinin altını çizen Köroğlu, "Çocuk kesinlikle defin sürecine dâhil edilmemeli. Çocuklar somut dönemde oldukları için biz yetişkinlerde ruh ve beden ayrımı yapılabilir. Toprağa verdiğimiz kişinin ruhunun artık orda olmadığını biliyoruz ancak bu durum bir çocuk için mümkün değil. Mezarlık ziyaretlerinin de okul öncesi dönemden sonra başlatılmalı. En azından çocuk ilkokul çağını bitirdikten sonra götürülmesi gerektiğinin taraftarıyım." dedi.
"Her çocukla konuşma sürecimiz ve dinamiğimiz aynıdır"
Çocuğa çok fazla bilgi vermeden ölüm haberinin verilebileceğini belirten Köroğlu, "Depremzede de olsa normal bir şekilde kayıp yaşayan da olsa her çocukla konuşma sürecimiz ve dinamiğimiz aynıdır. Örneğin 'annen öldü senin suçun değil, deprem oldu ve öldü, bazı insanlar da depremde öldü' diyerek çok fazla bilgi vermeden söylenebilir. Örneğin; '3-4 yaşlarındaki bir çocuk depremde öldü, binanın veya göçüğün altında kaldı' gibi ifadeler çocuğa muhtemelen ağır gelecektir. Bu sefer belki kendi evine ya da binaya girmekte sorun yaşayacaktır." ifadelerini kullandı. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.