Depremin insanların psikolojileri üzerindeki etkileri nelerdir?
Deprem nedeniyle ebeveynlerin kaygılı olmasının çocukların kaygılanmasına sebep olabildiğini söyleyen Uzman Psikolog Sadık Sun, eğer yetişkinler kaygı ve korkularını yenebilirse çocukların da bu korkuyu rahat bir şekilde atlatabileceğinin altını çizdi.
İnsanlarımızın evlerini kendilerini en güvende hissettikleri yer olarak gördüklerini ifade eden Sadık Sun, yaşanan bu sürecin maalesef öyle olmadığının bir kanıtı olduğunu belirtti.
Pek çok insan son dönemlerde uyuyamama, sürekli deprem oluyor hissi yaşama, avizeleri kontrol etme ve yaşanabilecek olaylara karşı tedbir alma gibi duygular yaşıyor. Bu durumda kişinin uzman yardımı alması büyük önem taşıyor.
"Maalesef evlerimiz bizim için en tehlikeli yer haline geldi"
Ülkemizin kötü bir süreçten geçtiğine değinen Uzman Psikolog Sadık Sun, "Deprem olayı birçok insanı malından, evinden ve çocuğundan ayırdı. Bazı insanlarımız maalesef bu süreçte sonraki hayatlarını ampute yaşamaya başlayacak. Yaşadığımız çevresel faktörlerin bir anda yok olması oradaki anılarımızın bir anlamda bitmesi de bir ölümdür. Bu açıdan çoklu bir yas süreci yaşadık diyebiliriz. Aslında kollektif açıdan birçok insan aynı anda yaşadı bu süreci." diye konuştu.
Yaşanan bu sürecin insanların güvende olma duygusunu zedelediğini ifade eden Sun, "Bu süreç insanlarda hayata dair 'kontrol ve güvende olma' duygusunu zedeledi. İnsanlarımız evlerini belki de kendilerini en güvende hissettikleri yer olarak görüyorlardı fakat bu süreç öyle olmadığını gösterdi. Maalesef evlerimiz bizim için en tehlikeli yer haline geldi. Bu da insanlarımızda hayata ve dünyaya karşı güven duygusunun yitimine yol açtı. Odadayken avizeleri kontrol etme ve kapılardan veya pencerelerden gelen çatırtı seslerine odaklanma gibi belirtiler insanlarımızın yaşadığı bu duruma karşı tedbir almasını sağlamaya dönük davranışlar baş gösterdi." dedi.
"Tehlikeli zamanlarda ya savaşırız ya da kaçarız"
Sadık Sun
Kaygı ve korku duygusu bizim hayatta kalmamız için en temel duygular olduğuna değinen Sun, "Bu süreçte birçok insanda çarpıntılar, baş dönmesi, sersemlik hissiyatı ve deprem olduğuna dair hisler kendini göstermeye başladı. Yaşadığımız belirtiler ve bedensel semptomlar aslında gayet normal. İnsanlarda hayatta kalma iç güdüsü vardır. Tehlikeli zamanlarda ya savaşırız ya da kaçarız. Bundan kaynaklı birçok insan bu tür durumlarda depremin yaşanma ihtimalini düşünerek tedbir almaya başladı. Kaygı ve korku duygusu bizim hayatta kalmamız için en temel duygulardan ikisidir. Bu duyguları bizden çekip alsalar bizim hayatta kalma ihtimalimiz zaten düşüyor. Bu sayede aslında tedbir ve önlem almak bir anlamda insanlar 'hayata nasıl tutunabiliriz'i düşünmeye başlıyor. Bu durumun abartılı yaşanmasından dolayı bazı insanlar kendilerini balkondan atma gibi durumlara soktular." şeklinde konuştu.
Kortizon vücutta salgılandığı zaman insanların pek sağlıklı düşünemediğini ifade eden Sun, "Kaygı ve korku durumlarında kortizon dediğimiz bir stres hormonu vücutta salgılanıyor. Kortizon vücutta salgılandığında insanlar sağlıklı düşünemiyor bir anlamda aklıyla pek hareket edemiyorlar. Akıllarıyla hareket edemedikleri için o anda sağlıksız dediğimiz bazı hareketler sergileyebiliyor. Peki bu süreci nasıl atlatabiliriz? Öncelikle kişinin bu deprem psikolojisinden kurtulması bir ayı bulur. Bu bir aylık süre aslında kişinin gayet normal bir şekilde yaşadığı duygular ve düşünceler olarak geçiyor. Kişi o süreç içerisinde yüksek katlı binalara girerken korkabilir, aracını tehlikeli olabilecek yerlerden uzak bölgelere park edebilir veya devamlı avizeleri kontrol edebilir. Bunlar gayet normal tepkiler fakat bu süre bir ayı aştıktan sonra kişi halen bu yaşadığı belirtileri devam ettiriyorsa aynı şekilde kaygı ve korkusu devam ediyorsa kişinin artık bir anlamda psikolojik destek alması gerekir." diye ekledi.
"Çocuklar için duygularını ifade edebilecekleri alanlar oluşturulması gerekiyor"
Çocuklarda yetişkinlerden farklı belirtiler görülebileceğini dile getiren Sun, "Çocuklar yaşadıkları durumun tam olarak ne anlama geldiğini bilmiyorlar. Özellikle okul öncesi çocuklar yaşadıklarına karşın bir açıklama yapma ihtiyacı istiyorlar fakat bunu gerçekleştiremiyorlar. Çocuklara yaşadıkları duruma dair ufak açıklamalar yapılması gerekiyor. Bu durumun üstünün kapatılması, konuşmasına mâni olunması ve ağlama şeklindeki duygularını baskılayacak cümleler kullanılmaması gerekiyor. Çocukların duygularını açabileceği konuşabileceği alanlar oluşturulması gerekiyor. Çocuk kendini ifade edemiyorsa resimlerle veya oyunlarla anlatabilir. Bu noktada çocuğun bu şekilde kendini ifade etmesinin önünü açması gerekiyor ailelerin. Bu süreçte yalnız başına uyuyamayan çocuklar ebeveynleri ile beraber uyumlarının daha sağlıklı olacağını söyleyebiliriz. Çocuklarımıza deprem anında neler yapması gerektiğini ve binaların sağlam olduğunu anlatıp çocuklardaki güven duygusunu yeniden oluşturabilirler. Bunun yanı sıra ebeveynlerin kaygılı olması çocukların kaygılanmasına sebep olabiliyor. Eğer yetişkinler kaygı ve korkularını yenebilirse çocuklar da bu korkuyu rahat bir şekilde atlatır." ifadelerini kullandı. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.