DEVRİMCİ HALK SAVAŞI MI?
Siz devrimci halk savaşını anladınız mı bilmem; ama 13 yaşında sokağında ekmek almaya giderken mayınla parçalanan Fırat ve evinde otururken roketle parçalanan 9 yaşındaki Elif anlamamıştır.
Hüseyin Kaya / Doğruhaber
Pkk kadroları birçok konuda ilkeli ve ahlaki davranmıyor; ama haklarını da vermek lazım ki, teşkilat üretim ve kategorizasyonunda başarılılar. Bunun yanı sıra uyduruk-kıytırık bir eylemi allayıp pullama ve siyahı beyaz, kaosu barış olarak gösterme konusunda da mahirdirler.
Mesela bu “Devrimci Halk Savaşı” söylemi…
Pkk, devlet ile çözüm sürecinde görüşürken “Devrimci halk savaşı”nın alt yapısını kurmak için YDG-h adında bir şehir yapılanmasına gitti. Bu yapılanmayı ülkenin her yerine taşıyarak özellikle “Kürt nüfusun” olduğu her yerde baskı aracı olarak kullandı. Silahlı birimleri de olan bu yapılanma arada bir siyasilere “posta koyma” pozisyonuna geçse de Kandil'den gelen talimatları harfiyen yerine getirdi.
HDP'nin “Türkiyelileşme” projesi kapsamında Türk solu ve Cihangir tayfası ile girdiği ittifak ile YDG-h adındaki yapılanmanın klasik Türk solu ölçülerinde bir isme sahip olması herhalde tesadüf değildir. Marksist bir devrimin hayallerini kurmaktan dolayı gözüne uyku girmeyen kaşarlanmış komünistlere göre girilen süreç “Devrim yolunun parke taşlarının döşenmesi”nden başka bir şey değildi.
6-8 Ekim 2014 vahşeti bu anlamda devrimci halk savaşının “dibacesi” niteliğindeydi.
Emperyalizmin müşahhas hali de olsa Amerika, “Devrimci halk savaşı” yolunda önemli bir müttefikti. Pkk, Amerika'nın “Terörle mücadele konsepti”nde en önemli unsur olmanın verdiği özgüvenle, Amerika'nın gözden çıkardığı Erdoğan'a karşı harekete geçecek, diğer “müttefik muhalif unsurlar”ın desteği ile sistem yeniden dizayn edilecekti.
Suruç olayı, devrimci halk savaşının önünü açma anlamında “kontrollü kaos” projesinin bir parçası olarak hayata geçirildi. Ceylanpınar olayı sonrasında devletin harekete geçmesiyle onların da bir süredir çatışmasızlığın bitmesi sonrasına hazırlık yaptığı ortaya çıktı.
TSK uçaklarla Kandil ve diğer kampları bombalarken “özyönetim”le belediyeler, “özsavunma” ile YDG-h bünyesine alınan gençler, yerleşim yerlerinde “Devrimci halk savaşı”nı başlattılar.
Ama ortada bir sorun vardı. Tüm çabalara rağmen halk, “Devrimci halk savaşına” katılmaya yanaşmıyordu. Sokağa çıkma çağrılarına halk uymayınca “Devrimci halk savaşı”nın sanal alanına iş düştü ve ayarlanmış hesaplarla olaylar bağlamından koparılarak dramatik bir tarzda sunuldu.
Cizre gündemini “barış ve insanlık” sloganları eşliğinde işleyen sosyal medya işi o kadar abarttı ki, 2. Dünya savaşındaki Yahudi soykırımını anlatan “Piyanist” filminden sahneler bile kullandı.
Bu arada biz de bu “Devrimci halk savaşı” denen şeyin gerçekte ne olduğunu öğrenmeye başladık. Hendekler kazıp barikatlar kurmak, araçlara roket atmak ve yolu mayınlamak, devrimci halk savaşı; ama askerin müdahale etmesi ve güç kullanması şiddet ve vahşet idi.
Şehir içine yerleştirilen mayınlarla çocukların paramparça olması üzerinde durmayı gerektirmeyecek olaylar ve devrimci halk savaşının “yol kazaları” kapsamına alındı.
Ancak cephe savaşında kullanılacak roket ve mayınların yerleşim yerlerinde kullanılması sonucunda 9-10 yaşlarında çocuklar, yoldan geçen siviller hayatını kaybetti; ama ölenlerin yakınları bile “halkı katlediyorsunuz” diyemedi.
Peki, “Tamam haklısınız; ama halkın durumu..?” diyenler…
Böyleleri, imkân bulunduğunda cezalandırılıyor, imkân bulunamayınca en “Devrimci küfür ve hakaretler” ile ağızlarının payını alıyorlar.
Siz devrimci halk savaşını anladınız mı bilmem; ama 13 yaşında sokağında ekmek almaya giderken mayınla parçalanan Fırat ve evinde otururken roketle parçalanan 9 yaşındaki Elif anlamamıştır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.