“Dinler Arası Diyalog projesi bir ifsad kalkışmasıydı”
FETÖ/PDY’nin “Dinler Arası Diyalog” projesi adı altında uzun yıllar yürüttüğü çalışmalar sosyal, siyasi ve dini olarak farklı alanlarda ifsada yol açtı.
15 Temmuz ABD destekli darbe girişiminin ardından gündemden düşmeyen FETÖ/PDY’nin farklı projelerle sosyal, siyasi ve dini birçok alanda büyük bir ifsada neden olduğu daha belirgin bir şekilde ortaya çıktı. ABD ve İsrail tarafından finanse edilen “Ilımlı İslam” projesi de bunların başında geliyor.
İlke Haber Ajansı (İLKHA), Fethullah Gülen’in 1998 yılında Papa’yla görüşmesinin ardından yoğun bir şekilde işlenen “Dinler Arası Diyalog Projesi”ni ve bunun Güneydoğu’daki yansımalarını mercek altına aldı.
İslam dışındaki diğer dinleri meşrulaştırma, tahrif olmuş dinler potasında İslam’ı eritme adına “İbrahimi Dinler”, “Dinler Arası Diyalog” gibi kavramlar üreten ve daha sonra da bunları pratize etmek için Türkiye’nin farklı şehirlerinde programlar tertipleyen FETÖ/PDY, özellikle Şanlıurfa ve Mardin gibi illerde çeşitli faaliyetlerde bulundu.
İnanç ve dinler parkları
Halil İbrahim Buluşmaları, Dinler Arası Diyalog Sempozyumu, Hristiyan bir erkek ile Müslüman bir kadının evlenmiş gibi gösterilmesi gibi birçok girişimin yapıldığı illerin başında gelen Şanlıurfa’da, en çok tartışılan konuların başında Haleplibahçe’de yapılması düşünülen Dinler Parkı Projesi geliyordu. Mardin’de ise 7 bin yıllık tarihi Kasimiye Medresesi’nde 2004 yılında düzenlenen Dinler Arası Diyalog Sempozyumu, iğrenç defileler ve yine aynı şekilde Nusaybin’de “İnanç Parkı” projesi göze çarpıyordu.
Belli aralıklarla iki farklı hükümette Turizm ve Kültür Bakanlığı yapan Erkan Mumcu ile CHP kökenli Ertuğrul Günay’ın bakanlıkları döneminde ısrarla hayata geçirilmek istenen projeler, Müslüman toplumda tahribatlara neden oldu.
“Projenin en büyük destekçisi Gülen’dir”
Dünyanın birçok bölgesinde zulüm altında inleyen Müslümanlara göstermediği ilgiyi gayrimüslimlere gösteren ve Gülen’in onursal başkanlığını yürüttüğü Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı tarafından yayınlanan “Küresel Barışa Doğru” isimli kitapta, "Dinler Arası Diyalogun Müslümanlar cephesindeki kararlı destekçisi ve teşvikçisi Fetullah Gülen’dir” diye vurgulanıyor. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV), aynı zamanda bünyesinde “Kültürler Arası Diyalog Platformu” oluşturarak yaptığı programlarla bu tür faaliyetlere de büyük destek verdi.
“Butik kiliseler çoğaltıldı”
Projenin Güneydoğu’da hayata geçirilmesinin ardından misyonerlik faaliyetleri hızlandı ve hemen hemen her ilde “Ev Tipi Butik Kiliseler” faaliyete geçirildi. Proje ile camiler ve Müslümanlar hedef alınarak Hristiyanlaştırma çabaları ön plana çıktı. FETÖ’ye bağlı TV kanalları da dizileriyle bu projeye büyük destek verdi. Yayınlanan dizilerde Hristiyanlık ve Yahudilik yüceltildi.
Projeye karşı çıkan yaşlı imam tutuklandı
Bingöl’de emekli bir imam olan 76 yaşındaki Çetin Yıldırım, Dinler Arası Diyaloğa karşı çıktığı için 23 Haziran 2009'da FETÖ’cü hâkim ve savcılar tarafından sahte delil ve yalan ifadelerle 15 yıl hapis cezasına mahkûm ettirildi.
Kurulan kumpas neticesinde cezaevine giren Yıldırım'ın mağduriyeti bununla sınırlı değil. İlerlemiş yaşı ile beraber hipertansiyon hastalığı, yüksek şeker hastalığı, kalp ve damar tıkanıklığı olan Çetin Yıldırım, üniversite ve devlet hastanelerinden aldığı “cezaevinde kalamaz” raporuna rağmen adli tıbbın vurdumduymazlığı yüzünden hâlâ cezaevinde tutuluyor.
Adli tıp kurumu bu raporları dikkate almayarak Yıldırım için “cezaevinde kalabilir” şeklinde karar vermesi, cezaevinde ölmesinin istendiği şeklinde yorumlandı.
Yine Dinler Arası Diyalog Projesiyle ilgili yaptığı konuşma nedeniyle hedef alınan Bayram Ali Öztürk de 3 Eylül 2006 yılında bıçaklanarak öldürülmüştü.
İlk sempozyum Mardin’de yapıldı
13 Mayıs 2004 yılında Mardin Kasımiye Medresesi’nde düzenlenen Dinler Arası Diyalog Sempozyumun ardından tüm Türkiye’de benzer programlar yapılmaya başlandı. ‘Kültürler Arası Diyalog Platformu’nun (KADİP) düzenlediği ‘Dinler ve Barış Uluslararası Sempozyumu’ skandal görüntülere sahne olmuştu. Temsili kurulan sırat köprüsünden papazlar, hahamlar, imamlar ve dönemin Diyanet İşleri Başkan yardımcıları da geçiyordu.
Şanlıurfa’da akıllara durgunluk veren program
Şanlıurfa’da da aynı tarihlerde dinler arası diyalog adı altında bir sempozyum düzenlendi. Sempozyuma katılanlardan Teksas Üniversitesi’nde sosyoloji profesörü Hristiyan Lester Kurtz ile gazeteci Müslüman Meryem Kurtz’a haham, papaz ve müftünün huzurunda nikâh kıyıldı. Dahası, Lester Kurtz, hem Hristiyan hem de Müslüman olduğunu ilan etti. Bu olay 15 Nisan 2010 tarihli Zaman gazetesine “diyalogdan düğüne” manşetiyle taşındı.
Cami ve kiliseler iç içe yapıldı
Mardin ve Şanlıurfa’daki programların ardından İstanbul başta olmak üzere birçok ilde eş zamanlı programlar yapılmaya başlandı. Hatta İzmir Alaçatı'da bulunan Pazaryeri Camisi’nin içinde kilise yapıldı. Şanlıurfa, Antalya ve Hatay’ın ardından bir dinler bahçesi de Kuşadası’nda yapılmıştı. Hoşgörü adı altında ifsad faaliyeti yürütülüyordu. Nusaybin ilçesinde, Mor Yakup Kilisesi ile Zeynelabidin Camisi'nin bir mekânda buluşturulması amacıyla uygulamaya konulan ''İnanç Parkı Projesi'' kapsamında kazı çalışması başladı. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Mardin Valiliği, Nusaybin Belediyesi ve Süryani cemaatince 10 yıl önce başlatılan proje ile Mor Yakup Kilisesi ve Zeynelabidin Camisi'nin yeniden düzenlenerek ortak bir mekânda buluşturulması hedeflendi.
Mardin’de medresede tertiplenen defile söz konusu projenin bir devamımı mıydı?
Mardin’de 25 Eylül 2010 yılında Vali Hasan Duruer döneminde modacı Cemil İpekçi’nin organizatörlüğünde halkın “büyük rezalet” diye adlandırdığı bir etkinliğe imza atılmıştı. Bölgenin ilim merkezlerinden biri olan Kasımiye Medresesinde, günlerce konuşulan ve Mardin halkından büyük tepki alan bir defile düzenlenmişti. Tüm tepkilere rağmen Mardin Valiliğinin geri adım atmayarak söz konusu defileyi düzenlemesi, Mardin halkının “Bu proje Mardin halkını yozlaştırma, ahlaki değerlerinden uzaklaştırma projesidir” yorumlarına neden olmuştu.
“Mardin’i sanat merkezi haline getireceğiz”
Bu olayın hemen ardından Başbakanlık Tanıtma Fonu, GAP Bölge Kalkınma İdaresi ve Mardin Valiliği’nce desteklenen 2. Uluslararası Mardin Bienali tarihi Tokmaklar evinde yapıldı. Açılışını Mardin Valisi Turhan Ayvaz, GAP İdaresi Başkanı Sadrettin Karahocalıgil, Mardin Belediye Başkanı Mehmet Beşir Ayanoğlu yaptığı Bineal’e dönemin AK Partili Mardin Belediyesi de destek verdi. “Mardin`i sanat merkezi haline getireceğiz” sloganıyla gerçekleştirilen Bineal’de içecek olarak içki çeşitleri servis edilmişti. Manevi havzası geniş olan Mardin, sanat merkezi sloganıyla farklı bir şekilde hedef alınmıştı.
Tarihi medresede müstehcen gösteri
Mülkiyeti Vakıflara ait olan ve biri hizmete açık içinde iki cami bulunan Tarihi Kasimiye Medresesinde Mardin Valiliği ve GAP İdaresinin organizesi ile 4 Haziran - 5 Temmuz 2010 tarihleri arasında müstehcen giyinen mankenlerin sergilediği Mardin Bienali gösterisi de yapılmıştı.
Mardin Valiliği birçok organizasyonun içerisinde yer aldı
25 Eylül 2010 tarihinde SODES kapsamında yaklaşık 200 bin lira harcanarak Mardin Valiliği ve Modacı Cemil İpek ile birlikte yine Kasımiye Medresesinde defile düzenlendi. Kasımiye Medresesinin içerisinde faal olan iki cami olmasına, 40’ın üzerinde STK’nın çağrılarına rağmen “moda gösterisi” gerçekleştirildi.
Mardin’de Latin dansları kursu açıldı
Yine 14 Mart 2010 tarihinde Mardin Valiliğinin desteğiyle resim öğretmeni Handan Özmen’in organizasyonuyla Latin dansları kursu açıldı. 130 gencin çaça, salsa ve tango öğrendiği basına yansıdı. Bölge halkının yerel kültürünü hedef alan, ahlaki yozlaşmaya kapı aralayan bu projede tepki görmüştü.
Şanlıurfa ve Mardin ile beraber farklı illerde de çeşitli adımlar atıldı. Van’da Akdamar Kilisesinde, Trabzon’da Sümela Manastırında bir asır sonra ayinler düzenlendi.
Vali FETÖ’den tutuklandı
Mardin’de birçok etkinlikte imzası bulunan Dönemin Valisi Turhan Ayvaz, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından başlatılan FETÖ soruşturmasında tutuklanarak cezaevine konuldu.
“Ilımlı Müslüman tiplemesi üretilmeye çalışıldı”
Uygulamaya konan projelerle ilgili konuşan Mardin’in etkin sivil toplum kuruluşlarından Dost-Der’in Genel Başkanı Fesih Memiş, İslam’da “Dinler Arası Diyalog” diye bir şeyin olmadığını belirterek, sadece din adamları arasında bir diyalogun mümkün olabileceğini söyledi.
Memiş, “Ehl-i kitap dediğimiz diğer din mensuplarıyla dünya genelindeki toplumsal meselelerde, örneğin açların doyurulması, çıplakların giydirilmesi gibi veya sel, deprem felaketlerinde yardımlaşma adına diyaloga geçilebilir. Unutulmamalı ki Allah katında tek din İslam’dır. Bu yüzden ‘Dinler Arası Diyalog’ gibi bir şey söz konusu değildir. 15 Temmuz darbe girişiminin lideri Fetullah Gülen eliyle 2000’li yıllarda ‘Dinler Arası Diyalog’ diye proje hayata geçirildi. Maalesef hem Türkiye hem de dünya medyası destek vererek gündemde tuttu. Buna karşı çıkan aydınlar, akademisyenler, hocalar, âlimler vardı, fakat bunların sesi kısıktı. Devlet ve devletin bir kurumu olan Diyanet’de o yıllarda konuya ilişkin bir şey demedi. Sonuç olarak ‘Dinler Arası Diyalog’ bir projeydi. Emperyalist güçlerin bir projesiydi. FETÖ’nün başındaki Gülen eliyle başlatılan bu diyalog, aslında onların projesiydi. Gülen de onların maşasıydı ve hatta onlardan bir kişiydi. Kısacası dünya emperyalizmi, kendilerinin yapacağı bütün icraatlara ses çıkartmayan ılımlı bir Müslüman tiplemesi üretmeye çalıştı. Tabi bu dinin sahibi Allah’tır ve Allah-u Teâlâ da bu dine yardım edecek kullarını yaratacaktır, yaratmaya devam ediyor.” dedi.
“Tevhidin yarısından vazgeçmemiz istendi”
Eğitimci Mahmut Yavuz ise Mardin başta olmak üzere değişik yerlerde düzenlenen “Dinler Arası Diyalog” toplantılarını, münafıkça bir kalkışma olarak değerlendirdi.
Yavuz, “Dinler arası diyalog ile bize empoze edilmek istenilen şey; bizim kelime-i tevhidin ikinci yarısı olan Muhammed’ün Resulullah’tan vazgeçmemiz bağlamındadır. Nitekim bu FETÖ’nün baş münafığının dizayn ettiği ve Mardin başta olmak üzere değişik yerlerde düzenlediği toplantılarla direk İslam’ın Hristiyanlık ile uzlaştırılması şeklindeki münafıkça bir kalkışmadır. Dinler arası diyalog projesi de bir kalkışmadır. Batı’nın, A’dan Z’ye nifak hedefleriyle örtüşen bir projesiydi. Buna karşı çıkan İslami camia, muhafazakâr medyanın bile desteğini alamadı. Medine münafıklarının Hz. Muhammed’e ve vahye karşı girişmiş oldukları tuzaklar nelerse bunun da birebir aynı olduğunu okuyorum. Kabul edilebilir bir şey değildir.” diye konuştu.
“Ümmetin çocuklarını yeniden Kur’an ile eğitmemiz gerekiyor”
Kur’an’dan yüz çevrildiği zaman İslam ümmeti için güvenlik açıklarının meydana geldiğini söyleyen Yavuz, “Müslümanlar bu modern dünyada rehber olarak Kur’an-ı aldıkları zaman bir problem kalmaz. Bizler Kur’an’dan yüz çevirdiğimiz kadar güvenlik açıklarımız çıkıyor. Onun için bizim Kur’an eğitimden başka bir yolumuz yok, bu eğitimi de Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in sahih sünneti doğrultusunda gerçekleştirmemiz gerekiyor. Bu ümmetin çocuklarını yeniden Kur’an ile eğitmemiz gerekiyor.” dedi. (M. Salih Keskin – İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.