Doğal bir açık hava müzesi: Adıyaman
Binlerce yıllık bir geçmişe ev sahipliği yapan Adıyaman, üzerinde taşıdığı farklı kültürel miraslarla ve bağrında barındırdığı medeniyetlerden kalan kalıntılarla adeta Doğal bir açık hava müzesini andırıyor.
Binlerce yıllık bir geçmişe ev sahipliği yapan Adıyaman, tarihin izlerinin ilmek ilmek dokunduğu birçok medeniyete ev sahipliği yaptı. Tarihin her döneminde huzur ve barış kenti olarak adlandırılan şehir, arkeolojik buluntularla adeta açık hava müzesini andırıyor.
Adıyaman İl Kültür ve Turizm Müdürü Mustafa Ekinci, Adıyaman'ın üzerinde taşıdığı farklı kültürel miraslarla ve bağrında barındırdığı medeniyetlerden kalan kalıntılarla doğal bir açık hava müzesi olduğunu belirtti.
Adıyaman'ın tarihinin paleolitik (Eski taş çağı) çağlara kadar gittiğini ve çok köklü medeniyetlere ev sahipliği yaptığını dile getiren Ekinci, "Tarih öncesine ve sonrasına baktığınız zaman Adıyaman tarih sahnesinde hep olmuş ve tarih sahnesinde de çok önemli yer tutmuştur. Bir rivayete göre 16, bir başka rivayete göre de 21 medeniyet Adıyaman'ı kendisinde yurt yapmıştır. 21 medeniyetten geriye kalan kalıntıları hesap ettiğimiz zaman Adıyaman'da doğal bir açık hava müzesinin olması kaçınılmaz bir sonuçtur. Her bir medeniyetten geriye kalan kalıntılarla çok ciddi bir kültürel birikim meydana gelmiş ve böylece Adıyaman oluşmuştur." dedi.
"Müzesinde 90 bin civarında tescilli eser var"
Geçmişin izlerini üzerinde barındıran Adıyaman’ın tarihi kalıntılar yönüyle de çok önemi değerlere sahip olduğunu ifade eden Ekinci "Adıyaman'a baktığınız zaman 300'ün üzerinde tescilli kültür varlığı müzesinde 90 bin civarında tescilli ve envanter eseriyle bölgenin, hatta diyebilirim ki arkeoloji dünyası açısından dünyanın en zengin müzelerinden bir tanesidir. Onun için Adıyaman hakikaten önemlidir. Birkaç ay önce kayalar üzerinde bulduğumuz paleolitik döneme ait bir buluntu Adıyaman'ın geçmişinin ne kadar eskiye dayandığını çok rahat bir şekilde ortaya koyuyor. İlk insanın yaşadığı kabul edilen o dönemlerde, bir av sahnesinin, baştan sona kadar canlandırıldığı bir kayaya resmedildiğini görüyoruz. İşin ilginç tarafı dünyada bu kadar güzel kalmış, bugüne bu kadar güzel bir şekilde muhafaza edilerek gelen başka bir yer göremezsiniz. Dolayısıyla Adıyaman ilk insanın yaşadığı günden bugüne kadar hep iskân görmüş bir yerdir." ifadelerini kullandı.
"Turist sayısı dönemlere göre farklılıklar arz etmektedir"
Kente gelen turist sayısının savaş ve barış dönemlerinde farklılıklar arz ettiğini söyleyen Ekinci, bölgede huzurun olduğu dönemlerde turist sayısının arttığına dikkat çekti.
Ekinci, "Adıyaman'a gelen ziyaretçilerde bölgedeki duruma göre sayısal değişkenlik gösterdiğini görürüz. Terörün olmadığı, barışın olduğu dönemlerde turist sayısı artmaktadır. Şu anda devam eden Suriye savaşı bu durumu çok etkiliyor. Son 30-40 yıldır turizm hareketliliğinin paket turlarla yapılması sebebiyle insanlar sadece bir ile ziyaret için gelmiyor. Hazırlanan paket turlarının içerisine bir kaç il katılıyor. O illerin birinde sorun çıktığı zaman diğer illerdeki rezervasyonların da iptal edilmesine sebep oluyor. Adıyaman'da bu turizm hareketliliğinden negatif etkileniyor. 2018 yılında son 30 yılın en iyi rakamlarına ulaştık. Nemrut Dağı'na yapılan ziyaretler 120 bini geçti. Bu ciddi bir rakamdır. 1980'lerde bu sayı 110 bin civarındaydı. O yıldaki rakamlara yeni yeni kavuştuk. Bölge rahat bir nefes aldıkça Adıyaman'daki turist hareketliliğin de her yıl çok ciddi oranda yükseleceğinden eminim." şeklinde konuştu.
"Bulduğunuz esere değeri karşılığından para ödüyoruz"
Bir vatandaşın herhangi bir vesile ile bulduğu eseri korkmadan müzeye getirmesi durumunda eserin değeri karşılında kendisine para ödediklerini belirten Ekinci, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir vatandaş bağını - bahçesini sürerken bir tarihi esere rastladığında eseri muhafaza altına aldıktan sonra valilik, Kültür turizm Müdürlüğü veya müzeye giderek bir dilekçe verir. Bulduğu tarihi eseri bir dilekçe ile bildirir. Dilekçesi üzerine yapılan inceleme neticesinde eseri üç gün içerisinde müzeye vermek durumundadır. O eser müzeye geldikten sonra arkeologlar ve sanat tarihçiler tarafından eser incelenir. O eserin tarihi niteliği, özgünlüğü incelenir. Esere bir değer tespit edilir. Değer tespiti yapıldıktan sonra vatandaşın isteğine bağlı olarak isterse bağışlar. Bağışlamak istemez de satmak isterse müze o tarihi eserin parasını o vatandaşa verir. Hatta bu tür eserle karşılaşan vatandaşlara çağrım şudur: Vatandaşlar buldukları eserlerin ne kadar kıymetli olduğunu bilemeyebilir. Bu durumda kötü niyetli insanların o insanları kandırmasına da sebebiyet verebilirler. Dolayısıyla çok değerli olan bir eseri, çok ucuz bir fiyata o insanların elinden kapıp dışarıya götürerek bu ülkenin değerlerinden değer kaybettirebilirler. Böyle bir şeyle karşılaştıkları zaman hiç korkmadan yanımıza gelsinler, biz kendilerine yardımcı olalım. Ve buldukları eserin değeri neyse devletin tespit ettiği değer üzerinden kendilerine paralarını ödeyelim."
"Define kazıları yasal yollarla yapılabilir"
Define merakı olan veya define bulmak için çalışmalar yapan vatandaşların gerekli resmi işlemleri yaptıktan sonra define arayabileceğini söyleyen Ekinci, son olarak şunları kaydetti:
"Yasal define kazıları yönetmeliği' diye bir yönetmeliğimiz var ve o yönetmeliğe göre vatandaşlarımız çok rahat bir şekilde bu kazıyı yapabilirler. Bunun bazı koşulları var. Koruma altında olan bir yer olmaması gerekiyor. Tescilli bir eser olmaması gerekiyor. Uzmanlarımız, o bölgede inceleme yapar. 'Burada define kazısının yapılmasında sakınca yoktur.' diye bir belge verirler. Bu işin resmi harçları vardır. Bunları maliyeye yatırmak suretiyle o define kazısını yaparlar, çıkan eserleri müze değerlendirir, parasını verir."
İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.