Dr. Abdulkadir TURAN
Doğruhaber’i anlayabilmek
Bir haftalık Doğruhaber Gazetesi’ni toplayıp bir arada okuyun:
Önünüzde İslam dünyasına tutulan bir ayna bulursunuz. İslam dünyasını odağa alırken üzerinde hayat bulduğu coğrafya ve ülkenin gerçeğini yok saymayan… İslam dünyası dışındaki dünyayı göz ardı etmeyen büyük bir bülten…
Düşüncenin yerine atışmanın, münazara yerine münakaşanın yer aldığı bir dünyada özgün bir düşünce rehberi…
Haberin sadece doğruluğuyla yetinmeyen, yerindeliği ve zamanlılığını da gözeten… Haberi “İslam aklı”yla yorumlayan… Okuyucuyu muteber kaynaklar doğrultusunda, yaşanan gerçekliğin tarihsel arka planına ulaştırabilen… Söylemin dil ve mantık arka planını aydınlatan… Büyük bir birikimin karşılığı nâdide bir gazete…
Fikrin gömülüp magazinin baş tacı edildiği bir dünyada sadece Türkiye’de değil, İslam dünyasında da benzersiz ve örnek bir medya bütününün kaptan-ı deryası…
Doğruhaber, Nisan ayından bu yana 11. yılında… Aradan geçen sürede her tür baskıya maruz kaldı. Dağıtımcıları sokaklarda çevrilip darp edildi… Muhabirlerinin haber izlemesi engellendi… Merkezi, sabah baskınları gördü. Yazarları parmaklıkların arkasına atıldı. Ama Doğruhaber, hak bildiğini zamanı ve yerinde ifade etmekten bir gün olsun geri durmadı.
İktidarın doğruları ile çakışır diye kendi doğrularını ötelemedi, bükmedi. Muhalefete muhalefet etmek, yanlış anlaşılır diye muhalefetin yanlışlarını haber vermekten çekinmedi. Ümmetin asabiyesini önde tutup her tür taassuba karşı durdu. Dün bir mutaassıbın, bugün bir başka mutaassıbın eleştirisine uğramakta beis görmedi. Pire için yorgan yakanları meşru görenlere, maharetin yorganı yakmadan pireyi izale edebilmek olduğunu gösterdi. İslam’ın büyük maslahatını bütün maslahatlardan üstün tuttu.
Fatih’te daire bile sayılmayacak küçücük bir mekândan çıktığı yolda, büyük bir dava adına var olduğunu bir an olsun unutmadı.
Mazlumun atını yokuşa sürmek isteyen kıt akıllara aldanmadı. İslam dünyasında bin dört yüzyıldır çözülmemiş sorunları, onun incecik sırtına yüklemek isteyenlerin hilesini hep fark etti. İslam dünyasının bataklığı denebilecek noktalarındaki çekişmeleri gaza göstermeye çalışıp onu oralara çekerek batırmak isteyen kendince uyanıkları, geldiği köklerin büyük ferasetiyle gayet iyi tanıdı. Anarşizmi, maslahatı gözetmeyen ahmaklıkta yücelik gören cehaleti, hikmet ve vakarla reddetti. İslam’ın ana gövdesinin, o muazzam yapısının bayrağında bir tel olmayı, tarafta kalmayı dava bilen taassup zümrelerine sancak olmaya tercih etti.
Doğruhaber, hangi baskı, tahrik ve teşvike maruz kalırsa kalsın hiçbir zalimi desteklemedi, hiçbir mazlumu göz ardı etmedi. Çünkü “Dinde zorlama yoktur. Kim tağutu inkâr eder ve Allah’a iman ederse hiç kopmayacak sağlam bir ipe urvatü’l-vuska’ya tutunmuştur. Ve Allah her şeyi işiten ve her hâli bilendir.” ayet-i kerimesini daima şiar edindi.
Toplumları geri bırakan “Bedevice” methetme ve hicvetme eğilimine karşı, bedeni Medine-i Münevvere’de mukim, ruhu Onu sevenlerle beraber pâk Muhammed Mustafa’nın Sünnetine tabi olup Medenî’ce tenkid etmeyi seçti, altının ayarını bildi, tenekelerin altına karıştırılmasının önüne geçti.
Dünyalığın her şeyin önüne geçtiği, korku ve rüşvetin ayarları bozduğu… Dünya küfrü her maslahatını gözetirken İslam âleminin başsızlıktan eleştiri körlüğüne saplandırıldığı bir çağda… Bu onur simgesi, Arapçanın kâmil “kâf” harfiyle bu “münakkid” gazeteyi anlamak, onun büyüklüğünü fark etmek fazilettir, ayrıcalıktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.