Dönemin tanığı: Kimse evinde Kur'an-ı Kerim bulunduramıyordu
Adıyaman'ın Gerger ilçesine bağlı Oyalı (Bazik) köyünde ikamet eden Ramazan Bozan, İsmet İnönü döneminde çok fazla din düşmanlığı yapıldığını belirtti.
Ramazan Bozan, yaşadığı dönemin olaylarına tanıklık etmiş yaşlı çınarlarından biri.
Bozan, Kur'an-ı Kerim'in yasaklandığı, İslam'ın şiarlarına savaş açıldığı, ekonomik sıkıntıların ve yaşam şartlarının meşakkatli olduğu bir dönemde hayat mücadelesi vermiş.
Adıyaman'ın Gerger ilçesine bağlı Oyalı (Bazik) köyünde ikamet eden 83 yaşındaki Bozan, hayat hikayesinden bazı kesitleri İLKHA'ya paylaştı.
Yaşadığı dönemde Besmeleyi dahi okuyamayacak kadar insanların cahil bırakıldığını, Müslüman halkın inancıyla çok fazla uğraşıldığını dile getiren Bozan, özellikle İsmet İnönü döneminde çok fazla din düşmanlığı yapıldığını belirtti.
"Benim yaşımda olanlar namaz surelerini dahi bilmiyorlardı"
Müslümanların inancına yapılan saldırıların yanı sıra cahil de bırakıldığını vurgulayan Bozan, "İnsanlar çok cahil bırakıldı. Şimdi benim yaşımda olanlar belki namaz surelerini dahi bilmiyorlardı. Ben de merak ettiğim, öğrenme gayreti içerisine girdim. İki senedir oğlum yanımda, Kur'an'ın manasını onun vesilesiyle anlayabiliyorum. Eskiden insanlar çok cahil bırakılmıştı. Babalarımız Bismillahirrahmanirrahim kelimesini dahi söylemiyordu." dedi.
Cumhuriyetin ilanıyla birlikte özellikle İsmet İnönü zamanında İslam'a çok büyük zararlar verildiğini anlatan Bozan, "İsmet İnönü vatan severdi' diyorlar, evet vatan sever olabilir, vatan için savaşmış da olabilir ama din düşmanıydı. Gavurlar da memleketleri için savaşıyor. Rusya, ABD buna örnektir. Rusya komünizm davası güdüyor ama onlar da kendi milletlerini seviyor. Bu bir ölçü değildir. Cumhuriyetin ilk yıllarında insanlara zulümler yapılıyordu. İsmet İnönü tamamen dine zıt gidiyordu. Bugün ABD'nin uzaya gönderdiği insanlar, uzayda ezan sesinin duyulduğunu söylüyor. Neden dinle uğraştılar ki Allah'ın nuru her tarafı kuşatmıştır. Allah'u Teala yerde ve yedi kat semada varlığını hissettiriyor. O ki göğü bizim başımızda dam gibi durduruyor. Biz ise bir saman çöpünü dahi havada tutamıyoruz. Allah'ın bu gücünü inkâr ettiler. Siz, Allah'ın söylediklerini inkâr ettikten sonra kafir olursunuz, bunun için Allah'ın kafire boynuz takarak onu işaretlemesine gerek yok ki." ifadelerini kullandı.
"Kimse evinde Kur'an-ı Kerim bulunduramıyordu"
Kur'an okumanın yasak edildiği hatta evlerde Kur'an bulundurmanın dahi yasak olduğundan bahseden Bozan, "Kimse evinde Kur'an-ı Kerim bulunduramıyordu. O dönemde Bediüzzaman'ı zindana attılar, Şeyh Said'i idam ettiler. Bunlar Allah Resulünün torunlarıydı. Çocukluğumuzda Haci Abuzer isminde bir zat vardı. Yürüyerek hacca gitmiş gelmiş biriydi. O babama, 'Evladım bir zaman gelecek, dini yaşamak çok zor olacak. Herkes Kur'an okuyamayacak, hocalara izin verilmeyecek.' dermiş. Eskiden hocaların bir maaşı yoktu. Şanlıurfa'ya gidip oralarda okurlardı. Benim babımın amcası da orada okumuş. İstanbul'a gidenler oluyordu. Herkes okuyamıyordu, maddi durumu yerinde olanlar başka illere gidip okuyordu. Osmanlı'nın son dönemiyle birlikte dini yaşamak zor olmaya başladı. O dönemde hocalar, Müslümanların verdikleri zekatlarla geçinirdi. İslam'ı anlatırken ağlarlardı ve insanların durumuna üzülürlerdi. Bunu da samimi bir şekilde yaparlardı. Ama şimdilerde hocaların maaşları var, hepsinin altında araba var, göbekleri tembellikten şişmiş. O eski hocaların heyecanı kalmamış şimdi." şeklinde konuştu.
Herkesin rahatlıkla dinini öğrenebileceği bir hoca bulamadığını belirten Bozan, "Çocukluğumuzda Kur'an yasaklanmıştı. Bir hoca bir yerde varsa yürüyerek gider gelirdik. Bir köyde de herkes okuyamazdı. Hocanın varlığı hissedildiğinde sürgün edilirdi. Benim gittiğim kursta birkaç talebe vardı. Hocamızı da oradan aldıklarından hepimiz olduğumuz gibi kaldık. Şimdi Elhamdülillah hem yeni yazıyla okuyabiliyorlar hem de Kur'an okuyabiliyorlar. Biz, Adana'ya pamuk toplamaya giderdik. Kimse kantarın üzerindeki rakamları dahi okuyamıyordu. Taşların üzerine hesaplarımızı yazıyorduk. Ben, Arapça harfleri tanıdığımdan Latin harflerini de merak ederek kendi çabamla öğrendim. Günlük Kur'an'ımı okuyorum, Yasin-i şerifi ezberledim elhamdülillah ama insanlar çok cahil kaldı. O zaman her yerde hoca ve cami bulunmazdı, yollar yoktu." diye konuştu.
"İnsanlar ekonomik olarak fakirdi"
Kendi çocukluk ve gençlik döneminde ekonomik olarak sıkıntılar yaşandığına vurgu yapan Bozan, "İnsanlar ekonomik olarak da fakirdi. Çalışmaya gitmiştik, arkadaşlarımızla Gölbaşı ilçemizden Gerger'e kadar yürüyerek geldik. Kazandığımız parayı da arkadaşlarımızla beraber yollarda yedik. Şimdi Maşallah mekânlar çok ve her tarafta iş yeri var. Araba bulunmuyordu. Menderes dönemiydi, Çoban Ağa köyünde Ömer Ağa isminde birisi, 3-4 arkadaşıyla beraber arabayla geldiler. Onları gören bir ihtiyar kadın 'Siz bu hayvana acımıyor musunuz, Allah'tan korkun, bu sıcakta bu kadar kişi binmişsin.' demişti. Ve hayvan zannettiği arabanın önüne yem koyup yemesini beklemişti. O zaman ki insanlar çok saf temiz insanlardı." ifadelerini kullandı.
Askerlik anısından bahseden Bozan, sözlerine şöyle devam etti:
"Askere gittiğimizde bize eğitim vermek için bir yüzbaşı vazifelendirmişlerdi. O zaman israil ile Suriye arasında savaş vardı. Bize, 'Müslümanlar güçlü olmalıdır. Çalışın ileriye gidelim, bizler, gavurların icat ettiği silahları kullanıyoruz. Biz, bunu da kullanmasını öğrenemezsek işimiz zordur." diyordu. Ben, o zamanlar Türkçe bilmiyordum."
"Müslümanlık levhalarda yazılı kalmış maalesef"
Karma eğitimin İslami olmadığını belirten Bozan, "Eskiden insanlar alimlerin yanına gider okurlardı. Üniversiteler Türkiye'de açılmaya başlayınca kız ve erkekler karma eğitim almaya başladı. Namus anlayışı kalmadı. Müslümanlar ilimle uğraşmalıdır, şeytani bilgiler edinmemelidir. Müslümanlık levhalarda yazılı kalmış maalesef. 4 kız 4 erkek çocuğum var. Erkekler ilkokulu okudular, kızların okuması ayıp olarak görüldüğünden kızlarım okula gitmedi. Ben, göndermek istediysem de onlar gitmedi. Ben, kendim kızlarıma taş üzerine rakamları yazarak onlara okuma öğretmeye çalıştım. Kızlar, kendini Allah'a adar ve ziynetlerini korurlarsa en güzel okumayı yapmış olurlar. Eski insanlarda edep ve terbiye vardı. Büyüklerini, küçükleri bilirlerdi. Şimdilerde yapılan her işte bir fayda, bir beklenti içerisinde olunuyor maalesef." şeklinde konuştu.
Bozan, son olarak "Bizden önceki insanlar ot ile buğdayı karıştırır ekmek yapar yerlerdi. Ben, ottan yapılmış ekmeği yemedim. Ama annem, ablamın ağlayıp 'ben artık ottan yapılmış ekmeği istemiyorum' dediğini anlatırdı. Biz buğday, mısır ve arpayı karıştırır -su ile dönen değirmenler vardı- oraya götürüp un yapardık. Değirmenci de paramız olmadığından öğütmenin karşılığında buğday alırdı." dedi.
İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.