Sezgin ÖZBAY
Dua nefestir, soluktur
Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selâm da O’nun pak Rasûlüne olsun.
Çocuktuk. Babaannemin garip tefekkürleri vardı. Mesela hemen her su içtikten sonra “Allah suyu yaratmasa ne yapardık?” derdi. Biz de ailecek, “Allah suyu yaratmasa onun yerine başka bir içecek yaratırdı.” diyerek ona itiraz ederdik. Kınadığımdan mı bilinmez, şu aralar garip bir tefekkür zorluyor zihnimi. “Dua olmasaydı ne yapardık?”
Ya Allah bazılarının istediği gibi kâinatı yaratıp “Benden bir şey beklemeyin, ne yaparsanız yapın artık.” demiş olsaydı? Daraldığımızda hangi kapıya giderdik? Kimin yardımını isterdik? Kim bizi içinde bulunduğumuz zor durumdan kurtarırdı? Dua etmek başlı başına rahatlama sebebi… Ettiğimiz dua belki o an kabul edilmeyecek ama dua etmenin ferahlığı bile insana teselli olarak yeter.
Dua hiç kimsenin vazgeçemediği, inancı ne olursa olsun her insanın bir gün muhakkak kapısını çalacağı güzeller güzeli bir varlıktır. “Dünyada herkesin muhakkak yapacağı iki şey nedir?” diye sorulsa, “dua etmek ve ölmek” desek yanlış olmaz. Aksini iddia etse de herkes ama herkes dua eder. Birçoğumuz, deprem veya benzeri durumlarda gayr-i ihtiyarî de olsa dua eden ateistler görmüşüzdür. Çünkü herkesin kalbi ‘Allah’ der. “Gönül Çalab’ın tahtı, Çalab gönüle baktı.” diye boşuna demez bizim Yunus.
Dua nefestir, soluktur; duasız insanın kalbinin rengi soluktur. Duasızlık başlı başına bir beladır, musibettir. Dua edememek, duadan uzak düşmek belki de bir insanın içine düşeceği en büyük bataklıktır. Hz. Eyyûb’un hastalığında bunu net bir şekilde görürüz. Allah’tan afiyet istemekten hayâ eden O güzel Peygamber(as), Allah’ı zikredemeyecek kadar hastalanınca dua etmiş ve şifa bulmuştur. Ya dua da edemeseydi?
Karanlıkta kalmışlara ışık, kaybolmuşlara umut, yitip gitmek üzere olanlara sahil-i selamettir dua… Öyle ki Yunus(as) onunla çıktı karanlıktan aydınlığa… Ve dahi selamete, rahmete, muhabbete…
Kimsesizin kimsesidir dua, kimsesiz kalmışa bir can bahşedilme sebebidir. Bazen okur geçeriz peygamber dualarını Kur’an’dan. Hatim indiriyoruzdur, hemen geçmemiz lazımdır(!). 90’ına merdiven dayamış ihtiyar bir peygamberin –Hz. Zekeriyyâ’nın- “Rabbi lâ tezernî ferden…” duasını nasıl acıklı ettiği gelmez bazen aklımıza. “Rabbim beni bir başıma bırakma…” Nasıl içli bir yakarış… İşte o duadır Allah’ın Hz. Yahyâ’yı bahşetme sebebi, Hz. Zekeriyyâ’ya.
Duadır ki, onunla gökler gelir galeyana… Nuh(as) ellerini açıp da “Rabbim, kâfirlerden hiç kimseyi bırakma!” diye yakarınca, bulutlar gelir ardı ardına. Derken bir sağanak… Sonrası malum, tufan… Yeter ki samimiyetle edilsin dua; gücü her şeye yetendir Allah.
Allah’ım, dualarımızdaki samimiyetin azlığından dolayı affet bizi. Dualarımıza ve yaşantımıza samimiyet ver. Duası makbul kullarının dualarına kat âminlerimizi… Duası makbul kullarından eyle bizi. Senden başkasından bir şey istemeyenleri sahil-i selamete çıkar. Yusufîlere özgürlük, sevenlerine sürur nasip et. Âmîn…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.