Abdullah ASLAN
Dün bombacı(!) hocaları kıskıvrak yakalayanlar bugün neredeydi?
Bayramı yine karaladılar. Hatırlayanınız vardır. Bir yıl önce yine bir bayram yazısında bu yazımın ilk cümlesini başlık olarak kullanmıştım. Çünkü o zaman da bayram hazımsızlığı olanlar bayramı “kara gün” olarak ilan etmişlerdi. Müslüman mahallesinde salyangoz satar misali, ehl-i imanın sevinç ve mutluluk gününde “bu bizim bayramımız değil; biz zaten kutlamayız, kutlayanınıza da zehir edeceğiz” dercesine girişimlerde bulunmuşlar ve Müslümanların bayramlarının dışında bayramlara işaret buyurmuşlardı.(!)
Şimdi yine bir bayram gününde Gaziantep`in merkez Şehitkâmil ilçesinin en kalabalık yerinde bomba yüklü araç uzaktan kumandayla patlatıldı. Biri kadın 4’ü çocuk (1,5- 4-11-12 yaşlarında) olmak üzere 9 kişi hayatını kaybederken 8’i ağır olmak üzere 64 kişi de yaralandı. Halkın tepkisi yoğun olunca “biz yapmadık” dediler, biz de inandık sandılar.
Bu bayram gününde düşünün kaç kişinin evine ateş düştü... Kim bilir kim ne için o durakta, o otobüste, o caddede idi. Böyle bir vahşeti her ne için ve ne adına olursa olsun tasvip etmek, alkışlamak, ona mazeret tokuşturmak insan olmamakla eşdeğerdir.
Müslümanların sürur içerisinde olduğu bir günde bu vahşeti işleyenleri lanetlememek suça ortak olmak demektir. Bundan rant devşireceklerini sananların umduklarının kursaklarında kalacağı muhakkaktır.
Bütün bir İslam âlemine dadanmış vampirler, bir Bayram molasını bile çok gördüler. Bayramın ilk günü Yemen ve başka yerlerde, 2.günde de Türkiye’de bu cinayetlerine yenilerini eklediler.
Hedef neresi olursa olsun, cadde ortasında patlatılan bombaların mağdurları halktır, çocuklardır, yaşlılardır, kadınlardır, masum insanlardır. Hiç kimse ‘vay efendim hedef, bu kadar yıldır sistemin bekçiliğini yapan şurasıydı burasıydı’ diye edebiyat yapmaya, ukalalıkla, yapılanı savunmaya kalkışmasın. Gerek Irak’ta gerek Afganistan’da gerek Suriye’de ve gerekse de Türkiye’de çarşı pazar ve caddelerde patlatılan bombaların asıl hedefi halktır ve yapanları lanetliyorum. Bu tip eylemlerin hiçbir haklı gerekçesi yoktur ve olamaz.
Eylemi yapan zihniyetle ilgili bu tespit ve girizgâhtan sonra, sözüm ona emniyetiyle, istihbaratıyla; bozmak, yıkmak, yakmak isteyenlerin ensesinde olduğunu ikide bir vurgulayanlara da birkaç kelamım var.
Madem bu kadar imkânlarınız vardı ve o aracın şehre girişinden tutun da eylemi yapacak kişinin ismine kadar bütün bir istihbarata sahiptiniz bu vahşeti niye engelleyemediniz?!!!
Oslo’da örgüt liderleriyle(!) Diyarbakır’da mermercilerle görüşecek kadar işi ciddiye almış ve meselinin peşindeyseniz, Antep’te niye eylemcinin ensesinde değildiniz?
Oysaki Molla Nizam hocanın“kursa çocukları gönderin” görüşmesini, Molla Cemal hocanın “taziye” ziyaretlerini, Yazar M.Ali Gönül hocanın “ben Celal ağa’nın (otel) oradayım…” telefon kayıtlarını gözaltı ve mahkemelere taşıyacak kadar bu milletin can güvenliğini düşünüyor ve ciddiye alıyordunuz.
60-70’lik hocaların İlmi müzakereler için 15 günlük İran ziyaretini “bomba eğitimi aldılar” istihbaratıyla yurda giriş yaptıkları gibi elbise ve kitap çantalarıyla ele geçirip saatlerce gözaltında tutacak kadar hassas ve teyakkuzdaydınız. Dün Yüksekova’da bombacı(!) hocaları kıskıvrak yakalayan sizler bugün Gaziantep’te neredeydiniz?
Adana’da sivil toplum kuruluşlarını ziyaret eden, oralarda İslam-Kur’an’dan yudumlanan gençlerin evlerine tek tek giderek ‘bak ha! Sizden habersiz olduğumuzu sanmayın, her şeyinizden haberdarız, kötü yoldasınız, sizin için söylüyoruz, yoksa ayağınızı denk alın!’ diyecek kadar bu vatan evladını düşünüyor ve gece gündüz hizmet içerisindeydiniz.
Evet… Bu kadar hassastınız, bu kadar teyakkuz içerisindeydiniz, bu kadar takipteydiniz. Peki, ya ne oldu da adam çekiciler ve bomba yüklü araçlarla büyük bir şehrin merkezine hem de senin emniyetinin önüne cephanelik taşıyacak ve bunu göremeyeceksin, önleyemeyeceksin.
Yoksa bu istihbarat, milletin canına kast edenlere işlemiyor mu? Veya sivil toplum kuruluşlarını, hacı-hoca ve yazarları takip etmekten görevliler, zaman problemiyle mi karşı karşıya? Yoksa bu, düşünmek istemediğim ve kimilerince dile getirildiği gibi etkin derin güçlerin “bırakın yapsınlar da tepki toplasınlar” anlayışıyla salık verilen bir vahşet mi?
Hem Oslo’da onlara ‘ya ülkeyi patlayıcılarla doldurdunuz’ dememiş miydiniz? İşte o patlayıcılar ve önü alınmadığı için sebebiyet verdikleri can kayıpları! Allah, bu vahşeti yapanların yanına kâr bırakmaz inşallah!
Selam ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.