M. Şerif DURMAZ
Ebedi hayata hazırlık yapmak
“Sana, ne zaman kopacak diye kıyamet vaktini soruyorlar. De ki; onun bilgisi yalnızca Rabbimin katındadır. Onu tam vaktinde koparacak olan O’ndan başkası değildir. Onun ağırlığına göklerde ve yerde dayanacak bir kimse yoktur. O size ansızın gelecektir. Sanki sen onu çok iyi biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki, onun bilgisi Allah katındadır. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.” (Araf Suresi, 187)
“Yer o şiddetli sarsıntıyla sarsıldığı, yeryüzü bütün ağırlığını dışarı attığı ve insan, ‘Buna ne oluyor?’ dediği zaman; o gün yer, Rabbinin ona vahyetmesiyle haberlerini anlatacaktır. O gün insanlar amellerinin kendilerine gösterilmesi için bölük bölük kabirlerinden çıkacaklardır. Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlemişse onun mükâfatını; kim de zerre ağırlığınca bir kötülük işlemişse cezasını görecektir.” (Zilzal Suresi)
Farkında olmasak da, yaklaşarak gelmektedir yukarıda zikrettiğim ayetlerde bahse konu edilen o büyük gün. İster genç olalım, ister yaşlı, ister zengin olalım, ister fakir. Her geçen saat bizleri o dehşetli güne biraz daha yaklaştırmakta. Cenabı Allah’ın huzuruna çıkacağımız ve bütün insanların oraya toplanacağı büyük meydan bizleri beklemekte.
Dünyada yaptıklarımızın melekler tarafından kayıt altına alındığı ve yaptığımız her şeyin hesabını tek tek vermeye başlayacağımız o dehşetli gün. Zalimler, müstekbirler, inkârcılar, Allah’a şirk koşanlar, Hz. Muhammed (sav)’den başka rehberlerin peşinden gidenler... Kısacası Allah’ın razı olmayacağı bir hayat sürdürenler için korku ve elem verici bir gün.
Geleceğe yönelik planların bir anlamının kalmayacağı; ümitle beklenilen olguların olmayacağı; isteklerin, arzuların, şehvetlerin, düşmanlıkların vs. sona ereceği; dünyadaki aldatıcı güzelliklerin, zenginliklerin, zevklerin geride kalacağı; elmas değerindeki zamanı çalan meşguliyetlerin biteceği bir gün; kıyamet günü!
Cenabı Allah’ın azameti karşısında aciz ve güçsüz olan bizler; o büyük ve dehşetli günün gelmemesi için zamana karşı koyamıyoruz değil mi? Biliyoruz ki, her şey zamana bağlı ve zaman durmadan geçiyor. Zamanı durdurmak bizler için imkânsızdır. Yine de kıyamet saatinin yaklaşmasından dolayı, “Ne olur, dur ey zaman!” demek istiyoruz ama imkânsız olduğunu bildiğimiz için diyemiyoruz, zira desek bile bir fayda vermeyeceğini biliyoruz.
Geçmişe baktığımızda koca bir ömrü geride bıraktığımızı hatırlıyor; “Bunca zamanı nasıl geçirdim?” diye kendimizi sorguluyoruz. Zamanımızı neler ile geçirdiğimiz ise ayrı bir muamma! Sadece aklımıza gelen; hesapsız bir şekilde tüketilen zaman. Oysa zamanımızı nelerle ve nasıl geçirmemiz gerektiğini bilmemiz gerekmez mi?
Elbette bilmemiz gerekir. Bunun yanında asıl amacımız doğrultusunda Allah’a vereceğimiz bir hesabımızın da olması gerekir. Yaşadığımız zaman süresince neler yaptığımızı; günah ve kötülüklerden ne derece sakındığımızı, Rabbimizin emir ve yasaklarına ne derece uyduğumuzu, duçar kaldığımız salgın hastalıklara karşı nasıl sabrettiğimizi, dilimize ve dinimize ne kadar sahip çıktığımızı, toplumun sorun ve sıkıntılarıyla ne derece hemhal olduğumuzu, ıslah ve irşad faaliyetlerini ne kadar yaptığımızı, hangi ideolojiyi benimsediğimizi, kimler ile dost olduğumuzu, kimlerin peşinden gittiğimizi, kimleri örnek aldığımızı vs. bilmemiz gerekir.
Bunları biliyorsak ve yüce Allah’ın bizden razı olacağı şekilde cevap verebiliyorsak, kıyamet saatinin yaklaşıyor olması bizleri endişeye sevk etmeyecektir, etmemelidir. Ama eğer ki yaratıcımızı razı edecek şekilde vereceğimiz cevaplarımız yoksa kıyamet saatinin giderek yaklaşıyor olması bizleri endişelendirecek, korku ve dehşete düşürecektir.
Fakat bu durumdan kurtulmamız için hala bir şansımız var. Zira hala yaşıyoruz ve henüz kıyamet saati gelmedi. Yapmamız gerekenler belli; işlediğimiz günahlardan, yaptığımız hatalardan dolayı pişman olup nasuhi bir tövbe ile Allah’a yönelmek, tövbelerimizi kabul etmesi için Allah’a yalvarmak, verdiğimiz söze sadık kalmak… Ve bundan sonraki hayatımız boyunca Kur’an ve sünnetten ayrılmayıp Rabbimizin razı olacağı iş ve amelleri yapmak!
Bunları yaptığımız takdirde; kıyamet saatinin yaklaşıyor olması bizleri endişeye sevk etmeyecek, dehşete düşürmeyecektir. Bilakis her geçen zaman bizi asıl görevlerimiz konusunda olgunlaştıracak ve özellikle de kıyamet saatinin gelmesiyle başlayacak olan ebedi hayat için bizim daha fazla hazırlık yapmamıza vesile olacaktır. Rabbim bizleri ebedi hayat için hazırlık yapanlardan eylesin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.