Sezgin ÖZBAY
Eğitim Sistemi mi Sistem Eğitimi mi?
Malumunuz hafta sonu LGS vardı. Yüz binlerce öğrenci bu sınavda ter ve gözyaşı döktü. Ancak bir gerçek var ki, en az yüzde 90’ının umutları ve özgüvenleri yerle yeksan oldu.
Ülkemizde eğitim sisteminden önce sistemin eğitimi şart. Yani eğitim sisteminin sistemi eğitilmeli.
Çocuklarımızı eğitim hayatına hazırlayan, ilerdeki mesleğine en büyük basamak olan en önemli dönemler lise yıllarıdır. Peki liselere giriş sınavının tek bir sınav olması size de garip gelmiyor mu?
Herkesin mizacı bir değil. Öğrencilerin kimisi çok serinkanlı iken kimisi aşırı heyecanlı olabiliyor. Mizaçtan ziyade kiminin başına o hafta veya o gün kötü şeyler gelmiş olabiliyor. Bu bir kaza olabilir, yakın çevreden gelen bir acı haber olabilir, sağlık problemleri olabilir. Bu birkaç saatlik sınav, kız öğrencilerin özel gününe denk gelebiliyor. Zaten -kız veya erkek fark etmez- yeni ergenliğe girmiş bu yavrucakları bir de tek celseli sınava sokmak nasıl bir aklın ürünü bilmiyorum.
Sistemin eğitilmesi şart… Sadece sınavlar değil, okullar bazında da bu böyle. LGS’deki matematik sorularının okullarda öğretildiğini iddia edebilecek biri var mı? Konu olarak anlatılıyor ancak yeni nesil soru oldukları için ciddi bir pratik, çok sayıda soru çözme ve hepsinden önemlisi, üst düzey düşünebilme becerisi kazanmak için binlerce liralık özel ders istiyor. Fakir ama zeki çocuk, sistemin çarkları arasında ezilip gidiyor.
“Hep sorun sıralıyorsun da çözümün nedir?” derseniz ütopyalarımı dinleyin. Sınavlar yıl içinde birkaç kez yapılıp hepsinin ortalaması alınabilir. İlk dönem üç, ikinci dönem de üç kere olsa… Her sınavda gelinen konulara kadar soru sorulsa, çocuklar da başka sınavlar olacağının rahatlığıyla hastanelik olmazlar bari. Ha, sınavların çokluğuna güvenip de çalışmayan, zaten iyi bir okula gidemesin.
Küçücük etüt merkezlerinde dahi özel sınıflar açılabiliyorsa, okullarda da özel sınıflar olmalı ki, fakir ailelerin zeki çocukları da iyi bir eğitim alabilsin. Sınıf ayrımı vs. diyenler olabilir ancak zeki ve çalışkan çocukla tembel ve gayretsiz çocuğu aynı sınıfa koymak ikisine de zulümdür. Dileyenin çocuğunu o özel sınıfa alsınlar bakalım, çocuk orada bir hafta dayanabilecek mi?
Özel sınıfa özel öğretmen de gerek tabii ki… Madem çocuklar lise okumak için bile böylesi zorlu bir sınava tabi tutuluyor, her okuldaki özel sınıfların öğretmeni olmak için de sınavlar olsun. Öğretmen adaylarının düşünebilme, problem çözebilme ve bunları öğretme becerisi ölçülsün. Bütün dersler değil, sadece temel bilimler dediğimiz Türkçe, Matematik ve Fen Bilimleri için özel öğretmenler seçilse yeterli. Böyle bir uygulama, atama bekleyen birçok öğretmen için bir umut, halihazırda öğretmen olanlar için de bir gayret olacaktır.
“Aynı okul içinde öğretmenler arasında sınıf ayrımı olmaz mı?” diye düşünenler olabilir. Nasıl ki öğrencilere takdir veya teşekkür belgesi veriliyorsa, üniversitelerde onur veya yüksek onur belgesi varsa, öğretmenler arasında da bu kadarcık bir ayrım olsun yani ne olmuş? Hem böylelikle öğretmenlerimiz de gayrete gelip daha verimli olurlar, kendilerini geliştirirler.
Online eğitimlerde yan gelip yatan, Youtube’dan meşhur hocaları açıp kendisi kenarda çay içen, “Burayı anlamadım hocam.” diyen öğrenci için videoyu geri alıp “Şimdi anlamışsındır.” diyen öğretmenlerle, işini aşkla şevkle yapan öğretmenlerin ayrımı olsun bir zahmet…
Unutmayalım ki güzel yarınlar için önce bugünümüzü güzelleştirmeliyiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.