Eklem ağrılarından korunmanın yolları

Eklem ağrılarından korunmanın yolları

Çevresel ya da yapısal faktörlere bağlı olarak gelişebilen eklem ağrıları hakkında önemli uyarılarda bulunan uzmanlar, oyun ve spor alanlarının özel olarak düzenlenmesi gerektiğini söyledi.

Toplumda sık görülen rahatsızlıklardan biri olan eklem ağrıları, çevresel ya da yapısal faktörlere bağlı olarak gelişebiliyor. Yaşın ilerlemesi, travmalar ya da spor yaralanmaları ilk sıraları alırken, diyabet ve tiroidin az çalışması gibi metabolik hastalıklar da eklemlerle ilgili sorunlara neden olabiliyor.

Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Mehmet Alp, eklem rahatsızlıkları ve alınması gereken önlemler hakkında bilgi verdi. 

"Oyun ve spor alanları özel olarak düzenlenmeli"

Kemik yoğunluğundaki azalma nedeniyle ileri yaşlarda yaşanan düşmelerin, eklem kırıklarına neden olabildiğine dikkat çeken Dr. Alp, bilinçsiz yapılan sporun, her yaşta yaralanma riskini arttırdığını belirtti.

Dr. Alp, "Spor alanlarında düşmeye bağlı şoku azaltmak için, zemin malzemesi uygun olan mekanlar tercih edilmelidir. Ergonomik büyüklükte spor aletleri kullanmak ve kask, apolet, kalça koruyucu yastık gibi özel koruyucu aksesuarların kullanılması, yaralanma oranlarını düşürmektedir. Vücudun korunaklı bölgelerinin üzerine veya baş ve göğüs korunacak şekilde düşme konusunda gerekli eğitimler verilmelidir. Oyun oynarken yaşanan yaralanmaların tüm yaralanmalar arasında yüzde 10-25 arasında olduğu düşünülürse, çocukların oyun alanlarının özel olarak düzenlenmesi büyük önem taşımaktadır." dedi.

"Ev işleri yaralanmalara neden olabilir"

Prof. Alp şöyle devam etti: "Bilinçsizce spor yapanlar veya işçilerde sıklıkla yaşanan bağ yaralanmaları, ev kadınlarında da görülebilmektedir. Ev işleri sırasında boyun, omuz, dirsek, el bileği ve parmak eklemlerinin uzun süre aynı şekilde yanlış pozisyonda kalması, ev kadınlarında bağ yaralanmaları riskini artırmaktadır. Kaslarda veya örülerde sertleşme ve tutulma şikayetleriyle ortaya çıkan bağ yaralanmaları, psikolojik streslerle daha da artmaktadır. Ev işi yapılırken 2 saatte bir 30 dakika ya da saat başı 15 dakika ara verilmesi uygundur. Yoğun iş temposu sonrası elde şişme oluşması halinde, bölgeye buz uygulaması yapılması ve zaman kaybetmeden bir uzmana başvurulması çok önemlidir."

"Metabolik hastalıklar el bileğinizi etkileyebilir"

Genellikle geceleri ellerde uyuşma ve sabah şişkinlik ile belirti veren karpal tünel sendromu; diyabet, tiroid ve gut hastalarında ortaya çıkabilmektedir. Metabolik hastalıklar sonucu sinirde yapısal bozulma yaşanmasıyla ileti sisteminde yaşanan yavaşlama, karpal tünel sendromunun ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Bunun yanında hipertansiyon hastaları ve hamilelerde vücutta su tutulumu artığından bilekte sıkışma riski yükselmektedir. Hamilelerde doğum sonrası hormonal denge sağlanınca şikayetler ortadan kalksa da, el bileğinin çok kullanıldığı mesleklerde ve ev hanımlarında rahatsızlık tekrarlayabilmektedir. Bu hastalıkların kontrolünün yanında istirahat ve iş yükünün azaltılmasıyla şikayetlerde azalma sağlanmaktadır." 

"Bardakları sık düşürmek karpal tünel belirtisi olabilir"

Alışveriş sonrası ağır poşetlerin taşınması, uzun telefon konuşmaları ve gazete okurken parmakların uyuşmasının da karpal tünel belirtileri arasında yer aldığına dikkat çeken Alp, "Hastalığın ilerleyen dönemlerinde ise his ve kuvvet azalması sonucu sık bardak düşürme, düğme iliklerken zorlanma gibi el becerilerinde kötüleşme gözlemlenmektedir. İlk aşamada el bileği, hareketi engelleyen “atel” adındaki özel malzemelerle dinlendirilir. El bileğinin uykuda bükülmesini engelleyen atel, gece yatarken de kullanılmalıdır. İstirahat, atel kullanımı ve fizik tedaviye rağmen düzelmeyen karpal tünel sendromunda cerrahi tedavi seçeneğine başvurulur." diye konuştu.

Dr. Alp Eklem sağlığı için son olarak şu tavsiyelerde bulundu:

"Çalışma ortamı aydınlık ve ferah olmalı, iyi havalandırılmalıdır. Belli zaman dilimleri arasında çalışılmalı, belirli aralıklarla mola verilmelidir. İşe başlamadan önce germe egzersizleri yapmalıdır. El bileğini aşağı ve yukarı hareket ettirmek, elleri yumruk yapıp sıkmak ve açmak şeklinde çalışılmalıdır. Genellikle oturulacak sandalyede bir bel desteği bulunmalı ve dizler açık, 90 dereceden az ve 70-80 derece pozisyonda olmalıdır. Dirsek 90 derece bükülmeli ve mause mümkün olduğu kadar avuç içini kavramalıdır. Avuca destek olmalı ve parmak uçlarıyla hareket etmelidir. Monitör göz seviyesinde, klavye de gözün görüş alanı içerisinde olmalıdır. Çok yüksek veya çok alçak olmamalıdır."(İLKHA)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.