Mehmet ŞENLİK
Emanet kimlere teslim edilir?
Geçen haftaki yazımızda emaneti ehline verilmesini işlemiştik. Bu yazımızda ise emanet ehlinin kim olduğunu işlemeye çalışacağız. Emanet (verilecek) verilecek kişinin en önemli vasfı, İslam ahkâmını yaşaması ve bunu başarıyla uygulayabilme yeteneğine sahip olmasıdır. Emanet ehlinin vasıflarını şahsında taşıyan örnek insan peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellemdir. O, İslam’ın ilkelerini hayata taşımış ve onun için Müslümanlardan biat almış, siyasi egemenlik gücünü Allah’ın emri üzerine uygulamıştır.
Emanet ehli, başta kendisi emin, güvenilir olmalıdır. Bu ümmetin peygamberi Muhammed aleyhisselamın en belirgin vasfı “emin” oluşuydu. Zira O, insana ve hayata hizmeti hakka, adalete, ahlaka ve halka dayandırmış; bu örnek uygulamalarıyla dost ve düşman herkesin güvenini kazanmıştır.
Siyasetin malzemesi insandır. İnsan ise, hem düşünen hem de inanan bir varlıktır. Dolayısıyla yönetici konumunda bulunanlar, insanların dinden sapma veya ona karşı çıkma şeklinde algılanabilecek uygulamalardan şiddetle kaçınmalıdır. Yöneticiler inançlı ve adil olmalı; can, mal, akıl, nesil ve din emniyetini sağlamaya çalışmalı, bu temel esasları korumakla yükümlüdürler.
Bugün için en önemli sorun, insanlığın, hâkim güçlerin haksız siyasi tasallutundan tam olarak kurtulamamış olmasıdır. Ancak, istenen ve beklenen kurtuluş, “görevin ehline verilmesiyle” büyük ölçüde gerçekleşmiş olacaktır. Çünkü insanların huzurlu, dünyanın da sistemli ve güvenli olması, emanetlerin ehline verilmesine bağlıdır. Vazifenin, ehil olmayanların eline geçmesi ise, hadisi şerifin ifadesiyle: “Emanetin zayi edilmesi (yitirilmesi)dir.”
“Emanet” sözcüğü, “iman” kelimesiyle aynı kökten gelir. Dolayısıyla “emin” olmak için her şeyden önce ve tam anlamıyla iman sahibi “mü’min” olmaktır. Allah’a itaatle güvenini ortaya koymayan biri, başka insanlara güven sağlayamaz, buna hak sahibi olamaz.
Emanetin ehline verilmesiyle ilgili temel unsurların başında adaletle hükmetmek gelir: “Allah size, mutlaka emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi emreder...” (Nisa, 58).
Adaletin esası, Allah’ın indirdikleriyle hükmetmektir. Çünkü “Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyenler zalimlerin ta kendileridir.” (Maide, 45).
Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyen veya hükmetmeyeceği önceden bilinen kimselere emaneti teslim etmek büyük bir vebaldir, bir zulümdür. Zalimin zulmüne rıza zulüm olduğu gibi, onun zulmüne yardım etmek, onun zulmetmesine sebep olmak da zulümdür, günahtır. “Günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın.” (Maide, 2)
Emaneti yüklenip gereklerini yerine getirenlere Allah yardım eder ve günahlarını bağışlar. Emanetin gereklerini terk edip yoldan sapanlar ise, ahireti unutmuş, gaflete dalmış kimselerdir. Bu sebeple onlar için şiddetli bir azap vardır. Zalim ve cahil olan insan, zulme ve haksızlığa meyyal olan, emanet bilincinden mahrum olan insan, yüklendiği emaneti yerine getirmemiş, yüklendiği emaneti cehaletinin eseri olarak unutmuş, istek ve arzularına uyarak kendi kendisine zulmetmiş, nefsinin zalimi olmuştur.
Allah’ın ve O’nun kullarının hukukunu yüklenen insan, bu hukuka uygun hareket etmesi gerekirken, hukuk tanımaması sebebiyle haksızlık ederek zalim oluyor. Zalimliğinin sebebi ise; cehaletinden veya gaflete dalarak akıbetini unutmasından kaynaklanıyor. Yüklendiği emanete gereği gibi riayet etmeyen insan zalim ve cahildir. Emanet, sorumluluk gerektirir. Bu sorumluluk, emaneti; kendi bulunduğu ortamda veya kendisinden sonra gelecek emanet ehli, güvenilir, sorumluluk bilinciyle hareket eden insanlara teslim etme bilincini verir:
“Allah size, mutlaka emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğütler veriyor! Allah’ın size yapılmasını tavsiye ettiği şey, en güzeldir. Şüphesiz Allah her şeyi işiten ve her şeyi görendir.” (Nisâ, 58)
Müminlerin özelliklerinden bir tanesi de emanete riayettir. “Müminler gerçekten felâha ermişlerdir... Onlar (o kurtuluşa eren müminler), emanetlerine ve ahitlerine riayet ederler. Onlar namazlarını da koruyanlardır. İşte (yeryüzünün hâkimiyetine ve ahiretin nimetlerine) vâris olacak onlardır.” (Müminun, 8-10)
Emanete riayet edenlerden olmanız dileğiyle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.