Engelli olmak Allah ve Resulünü sevmek için engel değildir
Adıyaman Müftülüğü vaizlerinden Mehmet Ali Çetinkaya, engelli vatandaşlar için düzenlenen Mevlid-i Nebi etkinliğinde, "Engelli olmak Allah ve Resulünü sevmek için engel değildir." dedi.
Mevlid-i Nebi Haftası etkinlikleri kapsamında engelli vatandaşlar ile bir araya gelen Adıyaman İl Müftülüğü “Sevgi Varsa Engel Yok; Engeller Kalmasın, Engelliler Unutulmasın” temalı program düzenledi.
Gençlik Spor İl Müdürlüğüne bağlı Gençlik Merkezinde düzenlenen program, engelli vatandaşların katılımı ile gerçekleşti.
Program görme engelli vatandaşlardan Eşref Ağır’ın Kur’an- ı Kerim tilaveti ile başladı. Daha sonra görme engelli vatandaşların okuduğu ilahi ve ezgilerle devam etti. Sema gösteriminden sonra il vaizlerinden Mehmet Ali Çetinkaya görme engelli vatandaşlara günün anlamına dair bir konuşma yaptı.
“Cenabı Allah ayeti kerimede insanı en güzel şekilde yarattığını söylüyor. Hem fiziki görüntüsü hem akıl, hem ruh dünyası, hem gönül dünyası, sevgi muhabbet, şefkat sadece insanda var.” Diyen Çetinkaya, “Peygamber Efendimiz aleyhisselatu vesselam şöyle dua ediyor; ‘Ya Rabbi yaratılışımı güzel kıldığın gibi ahlakımı da güzelleştir.’ Cenabı Allah insanı en güzel şekilde yaratmış ama insan bazen kendini çirkin görebildiği gibi bazen de kendisini çirkinleştiriyor. Kur'an-ı Kerim’de Yüce Allah diyor ki ‘Ben seni güzel bir şekilde yarattım.’ O zaman önemli olan dış görüntü, suret değil önemli olan sirettir, iç görüntü, iç âlemdir. Allah Resulü buyuruyor ‘Allah sizin suretlerinize, dış görünüşlerinize ve mallarınıza, mülklerinize bakmaz.’ Görüntü kötü olmuş, saç dökülmüş, kısa boylu olmuş, uzun boylu olmuş, zayıf veya şişman olmuş, bunlar önemli değildir. Allah bu görüntümüze bakmıyor. Allah bizim kalplerimize bakıyor, niyetlerimize bakıyor ve amellerimize bakıyor. İnsan görüntüsüyle değil sireti ile önemlidir, güzeldir.” ifadelerini kullandı.
“Engelli olmak nimetlerin farkına daha iyi vardırır”
Engelli olmanın Allah ve Resulünü sevmek için bir engel olmadığını, Allah Resulünün çevresinde de engelli insanların olduğunu dile getiren Çetinkaya, “Kim engelli olmak ister? Engelli olmayanlar bunun değerini bilemez, hiç kimse istemez. Kim fakir düşmek ister? Kimse istemez. Yetim olmayı da kimse istemez ama Allah öyle bir güzel yaratmış ki yetimin babasını alıyor, zekâ veriyor. Engelli kardeşlerimiz biliyorlar; gözleri alıyor ama gönül gözlerini açıyor. Yani biz, bazen gözümüz, kulağımız, elimiz, ayağımız sağlam olduğu halde çoğumuz bu nimetten habersiziz. Ama sizler bu nimetleri biliyorsunuz. Rabbim inşallah nimetlerin farkında olan insanlardan eylesin. Allah Resulü'nün etrafındaki sahabeden, seçilmiş olan insanlardan da engelli kardeşlerimiz vardı. Onlardan biri olan Abdullah Ümmü Mektum gözleri görmüyor ama gönül dünyası bizimkinden daha fazla açık. Gözü görmüyor ama imanı bizimki ile kıyaslanamayacak derecededir. Abese suresinin sebebi nüzulüdür. Peygamber Efendimize geliyor 'Ya Resulullah, benim gözlerim görmüyor, ben mescide gelmesem olur mu, izin verir misiniz?' diye soruyor. Peygamber Efendimiz aleyhisselatu vesselam 'Hayır geleceksin, cami cemaati ile birlikte namaz kılacaksın.' diyor. Amr Bin Cemuh ayakları rahatsız olan bir sahabe, savaşa gitmek istiyor fakat Peygamber Efendimiz aleyhisselatu vesselam savaşa gelmemesini söylüyor. Fakat Abdullah Ümmü Mektum’a mescide gel diyor. Çünkü evinde oturmasın, evinde oturursa bunalıma girer, sıkıntıya girer. Ama camiye gelip, mescide gelip insanlar ile tanışır, insanlar ile bir ünsiyet oluşur. Allah Resulü engelli olanların inzivaya çekilmesini istemiyor. Ondan dolayı Abdullah İbni Mektum’un camiye gelmesini istiyor, cemaatle beraber camide namaz kılmasını istiyor. Allah Resulünün hayatında yüzlerce engelli insan var. Abdullah Bin Abbâs hayatının son demlerinde gözlerini kaybediyor. Sad Bin Ebi Vakkas gözlerini kaybediyor.” şeklinde konuştu.
“Gözleri gördüğü halde görmeyenler var”
Asıl engelin Allah’ın verdiği nimetlerin farkında olmamakta olduğunu ifade eden Çetinkaya, engelli olmanın da bir imtihan olduğunu dile getirip şöyle devam etti:
“Bu durum Cenabı Hakk'ın imtihanıdır, sizler bunu yaşıyorsunuz. Sizin imtihanınız bununla. Biz gözlerimizi kullanmadığımız zaman ahiret yurduna değil, bu dünyada da aynı şekilde Allah'ın vermiş olduğu nimetlerden dolayı hesaba çekileceğiz. Gözleri gördüğü halde, ayakları tuttuğu halde, ellerinde güç kuvvet olduğu halde halen Allah'ın kendisine nimet vermediği insanlar gibi davrananlar var. Asıl kabahat odur, asıl engelli odur. Abdullah İbni Mektum, Allah Resulüne gelerek 'Ya Resulullah beni Medine'ye gönderir misin? Ben gidip orada İslam'ı anlatayım.' Allah Resulü onu Musab Bin Umeyr ile beraber Medine'ye gönderiyor. İslam’daki ilk öğretmenlerden biridir. Gözü görmüyor ama gönül dünyası açık. 'Ben İslam’ı anlamalıyım, ben davamı anlatmalıyım, ben insanlara bir fayda sunmak istiyorum. Gaddar olan, canavar olan merhametsiz olan insanlara gidip rahmeti, merhameti şefkati, Kur'an'ı öğretmek istiyorum.' diyor.”
“Allah Resulü yerine engelli bir sahabeyi vekil bıraktı”
İslam dininin kişilere sadece insan olduğu için değer verdiğini söyleyen Çetinkaya, Allah ve Resulü için dış görünüşün değil, insanın iç âlemindeki engelsiz ve temizliğin önemli olduğuna dikkat çekti. Çetinkaya, “Cihad ayetleri geldiği her seferde Allah Resulüne gelip ‘Ya Resulullah ben de savaşa gelmek istiyorum. Allah Resulü 'olmaz' diyor. Allah Resulü onu 13 kez kendi yerine devlet başkanı olarak vekil tayin etmiş. İslam dediğimizde bütün insanların haklarını hukuklarını koruyan, bütün insanlığa insan olduğu için sadece insan olduğu için değer veren bir din. Her defasında gelir 'Ya Resulullah, ben de seninle savaşa gitmek istiyorum.' Allah Resulü 'olmaz' diyor. Kendi yerine vekil tayin ediyor. Hazreti Ömer döneminde geliyor 'Ey Ömer ben de savaşa gitmek istiyorum.' Kadisiye Savaşı, Hazreti Ömer tebessüm ediyor. ‘Sen orada ne iş yapacaksın? Savaşta ne yapacaksın, at koşturamaz, yemek yapamazsın.' 'Ben sancağı tutarım.' diyor. 'Çünkü gözlerim görmüyor, düşmanın nereden geldiğini görmem ve kaçmam.' diyerek sancaktarlık yapıyor.” dedi.
“Başımıza gelenlerden hayatın huzurunu yakalamalıyız”
Kişinin başına gelen ve imtihan vesilesi olan olaylar karşısında sabır ve şükür ile hayatına anlam katması gerektiğini ifade eden Çetinkaya, “Hepimizin yapabileceği bir iş vardır. Başımıza gelenler Allah'tan ise onu kabul edeceğiz. Biz bununla hayatın huzurunu yakalamaya gayret edeceğiz. Allah'tan gelen baş göz üstüne, Rabbim inşallah günahlarımıza kefaret eder. Ve bizleri anne babalarınıza, evlad-u iyalimize şefaatçiler eyler. Peygamber Efendimiz aleyhisselatu vesselam ‘Müslümanın başına gelen gam, keder, üzüntü, sıkıntı, uykusuzluk hali günahına kefarettir.’ diyor. Hatta müminin ayağına bir diken batsa Allah o batan diken acısını ona kefaret eder. Rabbim inşallah çektiğimiz sıkıntıları günahlarımıza kefaret kılsın.” diye konuştu.
“Kur’an öğrendiğim için çok mutluyum”
Braiil alfabesi ile Kur’an-ı Kerim okumayı öğrendiğini dile getiren Bahri Tunç isimli görme engelli vatandaş ise Kur’an ile tanışmanın çok büyük bir mutluluk olduğunu dile getirdikten sonra şöyle devam etti: “Ben 70 yaşındayım. Yüzde yüz görme engelliyim. Kabartma Kur’an kursuna gelmeme Zeliha Hoca vesile oldu. Bir gün dolmuşta karşılaştık, bana ‘Evde ne yapıyorsun.’ dedi. Ben 'Oturuyorum bir şey yaptığım yok.' dedim. 'Bizim kursumuz var, gelip Kur’an öğren.' dedi. 'Ben gelemiyorum.' deyince 'Biz gelip seni alırız.' dedi ve öylece başladım. Ben kurstan çok memnunum, tüm görme engelli arkadaşları Kur’an öğrenmeye davet ediyorum, gelip öğrensinler."
İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.