Es - Selam (cc)

Es - Selam (cc)

Allah (c.c), Kendisinden selamet umulan, selamet arayanları selamete erdirecek olan, varlığın her yerine ve müminin kalbine; selamı, emniyeti ve itimadı neşredendir.

Bismilllahirrahmanirrahim…

Selâm sözcüğünün anlamı; kötülük ve ayıplardan beri olmak, onlardan kurtulmak ve esenliğe kavuşmaktır. Esma-ül Hüsna’dan biri olan Selâm ism-i şerifi; zatında, sıfatlarında ve fiillerinde mükemmel oluşu nedeniyle her türlü eksiklikten, noksanlıktan ve kusurdan salim olan ve varlıklara selamet veren anlamına gelir.

Zatı ayıptan, sıfatı noksanlıktan salimdir: Her türlü selametin kaynağı olan Rabbimizin zatı olduğu gibi sıfatları da fena, zeval gibi bütün kusurlardan salimdir. Allah’ın bütün mükemmel sıfatlarına bakıldığında, her sıfatın bu mükemmelliğin zıddı olan sıfattan uzak olduğu görülür.

Mesela O’nun varlığı kendindendir; yok olmaktan salimdir. Hayatı ölümden, kesintiye uğramaktan salimdir. Kelamı; yalandan, yanlıştan salimdir. İlmi; unutkanlıktan hatırlamaya ve düşünmeye ihtiyaç duymaktan salimdir. O’nun hilmi, affetmesi, O’nun dışındakilerde olduğu gibi ihtiyaçtan, zayıflıktan ya da menfaatten dolayı olmaktan Selam’dır. Kudreti kendindendir, kayıtsız ve sonsuzdur. Acziyetten, müdahale ve men edilmekten, azalma gibi şeylerden salimdir.

Selâm ism-i şerifi; gerek zatının, gerekse sıfatının mahlûkatın sıfatlarına benzemekten salim olduğunu… En ufak bir değişime, dönüşüme uğramaktan münezzeh olduğunu ve yüceliğine yakışmayan her türlü şeylerden uzak olduğunu haber verir. Kısacası Yüce Allah’ın kemalatının tümünün ispatını ve noksan sıfatların tümünü O’ndan uzaklaştırmayı içermektedir.

Fiilleri kötülükten salimdir: Allah-u Teâlâ’nın Selâm ile isimlenmesi, sâlim diye isimlenmesinden daha belâgatlidir (isabetlidir). Selam ile vasıflanması, mahlûkatının zulüm ve haksızlığa uğratılmaktan selametini gerektirmektedir.

“O gün hiç kimse zerrece zulüm görmez. Siz sadece yapıp durduğunuz şeyin cezasına çarptırılırsınız.” (Yasin / 54)

Böyle olunca da Yüce Allah, zulmü ve şerri irade etmekten, onlarla isimlenmekten, hikmete muhalif fiillerden Selam’dır.

Risale-i Nur’da bu konu hakkında şunlar söylenmiştir: “Cenab-ı Hakk’ın isimlerinin tek bir cilvesi, fenâya ve zevâle maruz eşyayı bekaya mahzar etmeye, dağılmaktan kurtarmaya, vücudunu muhafaza etmeye, esenlik ve huzur vermeye kâfidir.” (Mektubat)

Varlıkları yokluktan varlığa salimen çıkardığı gibi varlık sahasında kat edeceği mertebelere de salimen ulaştırır. Yani Rububiyetinde de bu ismin tecellisi söz konusudur. Dünyevi ve uhrevi tehlikelerden selâmet yollarını ve birer kurtuluş vesilesi olan sebepleri yaratmış, tanzim ve tertip etmiştir.

Kelime olarak aynı kökten gelen İslam da; teslimiyet, selamete girmek, iman ve ihlas ile O’na boyun eğmek manasındadır. Yine İslam’ın şiarlarından biri olan Selamun Aleykûm; “Ben senin için esenlik diliyorum ve benden sana hiçbir kötülüğün gelmeyeceğini ilan ediyorum” anlamındadır. Allah’tan kullarına gelen selam ise bunun gibi bir dilek değil, bizzat bu esenliğin ve selametin lütfedilip gerçekleşmesidir. Miraç hadisesinde Allah-u Teâlâ’nın, Efendimiz (s.a.v)’i selamlamasına mukabil Efendimiz (s.a.v)’in “Bize ve Allah’ın salih kullarına selam olsun” demesi, gelecekte muazzam ümmeti ve ümmetin salihlerinin İlahi selamı temsil eden İslamiyet’e mazhar olmasını istemesidir. Efendimiz (s.a.v), Dâru’s Selam olan cennette de bu selamlaşmanın şöyle gerçekleşeceğini haber verir:

“Cennet ehli nimetler içinde iken aniden üzerlerinde bir nur belirir. Başlarını kaldırıp baktıklarında Cebbar olan Allah onları kuşatmıştır. Ve onlara şöyle seslenir: ‘Ey cennet ehli Selamun Aleykûm.’ Sonra şu âyet-i kerimesini okur; ‘Onlara merhametli Rabbin söylediği selâm vardır.’ Sonra onlardan gizlenir ve onların diyarında, onların üzerlerinde O’nun (c.c) rahmeti ve bereketi kalır.”

Cennet yurdunun “Dâru’s Selâm” diye isimlendirilmesi hakkında farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bu görüşler şunlardır:

“Selâm, Yüce Allah’tır, cennet ise O’nun (c.c) yurdudur… Selâm, selamettir. Cennet de tüm afetlerden, ayıplardan ve noksanlıklardan selamet yurdudur… Cennet ehlinin orada selamlaşması selamdır.”

Bu görüşlerin hiçbirinin arasında da çelişki yoktur. Selâm ism-i şerifi sahih rivayetle Efendimiz (s.a.v)’in namaz çıkışındaki şu zikrinde şöyle geçer; “Ey Allah’ım! Sen Selâm’sın ve selam Sendendir. Sen yücesin. Ey Celâl ve İkrâm sahibi.”

Sanki kul, Rabbinin emri olan namazdaki olası yanlışlarından, eksikliklerinden veya gafletinden dolayı Selâm ismi ile kurtuluş talep ediyor. Yani “Benim eksik ibadetim beni kurtarmaz ancak Sen beni kurtarırsın” diyerek O’nu sena ediyor.

Mahlûkatını zulümden selamete çıkaran Selâm olan Rabbimiz, Kadir gecesini de “Selâm” diye vasıflandırmış ve Kur’an-ı Hâkiminde veli kullarını “Selâm” sözüyle övmeyi tercih etmiştir.
Hile, kin, haset ve kötülüğü istemek gibi günah ve yasaklardan uzak duran her kul, Allah’a selamet bulmuş bir kalple gelecektir. Kulun bu gibi huylardan arınması Selâm-ı Mutlak’tan istifade etmesiyle mümkündür.

Rabbim bizi selameti arayanlardan, selameti bulanlardan ve o yüce selama mazhar olanlardan eylesin. Âmin. Elhamduillahi Rabbilalemin.

Nevin Yapıcıoğlu / Nisanur Dergisi – Kasım 2012

Kaynaklar:
İbn Kayyim – Esma-ül Hüsna
Gazali – Esma-ül Hüsna

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.