Abdullah KAVAN
Evdeki hesap çarşıya uymaz!
Her birey ve kesimin farklı hesapları vardır. Bu hesaplar doğrultusunda adımlar atılır. Bu günlerde Türkiye'nin konuştuğu yeni süreç, tarafların “çıkar” endeksli bakışıyla ilgilidir. Hükümet, iktidar hesaplarını yaparken, PKK, bölgeyi elde etme hevesine kapılmıştı. Bu hesaplar uzun zamandır yapılıyordu. 2013'te Devlet- Hükümet'in, Öcalan'ın “silahları bırakma” çağrısına heveslenmişti. Ancak bu heves karşılığında PKK'nın tüm hazırlığı bir “halk ayaklanmasını gerçekleştirmek” ve silahlandırma yönündeydi. İki yıl boyunca bu hazırlıklar sürdürülmüş ve kendilerine göre alt yapı tamamlanmıştı. Hükümet-Devlet ise gelinen istihbarat raporlarıyla buna vakıf olmasına rağmen bazı hesaplar için müdahale etmemişti. Hükümet tek başına iktidar olacağını düşünüyordu. Fakat istihbarat raporlarını değerlendirmemesi ve bu konuda adım atmaması ona pahalıya mal olmuş bulunuyor. Hesapların birbirini tutmaması kimyalarını bozmuş gibi görünüyor. Bundan sonra ders alacak mı hep beraber göreceğiz…
PKK'nın tutmadığı hesabı ise, kendisine çok daha pahalıya mal olacak gibi görünüyor. Çünkü “Kandil'e” giden raporlar çok farklıydı. Astın, üste iyi ve çalışkan görünmesi babında; halk yapılanması tamamlanmıştı. KCK yapılanması kapsamında, sokaktan tutun da bütün mahalleler, şehirler, hata bölgenin “serhıldan” için hazır olduğu ve hepsinin silahlandığı raporları ard-arda veriliyordu. 6-8 Ekim olaylarında piyasada görünmeyen güvenlik birimleri onları tam da buna heveslendirmiş ve inandırmıştı… Bu raporlara karşılık, Kandil'den gelen talimat tam bir devlet başkanı edasıyla, “ateşkesin bittiğini” ilan ediyordu. Bu açıklamadan hemen sonra, herkesin evlerin önüne sığınak kazılması ve silahlanıp sokaklara dökülme talimatı geliyordu. Bu yeterli görülmüyor, “devletin güvenlik birimlerini gözaltına alma” talimatlarını yağdırıyordu. Onlara göre iki yıldan beri yapılan hesabın tam zamanıydı. Fakat her şey tersine dönmüş bir durumla karşı karşıya kaldılar. Kendilerinin “sıfır” ihtimal verdikleri başta “Kandil” olmak üzere Kamplara yapılan saldırılar tam bir şok etkisi yaratıyordu. Hem de bu sefer partnerlerinden hiç istihbarat almadan kendilerine şiddetli bir saldırı yapılıyordu. Bunun şok'u içerisinde iken kendilerine yakın sitelerde defalarca bir halk ayaklanmasını istiyorlardı. Ast'lardan gelen raporlar bunun sağlanmış olduğunu ve buna hazır olduklarını yazmışlardı. Fakat günler geçmesine rağmen halk sokaklara inmiyordu. Zaten halk olayların yaşanmaması için kendilerini desteklememiş miydi? Bunun da boş olduğunu anlamış; bir şok daha yaşarken sırtını bağladığı emperyalist güçlerin dünden kendilerini yalnız bıraktığını anlıyordu. Bu afallama içerisinde Kandil, “çözüm sürecindeki kazanımların elden gideceğini anlayarak” yeni bir açıklama yapıyordu. Çözüm sürecinin devam etmesi gerektiğini ve bunun için hazır olduklarını söylüyorlardı. Kendilerine bir saldırı durumunda “devleti ele geçireceğiz” noktasından, “acilen uzlaşalım” noktasına gelmiş bulunuyorlar…
Bundan sonra bütün medya organlarıyla bunu dillendirecekler. Bütün figüranlarını “yeniden müzâkere” ve “yeniden masa” çerçevesinde organize edecekler. Kendilerinin “ateşkesin bittiği” çağrısını yapmamışlar gibi davranacaklar. Bu saatten sonra PKK-HDP çözüm sürecini dillerinden düşürmeyecek. Yeni bir hamleye zemin hazırlamak ve yeniden “serhıldan” yapmak için çözüm sürecinin devam etmesi gerektiğini ağızlarından düşürmeyecekler. Bu günlerde kendilerine yakın sivil toplum kuruluşlarını “çözüm süreci devam etmelidir” açıklamaları olduğu gibi… Sanki bu masa hiç olmamış gibi açıklamalar devam ediyor. Bu kapsamda Kılıçdaroğlu ve Demirtaş'ın bir araya gelmesi ve “barış güvercinleri” olduklarını topluma yansıtma çabaları gibi… Aynı zihniyete sahip iki Parti'nin bunu dillendirmeleri “aynaya bak kendini gör” mantığıdır. Zira çözüm süreci özellikle bölge insanı için “zulüm süreci” olmuştur. Netice itibariyle; PKK-HDP, tahakküm, zulüm ve kazanımlarını kaybetme korkusuyla “çözüm sürecini” dilinden düşürmeyecektir. Yeni hesaplar için buna ihtiyaçları vardır. Özetle; evde yaptıkları hesap çarşıya uymamıştır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.