Evlerin değil, kalplerin harabeye dönmesinden korkun

Allah’ın adıyla

Suriye çıkmazında dağılan ailelerin, berhava olan ümitlerin, dökülen kanların haddi hesabı yok.

Memleketlerinden terki diyar olup; Diyarbakır’a, Mardin/Kızıltepe’ye yerleşen Suriyeli kardeşlerimizin perişan hallerine şahid oldum. Yine Şanlıurfa/Ceylanpınar’a yerleşenlerin halini de onların haline vakıf olanlardan dinledim. Her ne kadar atalar “düşenin dostu olmaz” demişlerse de, göz önünde olan bunun böyle olmadığını gösteriyor. Mütedeyyin insanlar, mağdur olmuş, muhtaç duruma düşmüş kardeşleri için adeta bir seferberlik içerisindeler.

Umut Kervanı Yardım Platformu üyelerinden Kızıltepe Rahmet Gıda Bankası, Diyarbakır Umut Kapısı Gıda Bankası ve Ceylanpınar’daki Ensar-Der’in Suriyeli mültecilere yönelik yardım çalışmalarının bir kısmına da bizzat şahit olduk.
Diğer taraftan, Suriyeli mültecilerin, yeri gelince kendilerini Kürtlerin temsilcisi olarak lanse edenler tarafından hor görülmesini; itilip kakılmasını, bardağın boş olan tarafı olarak görebiliriz. Kürtlerin temsilcisi ve haklarının savunucusu olmak Suriyeli mültecileri hor görmeyi mi gerektiriyor? Farklı ideolojiye mensup olanları kovmayı mı gerektiriyor? Ne tuhaf bir zihniyet!

Fakat gayemiz birilerine taş atmak olmadığı için kimin gariban mültecilere yardım elini uzatmadığı hususunu burada bırakacağım.

Tabi, evleri, memleketleri harap olup çadırlarda, en zor şartlarda hayatlarını idame etmeye çalışan mültecilere yardım elini uzatanlara değinmek gerekir. Güzellikleri görmek, güzelliklerden, iyilik kervanlarından bahsetmek gerekir.

Şahit olduğumuz kadarıyla Umut Kervanı Yardım Platformuna üye derneklerinin yaptıkları, yapılması gerekenlerdir. Düşene gelip gidenin tekme vurduğu bir zamanda muhtaçlara umut ışığı olmak, yardım elini uzatmak;evleri haraba dönmüşlerin dertlerine derman, çeşme gibi akan gözlere mendil olmak içindir, çaba ve gayretleri.

Evleri harap olanlar demişken, bu husustaki bir nükteyi size aktarmadan geçemeyeceğim.

Geçenlerde bir derste “Komşusu aç iken, kendi tok yatan bizden değildir” hadisi çerçevesinde yardımlaşma ve dayanışma mevzusunu işledim. Özetle: “Evet, komşusu, işyerindeki arkadaşı, okuldaki, sınıftaki arkadaşı aç iken kendi tok yatan bizden değildir” i özellikle vurguladım. “İyi bakın çevrenize, iyi tanıyın birbirinizi, muhtaç olmasına rağmen bilmediklerinizi bilin, siz birkaç çeşit yemeği beğenmiyorken, yumuşacık yataklarda sabahlıyorken; bir çeşit yemek, yatılacak bir yatak hatta bir halı bulamayanlar var, onlardan kimi sizin aranızda da olabilir” dedim. İşte bu dersin çıkışında gençlerden biri kulağıma, “hocam, evleri harabe olanlar olabilir, dediniz; bir görseniz evimiz harabeden de beter” demesin mi?

Nükte de, tablo da bu; bunun yorumu sizin…

Evi barkı, akrabası, yakını burada olup da evi harabe de değil, harabeden beter olanların olması ne demek? Artık, ev, bark, akraba ve yakından ırak topraklarımızda misafir-mülteci olanların ne halde olabileceklerini varın siz düşünün.
Evet, her kim ne şekilde muhtaç duruma düşmüşse ona yardım elini uzatmak elzemdir.

Benimse vurgulamak istediğim asıl nokta ise şudur; muhtaç duruma düşerek, evlerin harabeye dönüşmesiyle insanın nihayetinde dünyası harap olur. Buna rağmen insanların dünyalarının imarı adına bile olsa muhtaçlara el uzatmak, evleri harabeye dönüşenlere gerekirse kerpiç olmak; olması gerekendir.

Korktuğum, korkmamız gereken; evlerin değil, kalplerin harabeye dönüşmesidir. Kalpteki ümit ışığının ölmesi, imanın kalp diyarından göçmesidir. İnsanların dünyalarını kurtarmak iyi güzel; ama en güzel olan, insanların dünyasıyla beraber ahiretini imar etmek, kurtarmaktır. Bunun için gerek Suriyeli mülteci kardeşlerimize yönelik olsun, gerek ahiretini sıkıntıda gördüğümüz diğer kardeşlerimiz için, maddi projelerin yanında manevi projeler, seferberlikler üzerine düşünmek ve bunlara eğilmek lazımdır. Muhtaçlara yönelik manevi seferberliğin olabilirliği başka bir yazının konusu olduğundan o konuya girmeyeceğim.

Evlerin harap olmamasının yanında kalplerin de harap olmaması için cehd eden yiğitlere selam olsun.
 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.