M. Ziya GÜMÜŞ
FAREDEN HAYAT DERSLERİ
Bazen hayattan, zamlardan, hayat pahalılığından, siyasetten, dünyanın gidişatından ve insanlardan sıkıldığınızı biliyorum. Öyle sıkılıyor, öyle bunalıyorsunuz ki, insanlardan kaçmak, bu hayattan ayrılmak, ahiret arabalarının kalktığı durağa varmak, orada bir dolmuşa binip buralardan gitmek ve bu diyarlara bir daha dönmemecesine göçüp gitmek istiyorsunuz. Ve Yunus’tan esinlenerek; “Bulduğunuz doğal gazlar, yaptığınız zamlar, yediğiniz kazlar sizin olsun bana seni gerek seni” diyerek ardınızdan bir not bırakmak istiyorsunuz. Öyleyse gelin dünyayı mahveden, babaları Âdem’in çizgisinden sapan insanoğlundan kaçıp, bir hayvanlar âlemine gidelim, belki dinleniriz. Bakalım dostlarımız ne yaparlar, ne ederler? Bu önsözden sonra…
Köy faresi bir gün yaşadığı ev sahibi insanoğlunun bir kapan kurduğunu görmüş. Kapana karşı diğer hayvanları uyarmak için harekete geçmiş. Tavuğa durumu izah etmiş. Tavuk: “Bana ne, beni ilgilendirmez. Çok şükür rahatça yumurtluyorum. Bu benim sorunum değildir. Sorun olarak gören tedbirini alsın” diyerek fareye dokundurmuş.
Tavuktan destek bulamayan fare, keçiye başvurmuş. Keçi: “Yapabileceğim bir şey yok. Ama sana dua edeceğimi bilmeni isterim gözüm” demiş.
İneğe başvurmuş. İnek kuyruğunu sallayarak hal diliyle “Başka kapıya” demiş. Fare kimseden istediği desteği bulamamış.
O gece kapandan şraaak diye şiddetli bir ses gelmiş. Köylü eşiyle kapana doğru hızla koşmuşlar. Elektrikler kesik olduğu için kapanı tam görememişler. Meğerse kapana zehirli bir yılan kısılmış. Köylünün karısı, elini karanlıkta görmediği kapana doğru uzatınca can çekişen yılan köylünün karısını sokmuş…
Karısını doktora götürmüş. Yılan antivenomu bulunmadığı için doktor ancak yarasını temizleyebilmiş. Hastasını eve göndermiş. Ama kadın zehrin etkisinden kurtulamamış. Ateşi yükselmiş.
Ve birazdan kader, hayvanlar âleminin gergefinde işlenecekti…
Yılanın soktuğu kadına, tavuk suyu tavsiye etmişler. Kocası bahçeye koşup, farenin kapan uyarısını dinlemeyen nemelazımcı tavuğu folun üzerinde yakalayıp yumurtlamasına fırsat vermeden kesmiş. Tavuk suyu içen kadın kendine biraz gelmiş ama güçlü zehrin etkisinden kurtulamamış.
Olayı duyan komşuları yoğun ziyaretlere başlamışlar. Kocası onlara ikram babında farenin kapan uyarısını “Sana dua ederim gözüm” diye alayvari geçiştiren ancak kendisine dua etmeyi unutan keçiyi kesmiş…
Olay ciddiyetini korumaya devam etmiş. Netice itibariyle kadın vefat etmiş. Millet taziyeye gelmiş. Adam bu sefer de farenin kapan uyarısına kuyruk sallayarak cevap veren ineği kesmiş.
Olup bitenleri ibretle izleyen fare, eline kalem kâğıt alıp yavrularına yazdığı “TAVSİYENAME” isimli kitabına ve tarihe şu notları düşmüş:
1-Sizi ilgilendirmediğinizi düşündüğünüz bir olay sizi dolaylı bir yoldan ilgilendirebilir, dikkatli olun. Size yapılan uyarılara kuyruk sallayarak cevap vermeyin!
2-Sizden yardım isteyenleri geri çevirmeyin.
3-Nemelazımcı olmayın! Nemelazımcı olursanız tavuk, keçi ve inek gibi lazım olacak olan siz olabilirsiniz.
4-Sana dokunmayan yılan kapana girerse, bıçak senin boğazına dokunabilir.
5-Kötülük deprem gibidir. Kapan gibi asıl fay hattı seni yıkmasa da, artçı sarsıntıları seni yıkabilir. Kötülük yapmayın! Varsın insanoğlu ve hayvanoğlu kötülük yapadursun!
6-Fare gibi küçük biri dahi, size yol gösterirse gurur yapmayın! Doğru sireni o çalmış olabilir.
7-Yavrularım tuzaklara karşı uyanık olun! Tavuk, keçi ve inek size yardım etmeyebilir. Ama özellikle Allah’ın tuzağının olduğunu hiçbir zaman aklınızdan çıkarmayın!
Sonuç olarak; meğerse dostlarımızın hayatı bizim hayatımızdan pak değilmiş. Her yerde sıkıntı var. Hayvanlar âleminin, insanlar âleminden pek bir farkı kalmamış. Oysaki biz yazımızın başında belirttiğimiz gibi insanlardan bıktığımızı belirtmiş, dinlenmek için dostlarımızın âlemine dalmak istemiştik.
Yoksa ecinnilerin hayatına da mı bir baksak?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.