M. Emin ÖZMEN
VİRÜS VE İLAHİ BOYUT
Bilindiği üzere yeryüzündeki herhangi bir ağacın herhangi bir yaprağının yere düşmesi dahi Allah’ın izniyledir. Onun izni olmadan miskali zerre bile yerinden deprenemez: “Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır; onları O’ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O’nun bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez. O, yerin karanlıklarındaki tek bir taneyi bile bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.” (En’am: 59)
İslami inanışa göre bu dünyadaki hayatımız bir imtihandır ve yeryüzünde bazılarını anlamlandıramadığımız imtihan çeşitleri vardır. Bu anlamda Melayê Cizirî olarak tanınan meşhur sofi Şeyh Ahmed el- Cezeri; “O Senden gelecek zulüm aslından adalettir, biz ona pek razıyız” demekle konunun derinliğine işaret etmiştir.
Deprem, sel, tsunami vb. çeşitli vakalar gibi hastalıklar da Allah’ın iznine bağlıdır ve birer imtihan vesilesidirler. “Allah'ın izni olmadıkça hiçbir musibet isabet etmez” (Teğabun:11). Fakat burada bir sorun ile karşılaşırız. İnsanın başına gelenlerin, yine insanoğlunun kendi elleriyle yaptıkları dolayısıyladır şeklindeki ilahi ikaz bir problem gibi durmaktadır. “Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir; kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar.” (Şûrâ: 30)
İyi ama meşhur sahabe Ebu Ubeyde bin Cerrah, o günün korona hastalığı olan vebadan vefa etti. Ya da Hz. Eyyüp (a.s.)’ın nice hastalıklar çektiğini hepimiz biliriz. Peki, bu ayeti onlara da şamil edersek, haşa elleri ile yaptıklarından dolayı mı bütün bunları yaşadılar?
Tam da burada şu ayet devreye girer: “And olsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele! Onlar, başlarına bir musibet geldiğinde, “Doğrusu biz Allah’a aitiz ve kuşkusuz O’na döneceğiz” derler. İşte rablerinin lütufları ve rahmeti bunlar içindir ve işte doğru yola ulaşmış olanlar da bunlardır. ” (Bakara:155-157)
Yani daha önce insanların kendi elleri ile yapıp ettiklerinden dolayı bir bela veya ceza olarak gönderilen musibet veya hastalık, burada sabredenlerin müjdelendiği bir mükâfat derecelendirmesine vesile kılınan bir basamak haline gelir. Kısacası burada ceza değil mükâfat devreye girmiştir.
Bütün bunlara rağmen İslam, hastalık mikrobunun engellenmesi için bütün hijyenik koşulları sağlamaktadır. Zaten abdest almak başlı başına bir temizlik olayıdır. Sabunun olmadığı, dezenfektelerin daha imal edilmediği tarihlerde, temiz işleri sağ, pis işleri sol elle yapmayı tavsiye etmek dahi, büyük bir hijyen nimetidir. Örneğin İslam sağ elle yemek yemeği veya su içmeyi tavsiye ederken, tuvalet temizlik görevini sol ele vermektedir. İşin hikmetini kavrayamayan beyinler; “Sol elin ne günahı var” şeklinde tepki koysa da, bu basit tedbir dahi mikropların yayılmasını önlemenin bir yoludur.
Yine “Bir yerde veba olduğunu duyarsanız oraya girmeyin, bulunduğunuz yerde veba çıkarsa o bölgeden de ayrılmayın!” (Buhârî, Tıp, 30; Müslim, Selâm, 32/92-100)” hadisi, bulaşıcı hastalıklarda uyulması gereken karantina tedbirini tavsiye etmektedir.
Bütün bunlara rağmen insanoğlu, günümüz koronası gibi hastalıkları zaman zaman yaşamıştır. Bu salgın dönemlerinde şeyhler, âlimler, iyi kullar vefat ettiği gibi günahkârlar, fasıklar, kâfirler de ölmüştür.
Yani toplumun her kesimi bu virüs illetinden etkilenmektedir. Demek ki bizler toplumsal bir imtihan ile karşı karşıyayız. Fakat bir ince ayrıntıyı burada yakalayalım. Toplumsal imtihana muhatap olan birey olarak bizler, ferdi imtihanımızı yaşıyoruz.
Demem o ki bu korona hastalığı kimimiz için bir bela, kimimize ceza, bazılarımıza ikaz, bir kesime de mükâfat olmuş oluyor. Örneğin günah batağına bir şekilde girmiş olanlarımıza bu hastalık ikazdır. Belki de durumdan gereken dersi çıkarıp tövbe edeceklerdir. İflah olmaz derecede küfre saplanıp, yeryüzünde Allah’a ve kullarına karşı kibirli davrananlara, görünmez derecede küçük olan bir Allah’ın askeri ile verilen bir ceza şekline bürünmektedir.
“Vücuduna batan bir dikene varıncaya kadar, Müslümanın başına gelen her bir musibet sebebiyle hataları affolunur.” (Müslim, Birr, 49) hadisi gereği, müminlerin günahlarının affına sebebiyet verdiği için bir imtihan aşaması olduğu gibi, Hz. Peygamber’in bazı hadislerinde Allah yolunda savaşırken ölenlerin dışında da şehit sayılacak kişiler bulunduğu, bunların arasında veba, kolera gibi bulaşıcı yaygın hastalıklar sebebiyle ölenler de zikredildiği” (Buhârî, Cihâd, 30; Müslim, İmâre, 164-165) için, şehadet gibi bir makama vesile olduğu için mükafat olmuş oluyor.
Kısacası toplumsal imtihan olan bu korona hastalığında, herkes kendi ferdi imtihanını ikaz, ceza, sabır, mükâfat şeklinde yaşıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.