Muhammed YARARLI
Hak ve batıl savaşında korku hastalığı ve ilacı
“Allah'u Teâlâ dedi ki: korkmayın, muhakkak ben sizinle beraberim sizi görüyor ve işitiyorum.” ( Taha 46 )
Batıl ehli kendi menfaaatlerine aykırı davrandıklarına inandıkları müminleri engellemeye çalışırken sürekli tehdit, öldürme, zindana atma, terör, kışkırtma, mal ve cana kastetme gibi çeşitli yolları kullanmışlardır. Böylece insanları hayatlarından endişelendirmekte, onları korkutarak, kendi isteklerini yaptırmaya çalışmaktadırlar.
Korkarak sinmenin ise iki sebebi vardı:
Birincisi; Hayat ve ölümün bu hâkim güçlerin elinde olduğunu zannetme yanılgısına düşmek.
İkincisi; Güç ve kuvveti ellerinde tutan hâkim güçler de dâhil olmak üzere kâinattaki bütün varlıkların dizginlerinin Allah'ın elinde olduğunu ve Allah Teâlâ'nın onlardan daha kuvvetli olduğunu unutmaktır.
İslam tarihi göz önünde bulundurulduğunda, bir dönem İslamla tanışmış, islamın hak yol olduğuna iman etmiş birçok insanın, İslam düşmanlarının bu tehdit ve korkutmalardan etkilenerek, İslam düşmanlarına karşı Cihad etmekten ve inandıkları bu değerleri yaşamaktan vazgeçtiği, hatta bazılarının hâkim güçler adına Müslüman kardeşleri aleyhinde çalışmaya başladığı görülebilmektedir.
İslam düşmanlarının bu korkutma ve tehditlerine, hücum ve saldırılarına karşı İslam davetçilerini ayakta tutabilecek en önemli silahları, hiç şüphesiz manevi açıdan kendilerini yetiştirip, Allahu tealanın kendilerine şah damarlarından daha yakın olduğunu, kendilerini görüp duyduğunu, yani kısacası Allahın kendilerine olan yakınlığını ve beraberliğini hissedebilmeleridir. Böylece düşmanların korkutma ve tehditlerine hiç aldırmadan, kendilerini sinmeye ve geri çekilmeye davet eden şeytan ve nefislerine karşı koyabilirler.
Aşağıdaki ayeti Kerime, Allahın yakınlığını gerçekten yüreklerinde hissedebilen ashabı kiram ve müminlerin, düşmanlarının korkutma ve tehditlerine karşı verdikleri mükemmel bir cevaptır.
“Bir kısım insanlar, müminlere:"Düşmanınız olan insanlar size karşı (muazzam) bir ordu topladılar, onlardan korkun" dediler. Bu, onların imanını artırdı da: "Allah bize yeter. O ne güzel vekil'dir, dediler”.(A. İmran 3)
İslâm davetçileri, Allah ile beraberliği devamlı olarak hissetmelidirler. Buna çok ihtiyaçları vardır. Bu yakınlığı hissedebildikleri zaman, kendilerini korkutan -tehdit eden, sindirmek isteyen zalimlerin, firavunların korkutmalarına hiç aldırmayacaklardır.
“Firavun "Ben size izin vermeden mi O'na inandınız? Doğrusu o size sihri öğreten, büyüğünüzdür. And olsun ki, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da sizi hurma kütüklerine asacağım. Hangimizin azabının daha çetin ve daha devamlı olduğunu bileceksiniz" dedi.
İman eden sihirbazlar: "Seni, bize gelen apaçık mucizelere ve bizi yaratan Allahtan üstün tutmayacağız. Ne yapacaksan yap. Sen, ancak bu dünya hayatında hükmedebilirsin.” Taha71-73
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.