Hakikat İklimine Doğru
“(Ey Habibim) Oku! Yaradan Rabbinin Adıyla. O insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku! Senin Rabbin sonsuz kerem sahibidir.
“(Ey Habibim) Oku! Yaradan Rabbinin Adıyla
O insanı bir kan pıhtısından yarattı
Oku! Senin Rabbin sonsuz kerem sahibidir. O kalemle yazmayı öğretmiştir.
İnsana bilmediğini öğretti.
Bu, kendisini müstağni görmesindendir. Şüphesiz ki dönüş Rabbinedir…” Alak 1-8
Dergimizin bu ilk sayısıyla yelken açtığımız “hakikat iklimine” biz de “kulluk” itibarıyla hayatın temelini oluşturan ilk ilahi fermanlarla başladık. Allah-u Tealanın her işi büyük bir hikmete mebnidir. İlk inen ayetlerdeki hikmet daha ilk adımda birkaç cümle ile ortaya konulan itikat… Allah’ın Resulü’nün (sav) ve ilk Müslüman neslin eşsiz başarılarının sırrını ortaya koymaktadır.
İnsanoğlunun hayatı kompozisyonel bir yapı arzeder. Başlangıcı, gelişim evresi ve bir sonu vardır. Bu, Allah’ın (cc) hikmetinin ve eşyadaki sırrın gereğidir. Sahip olduğu akıl sayesinde eşyadan farklı yaratılan insan, eşyaya, ilahi ölçüleri gözeterek hükmetmekle mükelleftir. Mevcudat üç unsurludur: Rububiyet makamı, tabiat ve tabiatla kuşatılmış insan. Bu ilahi ferman ile insanın mevcudat içinde konumlandırılması yapılmaktadır. Konumunun temel unsurları zikredilerek bunların nasıl icra edileceği anlatılmış ve böylece imtihan start almıştır.
Her şeyin başı ilimdir. Bu nedenle ilk emr-i ilahi “Oku” fermanıdır. Oku! Yani bil, öğren araştır ve itikat et. Okumak, bilmek yetmiyor. Nice bilgin vardır ki Allah-u Teala onları “akletmeyen cahiller” olarak nitelemektedir. Bilgileri onları hakikate, hayatın ve eşyanın sırrına ulaştırmıyor. Çünkü onlar ilme usulünce yanaşmıyorlar. İlmin esrarı ve mertebeleri vardır. Buna göre, bu ayeti kerimelerde bu sırlara değinilmiştir;
1-Allah’ı (cc) Bilmek: İlmin başı Allah’ı (cc) bilmektir. O’nun Rububiyetini, sonsuz kudretini, kainatı O’nun yarattığı, Ondan başka ilah, Halık olmadığını, ezeli ve ebedi olduğunu bilmektir. Burada okumaktan kasıt, bir satıhtan okumaktan ve öğrenmekten ziyade idrak etmek ve itikada dönüştürmektir. “Yaratan Rabbinin adıyla oku” emri ilahisi yaratma, terbiye ve hükmetmeyi Allah’a (cc) has kılmaktadır. Bu da temelde Allah’ın dışında hiç kimseye ve hiçbir şeye baş eğmemeyi, kulluğu hayatın her safhasında O’na hasretmeyi gerektiriyor. Diğer madde ve madde ötesi ilimler bu ilmin yan kollarıdır ve nihayetinde Allah’ın Rububiyetine müteveccihtir.
2-Kendini Bilmek: Kişi Allah’ı (cc) bildikten sonra kendini de hakkıyla bilecektir. Allah’u Teala kendisini tanıttıktan sonra insana yönelerek cevherini ortaya koymaktadır. “O insanı bir kan pıhtısından yarattı” Bir hiçken, yokluk aleminden, tiksindiren en edna bir şeyden, “alak”tan yaratılmıştır. İşte insanın özü budur. Kendi cevherini idrak eden insan Allah’ın (cc) yanında ne kadar küçük, kıymetsiz ve bir hiç olduğunu bilecek, ne Allah’a ne insanlara ve ne de tabiata karşı büyüklenmeye yeltenmeyecek, varlık ve izzetini “Sonsuz kerem sahibi” olan Rabbine itaat, ibadet ve şükürde bilecektir.
3-Kul ile Rabb’in Münasebetini Bilmek: Rabbi ve Rabbe karşı konumu idrak etmek kulluğu intaç etmektedir. “Rab” kelimesi, hayatın maddi manevi her safhasında itaat edilen, ram olunan merci demektir. Dolayısıyla kişi kulluğun bilincine varacak ve hayatı bir kulluk-ibadet süreci olarak algılayacaktır.
İşte Müslümanların temel sorunu bu noktada somutlaşmaktadır. Allah’ın (cc) ilahlığının kabullenilip kabullenilmemesi bu safhada kendini gösterir. Sosyal hayatta Allah ile münasebet kurulamadığında “Allah’ı bilmek ve iman etmek” havada kalmaktadır.
İlmin bu safhası, insanın düşünsel ve sosyal platformda gelişim sürecine tekabül ettiğinden en fazla dikkat edilmesi gereken evredir. Hayat ve ilişkiler gelişip yayılmaktadır. Hayat şartlarının kolaylaştırılmasına yönelik diğer müsbet ilimler ve hayat şartları insanı çepeçevre kuşatır. Şüphesiz ki Allah (cc) insanın önünü her türlü gelişim ve tekamüle açmıştır. “O kalemle yazmayı öğretti. İnsana bilmediği şeyleri öğretti” ayet-i celileleri temel itikat hassasiyetiyle tekamüle ve hayatta derinleşmeye teşviktir. Bunun için insana gerekli olan akıl, zeka, bedensel beceriler ve eşya gibi donanımlar bahşetmiştir.
Allah-u Teala’nın bu “Sonsuz Keremleri”nden hakkıyla istifade edilmesi, hayatın kulluk bilinciyle idamesi imtihanın odağını oluşturuyor. Ama çoğu zaman insan bu safhada azgınlaşıp süfli bir pıhtı menşeli oluşunu unutarak Allah’ın keremini kendine mal edebilmektedir. Allah-u Teala bunun önlenmesi ve hayatın doğru mecrada akışının idamesi için yine bu temel itikadi ilimlere şiddetle işaret ederek “Sakın (okumamazlık etme) Çünkü insan muhakkak azar. Bu kendini müstağni görmesindendir” buyurmaktadır. İnsanı en iyi bilen, onun Sanii olan Allah’tır. Onun yaratılışını ve yaratanını unutarak büyüklenip azgınlaşacağının altını çizerek Habibine bunları devamlı kullarına hatırlatmasını, insanın kendi yaratılışından ve Allah’ın kereminden gafil kalmamasını emretmektedir. İlim, gelişme ve tekamülün formülü budur.
4-Ahireti Bilmek: Nefsin azgınlığını, kibir saltanatını ve hayatta sınırsız hareket edebilme anlayışını zir u zeber eden bir itikattır ahiret ilmi. Bu nedenle daha ilk adımda Allah-u Teala bunun bilinç altına yerleşmesini isteyerek hayatın ve ilmin bir kalıp ve dengeye oturmasını dilemektedir. “Şüphesiz ki dönüş Rabbinedir” Ahiret ilmi ile ölüm ilmi ayrı şeylerdir. Ahiret ilminde Allah’a rücu, dünya amellerinden ve kendisine bahşedilen sonsuz nimetlerinden hesaba çekilme vardır. Bunun neticesi olan cennet-cehennem, yani ceza-mükafat hakikatı… Neticesinin mukadder cehennem azabı olduğunu idrak eden insanın günah ve isyana dalması, bunlarda ısrar etmesi mümkün değildir.
Allah-u Teala bizleri hakkıyla okuyan, hakkıyla öğrenen, hakkıyla idrak eden ve usulünce amel eden kullarından eylesin (Amin)
İnzar Dergisi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.