Halepçe’nin acısı tazeliğini kuruyor
Halepçe Anıt-Müze ve Kabristanı ziyaret eden Mardinli gazeteciler, katliamın üzerinden 27 yıl geçmesine rağmen acının halen tazeliğini koruduğunu söylediler.
Ortadoğu’daki en vahşi katliamların başında gelen Halepçe katliamını yerinde görmek üzere Irak Kürdistanı’na giden Mardinli gazeteciler yurda döndü. Halepçe Anıt-Müze ve Kabristanı ziyaret eden Mardin Life Yazı İşleri Müdürü Kadir Üründü ve Yayın Yönetmeni Nezir Güneş, ziyaretlerini İlke Haber Ajansı’na değerlendirdiler.
Bölgesel Kürt Hükümeti sınırları içinde bulunan ve daha önce Süleymaniye kentine bağlı olan ancak iki ay önce il olan Halepçe’de incelemeler yaptıklarını anlatan Üründü ve Güneş, katliamda yaşamını yitirenleri yakınları ile görüştüklerini söylediler. Üründü ve Güneş, aradan 27 yıl geçmesine rağmen Halepçelilerin o acıyı hiç unutamadıklarını ifade ettiler.
Üründü, “Halepçe, yakın tarihin belki de en kanlı katliamlarından biri. İran- Irak savaşı sırasında Saddam Hüseyin’e bağlı kuvvetlerin kimyasal silahlarla çoğu çocuk ve kadın beş bin Kürdü öldürmesinin üzerinden tam 27 yıl geçmesine karşın acının izlerini her yerde görmek mümkün. 16 Mart 1988’deki katliamda yaşamını yitirenlerin anısına şehrin girişine 19 metre 88 santim uzunluğunda 16 sütün üzerinde büyük bir anıt dikilmiş Halepçe’nin girişine. Anıtla birlikte katliamda ölenlerin mezarlarının bulunduğu üçü toplu olmak üzere büyük bir kabristanın yanında ölenlerin maketlerle canlandırıldığı ve fotoğraflarının yer aldığı müze anıların canlı tutmasını sağlıyor. Katliam sırasında 14 yaşında olan Ümit Muhammed Ali Reşit, katliam günü kendisinin ailesi ve akrabaları ile birlikte bir araç içinde bombardımana maruz kaldığını ve öldüğü sanılarak kefenlendiğini, mezara konulurken vücudunun hareket etmesi ile nefes almaya başladığının fark edilmesi ile hastaneye kaldırıldığını söyledi. İki kardeşini ve annesini bombardımanda yitiren Ali Reşit, saldırıdan nasıl kurtulduğunu anlatırken hem kendisi hem de bizler duygulu anlar yaşadık. Bizler Reşit’i dinlerken gözyaşlarımızın kendiliğinden aktığına şahit olduk. Ve ne acıdır ki; mazlum halkın 1988’de soluduğu ölümün kokusu, izlerini farklı esaretlerle etkisini günümüze kadar taşıdığını Halepçe sokaklarında gezerken bir kere daha görmüş olduk. Halepçe insanlığın kanayan yarasıdır.” dedi. (M. Salih Keskin – İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.