Abdulhalim SEÇKİN
Hizmet ayrıcalığı
Bir işyerine gelen bayan müşterinin sırf tesettürlü olduğu için ya da erkek müşterinin sakallı olduğu için o işyerinden kovulduğu görülmüş müdür? Zannederim cevabınız hayır olacaktır. Çünkü işin ucunda işyerinin bir menfaati vardır. Bu yüzden neredeyse her türlü işyerinden tesettürlü bayan veya sakallı kişi rahatlıkla alışveriş yapabilmektedir.
Bir imamın, cemaat namazına gelen birine, senin düşüncen veya fikrin benimki ile uyuşmuyor. Bu yüzden arkamda namaz kılma, dediği görülmüş müdür? Ya da Kur'an dersi almaya gelen bir çocuğa, imamın ben babanı sevmiyorum. Bu yüzden sana ders vermeyeceğim dediği görülmüş değildir. Çünkü imam sadece belirli kişilerin değil, herkesin, tüm köyün veya tüm mahallenin imamıdır.
Peki bir okula gelen öğrenciye sırf tesettürlü olduğu için, bir öğretmen tarafından ders verilmediği, dersten kovulduğu, günler veya aylarca okul idaresi tarafından okuldan kovulduğu görülmüş müdür? Elbette ki evet. Bunun örneklerini çok gördük, duyduk ve okuduk. Daha düne kadar bu tarz hadiseler sürekli yaşanıyordu. Şu anda bu tarz hadiseler münferit olarak yaşanmaya devam etmektedir.
Özel bir hastaneye giden tesettürlü bir bayanın, orada görev yapan bir doktor tarafından tesettürü nedeniyle kovulduğu, kendisine karşı saygısızlık yapıldığı, hakaret edildiği veya azarlandığı görülmüş müdür? Elbette ki hayır? Neden? Çünkü: İşin ucunda o hastanenin menfaati vardır ve yönetimi buna müsaade etmez.
Durumu biraz da devlet hastanesi açısından düşünelim. Neden devlet hastanesinde bir bayan veya erkek doktor tesettürlü bir bayana alenen hakaret edebilmektedir. Tesettürlü bir bayana hakaret etmektedir. Onu aşağılamakta ve cahil muamelesi yapmaktadır. Ya da bir bayan emniyet yetkilisi tarafından, bir bayan sadece çarşaflı olduğu için, hiç sorma gereği hissetmeden “okuma yazması yok. İmza atmasını bilmiyor” ibaresi koymaktadır.
Ne yazık ki bu durumlar günümüz Türkiye'sinde yaşanmaktadır. Kamuda ve her yerde “tesettür serbestliği sağlandı” ibareleri lafta kalmaktadır.
İşe biraz da seçime gittiğimiz şu günlerde siyaset yönünden bakalım. Bir siyasi parti hükümet olmayı hak ederken ya da bir parti bir il veya beldede belediye seçimini kazanırken, sadece kendisine oy verenlere hizmet etmek üzere mi seçimi kazanmaktadır. “Sen bana oy vermedin. Sana hizmet etmem. Senin yolunu yapmam. Yapacağım yolu bana oy verilen köy veya mahallenin hizasına kadar yaparım, gerisine karışmam” demesi ne kadar etik veya ne kadar adildir?
Ne yazık ki Doğu ve Güneydoğu'da hiç hizmet görmeyen vatandaş, seçimden seçime gördüğü bir kaç kilometrelik yol yapımında da ayrıcalık ile karşılaşmakta ve herkese yapılması gereken hizmetten sırf dindarlığı bahane edilerek mahrum edilmektedir. Ya da “oyunuzu bize verme sözü verirseniz size yol yaparız.” gibi tekliflerle karşılaşmaktadırlar.
Hizmet sadece bir kaç kilometrelik yol yapımı ile sınırlı kalmakta, seçimden sonra yarım kalan kısmının yapılmasından bile vazgeçilmektedir.
Köyler içerisindeki kanalizasyon ve benzeri yer altı çalışmalarına, hiç dokunulmamaktadır. Kimi köylerin sokaklarından, kanalizasyon suyunun kokusundan geçilememekte, kimi köylerde kanalizasyon suyu şelale gibi akmaktadır. Kimi yerlerde çocuklar bu lağım suyunun içinde oynamakta ve hastalık kapmaktadır. Sinekler, sivrisinekler vb. haşereler ise cabası...
Peki il, ilçe ve beldelerin halini görüp de ben sana oyumu vermem diyen vatandaş var mı? Ne yazık ki o da yok. Çünkü siyasi anlayış insanların gözünü kör etmiş ve körü körüne bir tabiiyet yaşanmaktadır.
Doğrusu bu hal içler acısıdır. Halkımızın her açıdan haklarına kavuşması için uyanması ve uyandırılması gerekmektedir. Bunun için de aziz İslam davetçilerinin omuzlarına büyük görevler düşmektedir. Bu halkın her açıdan bilinçlendirilmesi ve haklarına kavuşması için kavli ve fiili dua gerekmektedir.
Her açıdan hak ve hukukumuza kavuşmak temennisiyle, Allaha emanet olun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.