HÜDA-PAR 1. Olağan Büyük Kongresi

HÜDA-PAR 1. Olağan Büyük Kongresi

Türkiye genelinde 41 il ve 197 ilçede teşkilatlanma çalışmalarını tamamlayan Hür Dava Partisi'nin (Hüda- Par), Ankara'da düzenlediği 1. Olağan Büyük Kongresi büyük coşku ile gerçekleştirildi. Hür Dava Partisi'nin yeni başkanlığına Av. Zekeriya Yapıcıoğlu

ANKARA - Hür Dava Partisi'nin (Hüda-Par) 1. Olağan Büyük Kongresi Ankara'da saat 10:00'da büyük coşku ile start aldı. Binlerce kişinin Türkiye'nin dört bir yanından akın ettiği kongre Ankara Anadolu Gösteri ve Kongre Merkezi'nde yapıldı. Genel Başkanlık seçiminin de yapıldığı kongre salonu yaklaşık 2 saat kala dolmaya başladı.


Hüseyin Yılmaz'ın yeniden aday olmadığı Hüda-Par Genel Başkanlığı'na Genel Başkan Yardımcısı Zekeriya Yapıcıoğlu başkan olarak seçildi.


Kongre öncesi Abdurrahim Mecid, Arapça olarak "Hoş geldiniz" sunumunda bulundu. Daha sonra Türkçe ve Kürtçe Şiirler okundu.


Kongreye katılan misafirler
Kongreye ayrıca Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Salih Kapusuz, Ak Parti Mardin Milletvekili Abdurrahim Akdağ, Ay Yıldız Partisi Genel Başkanı Şerap Gülhan, Saadet Partisi Eski Millet Vekili Musa Okçu, Saadet Partisi Ankara İl Başkanı Yardımcısı Mustafa Başpehlivanoğlu, Azadi İnisyatifinde Av. Sıtkı Zilan, Al Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Burhan ve Şeyh Sait torunu Abdulillah Fırat birçok alim, kanaat önderi ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri katıldı.


"Dürüst Siyaset Gerçek Adalet, Hür Dava Hür Dünya"
Kongrenin yapıldığı salon yeşil, sarı ve beyaz renklerden oluşan parti bayraklarıyla süslendirdiği görüldü. Salonda kurulan platforma asılan "Dürüst Siyaset Gerçek Adalet" ve "Hür Dava Hür Dünya" yazılı sloganlar ise dikkat çekti. Ayrıca salona "Davamız: Huzurdur, Barıştır, Kardeştir" yazılı dev afiş asıldı.


Dört dilde parti marşları çalındı
Türkçe, Kürtçe, Zazaca ve Arapça olmak üzere dört ayrı dilde, parti marşları çalındı. Parti parçalarının çalındığı sırada ellerindeki bayrakları sallayan coşkulu kalabalık, ezgilere eşlik ettiği görüldü.


Salondan tekbir sesleri eksik olmadı
Kongreye Türkiye'nin değişik bölgelerinden çok sayıda kanaat önderi, STK temsilcileri ve partililer katıldı. Kongrenin yapıldığı salonda bayanlar için ayrı bir yer tahsis edildiği görüldü.


Sık sık tekbirlerin çekildiği kongreye "Hür Dava Hür Dünya, Dürüst Siyaset Gerçek Adalet" şeklince sloganlar atıldı.


Genel Başkan ve Divan Kurulu üyelerinin salona girişi
Hür Dava Partisi Genel Başkanı Hüseyin Yılmaz ve beraberindeki Divan Kurulu üyeleri saat: 10.00'da kongrenin yapıldığı salona girdiler. Parti başkanların salona girişleri sırasında tekbirlerin çekildiği görüldü. Hür Dava Partisi Genel Başkanı Hüseyin Yılmaz, yoğun ilgiye karşılık tüm katılımcıları selamladı.


Sunuculuğunu Faruk Polat ve Emin Özaslan'ın yaptığı HÜDA PAR 1. Olağan Büyük Kongres Genel Başkan Yardımcısı Abdussamet Yalçın'ın Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı.


Yavuz: Hüda Par vereceği sözleri fiiliyata dökecektir
Kur'an tilavetinin ardından yoklama yapıldı. Yoklamanın ardından açılış konuşması için sahneye HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Yavuz davet edildi. Konuşmasına Allah'a hamd ve Resulüne selam ve selat ederek konuşmasına başlayan Yavuz, daha sonra katılımcıları selamladı. Tarihsel süreç içerisinde birçok sözlerin verildiğini, ancak bu sözlerin fiiliyata dökülmediğini ifade eden Yavuz, Hüda Par'ın vereceği sözleri fiiliyata dökeceğini, bu yüzden "Hür Dava Hür Dünya" dediklerini söyledi. Yavuz, kongrenin İslam ümmetine hayırlar getirmesini niyaz etti.


Divan başkanlığına Mahmut Tekdal seçildi
HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Yavuz'un konuşmasının ardından divan başkanlığı seçimi yapıldı. Oylama sonunda divan başkanlığına HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Mahmut Tekdal seçildi.


Partisinin 1. Olağan Büyük Kongresinde konuşan Hür Dava Partisi Genel Başkanı Hüseyin Yılmaz, Kongreden sonra, yeni yönetimle beraber seçim startı vereceklerini söyledi ve Parti Genel Başkanlığına aday olmayacağını açıkladı.


"Yeni yönetimimizle beraber seçim startı veriyoruz"
Yıllardır ezilen, sömürülen, dışlanan, horlanan, açlığa yoksulluğa, sefalete, mahkum edilen, halka hizmet için çalışırken payına zindan, esaret ve muhacerat düşenlerin sesi olmak için yola çıktıklarını belirten Yılmaz, "Kongreden sonra, yeni yönetimimizle beraber seçim startı veriyoruz. Mazlum ve mustazaf halkımızın sesi olarak meydanlara iniyoruz. Halkımıza hizmet için temsiliyetini sağlamaya, çaresizliklerine çare olmaya geliyoruz. Halkımızı layıkıyla temsil edecek, hür insanların, hür davası olan HÜDA PAR'ın güneşi doğmuştur. Su bulunmuş, artık teyemmüm'ün hükmü kalmamıştır" dedi.


Halkımızın kendi çocuklarına, dininin, emir ve yasaklarını öğretmekten men edildiği günler gördük. Kuran-ı Kerim'in öğrenilmesi başta olmak üzere, İslami bilgileri öğrenmek ve öğretmek için camilere gidenlere terörist muamelesi yapıldığı günler gördük. Elifbaların, takkelerin, tespihlerin, kelime-i tevhid tablolarının suç delili olarak el konulduğu günler gördük. Annelerin, babaların, gençlerin hatta çocukların dahi, soruşturma geçirdiğine, binlercesinin cezalandırıldığına, şahid olduk.


"Halkın teveccühünü gören derin güçler harekete geçti"
Mustazaflar hareketi olarak, 2004 yılında kurumsallaşmanın ilk adımını attıklarını belirten Yılmaz, "Yaptığımız hizmetlerle kısa sürede halkımızın desteğine ve teveccühüne mazhar olduk. Halkımızı ve inancımızı ilgilendiren meselelerde yaptığımız mitinglerde bu sevgiyi ve teveccühü dost düşman herkes gördü. İşte bu sevgi ve teveccühten korkan derin ve karanlık yapılar harekete geçti/geçirildi.


"Tehdit ve baskılara boyun eğmeyeceğimizi hala öğrenemediler mi?"
Bu günlere bedel ödeyerek, bin bir bela ve musibetle sınanarak geldiklerini ifade eden Yılmaz, "Tehdit ve baskılara boyun eğmediğimizi, eğmeyeceğimizi hala öğrenemediler mi? Üstad Bediuzaman gibi, zindanları nasıl medrese-i Yusufiyelere çevirdiğimizi görmediler mi? Buradan sistemin derin yapılarına ve onlara hizmet adına bize zulüm edenlere sesleniyorum; Yeter artık! Halkın temsilcisi ve Hakkın sesi olan camiamızla uğraşmaktan vazgeçin" dedi.


"PKK sorunu ile Kürt meselesini aynılaştırmak hata olur"
Çatışmalı ortamın son bulması için başlatılan Çözüm Sürecini olumlu bulduklarını dile getiren Yılmaz, yıllardır süren bu şiddet ve çatışma ortamından en fazla Kürt halkının zarar gördüğüne dikkat çekerek, "Çatışmalı ortamın bitmesi, silahların susması, duygusal yaklaşımları durdurup daha akılcı davranmayı getirecektir. Bu ilk aşama olarak önemlidir.


Kürt meselesinin çözümü için sonraki aşamalarda adımlar atılırken sap ile saman birbirine karıştırılamamalıdır. PKK sorunu ile Kürt meselesini aynılaştırmak, özdeşleştirmek yapılacak en büyük hata olur. PKK, Kürt meselesinin çözümsüzlüğünden doğan ve devletin yanlış uygulamalarıyla büyüyen bir sonuçtur.


Devlet PKK ile silahların bırakılması ve şiddetin sonlandırılması için pazarlık yapabilir. Böyle bir pazarlığın PKK ile yapılması doğal olan şeydir. Normaldir. Elinde silah olanla silahın bırakılması pazarlığı yapılır. İmralı ve Kandil sadece kendilerini destekleyenlerin temsilcileridir. Bu münasebetle Kürt halkının sadece bir kesiminin temsilcileridirler ve temsilcisi oldukları örgüt ve kişiler adına konuşabilirler. Taleplerde bulunabilirler. Kürt halkının gasp ve inkar edilen insani ve İslami haklarının teslimi/iadesi konusunda tek başına muhatap alınması telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğuracaktır.


"Kürtlerin hakları söz konusu olduğunda, muhatap Kürt halkının tüm örgütlü yapılarıdır"
Kürtlerin hakları söz konusu olduğunda, muhatap Kürt halkının gerek seküler ve gerekse İslami kesimlerinin tüm örgütlü yapılarıdır. Masada her kesimin temsilcisi olmalıdır. Haklar ve talepler için ortak bir deklarasyon yayınlanmalıdır. Hiç kimse dışlanmamalıdır. Bu yapılmadığı takdirde Kürt halkı bilinçli bir şekilde kaos ve çatışmanın içine çekilmiş olacaktır. Bu durumda olacakların tek sorumlusu devlet adına buna zemin hazırlayan hükümet olacaktır" uyarısında bulundu.


Süreç şeffaf olmalı
Bu sürecin sağlıklı yürümesi için, sürecin oldukça şeffaf olması gerektiğini vurgulayan Yılmaz, "Kapalı kapılar ardında yapılan görüşmelerde, Kürdistan'da diğer siyasi yapıların tasfiyesi ve etkisizleştirilmesi gibi pazarlıklara girişilmemelidir. Kendi lehlerine, halkımızın aleyhine sonuç doğuracak anlaşmalardan kaçınmalıdırlar. Böyle bir girişimi kabul etmeyeceğimizi herkes bilmelidir. Hiç kimse yanlış hesap içine girmemelidir. Süreci izliyor, gelişmeleri takip ediyoruz. Kürt halkının tüm kültürel ve siyasi hakları verilmeli ve statüsü belirlenmelidir. Statü ve haklar, bir örgüte veya gruba değil, Kürt halkına tanınmalıdır, verilmelidir. Kürt halkının kültürel ve siyasi hakları kişisel ve örgütsel çıkarlara kurban edilmemelidir" dedi.


Hür Dava Partisi 1. Olağan Büyük Kongresi, başkan seçilen Av. Zekeriya Yapıcıoğlu konuşmasında önemli konulara temas etti. Katılımcıları Türkçe, Kürtçe, Zazaca ve Arapça selamlayarak konuşmasına başlayan Yapıcıoğlu, insanlığın içinde bulunduğu manevi buhrandan çıkışı ve kurtuluşunun özüne ve fıtratına dönmesi ile mümkün olabileceğini vurguladı.


"İnsan insanın kurdudur" anlayışına karşı olduklarını ifade eden Yapıcıoğlu konuşmasını şöyle sürdürdü: "İnsanlar Hazret-i Âdem ve Havva'nın çocukları olarak kardeştirler. Hayatın temel kanunu cidal ve savaş değil, dayanışma, yardımlaşma ve kardeşliktir. Kardeş kardeşine zulmetmez, darda kaldığında onu yalnız bırakmaz. İnsanı fıtratından ve aslından uzaklaştırmayı yani ifsadı gaye edinenlere karşı, Özüne döndürmeye, içine düştüğü buhrandan çekip çıkarmaya yani ıslahına gayret edenler hep var olagelmiştir. Bu mücadele, Hak ile batılın, doğru ile yanlışın, aydınlık ile karanlığın, adalet ile zulmün mücadelesidir. İnsanlık bu mücadeleye dün şahit oldu, bugün şahit oluyor ve yarın da şahit olmaya devam edecektir. İşte biz, hakkın, doğrunun, aydınlığın ve adaletin yanında, Batılın, yanlışın, karanlığın ve zulmün karşısındayız. Bu uğurda, nereden gelirse gelsin, her türlü bela, musibet, tehdit, yıldırma, korkutma, kınama ve benzeri zorluklara ve güçlüklere göğüs gerecek, azim ve kararlılıktayız."



"Devlet millete hizmet için vardır"
Devletin, ortak yaşamın ihtiyaçlarını gidermenin aracı olduğunu ve millete hizmet için var olduğunu vurgulayan Yapıcıoğlu, "Ama gelin görün ki insanların hizmet etsin diye oluşturup vergilerle besledikleri devlet, asli görevinden sapmış, efendisi olan halkı adeta bir hizmetkâra dönüştürmüştür" dedi.



"Muhalif olanlar hainlikle suçlanıp cezalandırıldı"
"Halka rağmen halk için anlayışı egemen olmuştur" diyen Yapıcıoğlu, "Devleti yönetenler, halka rağmen kendi ideolojilerini halka dayatmışlardır. Muhalif olanlar hainlikle suçlanıp sert bir şekilde cezalandırılmışlardır. Devlet, halkın desteğini sağlamak ve sürekli kılmak için, sürekli dış düşmanlar, vehmi korkular ve tehlikeler üretmiş, halkları birbirine düşman yapmış, oluşturduğu bu ortamdan faydalanarak varlığını sürdürmüş, bu da yetmezmiş gibi kutsal bir yapı olarak saygı görmek istemiştir" şeklinde konuştu.


"Devletin hiçbir kutsallığı yoktur"
Devlet, insanların hür ve güven içinde yaşayabilmesi için var olduğunu ve hiçbir kutsallığının olmadığını vurgulayan Yapıcıoğlu, "Halk hizmetkâr değil efendidir. Devlet gücünü elinde bulunduran görevliler ise bir bütün olarak halkın hizmetkârıdır. Ötesi değil! 90 yıllık buyurgan, kendini kutsayan, halka tepeden bakan, kerameti kendinden menkul devlet anlayışından siyaset kurumları da nasibini fazlasıyla aldı. Çıkarcı, benmerkezci, partizanca tavır ve tutumlar sistemin partilerine o derece sirayet etti ki, günümüzde bile hala bir bütün olarak siyaset kurumu, halk nezdinde güvenilmez, saygı duyulmaz kurumların başında geliyor. Bunun baş sorumlusu bizatihi siyaset kurumunun kendisidir" dedi.


"Temel hak ve hürriyetler pazarlık konusu yapılamaz"
Kürt meselesinin çözümünde temel hak ve hürriyetlerin pazarlık konusu yapıldığını belirten Yapıcıoğlu konuşmasını şöyle sürdürdü: "Siyasetin bir kanadı Kürtlere kendi kimliğinizi ve haklarınızı istiyorsanız din ile aranıza mesafe koymanız gerekir diyor. Diğer taraftan birileri Kürtlere biz din kardeşiyiz, bölücülük yapmayın anadilde eğitim diye bir hak yoktur dilinizden vazgeçin diyor. Biz de diyoruz ki 'ey Kürtler! Dilinizden veya dininizden birinden vazgeçmek zorunda değilsiniz."


"Kürt meselesinin çözümü için anayasa değişikliği gerekiyor"
Yapıcıoğlu, "Yeni anayasada yer alacak vatandaşlık tanımıyla ilgili tartışmalar hepinizin malumudur. Yapılan bazı öneriler, adeta fıkra gibi. Mesela 'Türkiye Cumhuriyeti Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır' gibi. Biz de mecliste grubu bulunan siyasi partilere ve topluma şunu öneriyoruz. Temel hak ve hürriyetlerin düzenlendiği kısımda 'Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesin yukarıdaki maddelerde sayılan haklardan eşit bir şekilde yararlanmasının temini devletin görevi, yükümlülüğü, varlık ve meşruiyet nedenidir' şeklinde bir madde ilave edin. Böylece hem vatandaşlık tanımı ile ilgili tartışmaların son bulması sağlanmış, hem de hak ve özgürlüklere kuvvetli bir vurgu yapılmış olur" dedi.


"Değiştirilemez madde olmamalı" ,Anayasa tartışmalarından biri de değiştirilemez maddeler olduğunu ifade eden Yapıcıoğlu, "Bu maddelere dokundurtmayız diyenler, bu maddelerin kurucu irade tarafından Cumhuriyetin kuruluşunda getirilmiş hükümler oldukları için 550 milletvekilinin kabulü ile bile değiştirilemeyeceğini iddia ediyorlar. Halkın gözünün içine baka baka yalan konuşuyorlar. Aranızda hukukçular var. İsteyen herkes 1921 ve 1924 Anayasalarını internetten indirip inceleyebilir. O anayasaların ilk maddeleri bugünkü gibi değil. Ayrıca bu maddelerin değiştirilemeyeceğine dair herhangi bir hüküm de 1921 ve 1924 anayasalarında yoktur. Bize göre yapılacak anayasada değiştirilemez hiçbir madde olmamalıdır" diye konuştu.


"Zihniyet değişimine ihtiyaç var"
Yeni anayasa ile birlikte yeni bir düzene ve zihniyet değişimine ihtiyaç olduğunu belirten Yapıcıoğlu, yeni anayasa için şu önerilerde bulundu:

"Toplumun etnik, dini, siyasal ideolojik tüm farklılıkları, anayasada kendini bulmalıdır, bulabilmelidir.

Anayasanın, halkın dinini, canını, malını, aklını ve neslini koruyacak, bir "toplumsal mutabakat metni" olmasına dikkat edilmelidir.

Yeni anayasa, rejimin ve devletin çıkarlarını değil, halkının çıkarlarını korumalıdır.


Kutsal devlet anlayışı terk edilerek halk, devlet karşısında güçlü bir konuma getirilmelidir.

Aynı devlet yapısında bir arada kardeşçe yaşamak için "ulus devlet" anlayışı terk edilmeli, etnik kimliklere eşit mesafede durulmalıdır.

Ya hiçbir etnik gruba vurgu yapılmamalı ya da Türk kimliği gibi devletin kurucu unsuru olan Kürt kimliği de anayasada yerini almalıdır.

Farklı etnik yapılardan oluşan devletlerde, toplumu bir arada tutacak bir üst kimliğe, güçlü bir ortak paydaya ihtiyaç vardır.

Bizim gibi, aynı dine inanan, farklı etnik yapıdaki toplulukları, bir arada tutabilecek en büyük ve en güçlü payda İslam'dır."


"İslam kardeşliği esastır"
"Görmezden geldiğimiz en büyük paydamız evet İslam'dır. İslam kardeşliği esastır" ifadelerini kullanan Yapıcıoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: Ülkemizde sıkça başvurulduğu gibi, bir halkın diğerine dönük hak taleplerini baskılama aracı olarak değil, gerçek anlamıyla dikkat edin bu kardeşlik, 'adaletle taçlandırılmış bir kardeşlik' olmalıdır. Bunun gerçekleşebilmesi için öncelikle devlet İslam'la barışmalıdır. Toplumun yüzde doksan dokuzunun paylaştığı İslam paydasını paylaşmayan azınlık kesimlerinin de temel hak ve hürriyetleri elbette ki anayasal güvence altına alınmalıdır. Burada hiçbir duraksama ya da tereddüt olamaz. Mevcut ideolojik devlet anlayışı terk edilmelidir. Mevcut devlet anlayışının tek tipleştirici uygulamasının uzantısı olan ilkelere ve devrim yasalarına yer verilmemelidir. Dünyadaki gelişmelere ve ihtiyaçlara bağlı olarak, halkın talepleri doğrultusunda devlet yapısı da pekâlâ değiştirilebilmelidir."


"Kürt halkının dili de resmi dil olmalı"
"Devletin kurucu unsuru olan Kürt halkının dili de resmi dil olmalı, Kürtçenin resmi dil olarak statüsünü kolaylaştırmak için hem Türkçe hem de Kürtçeyi karşılayan ortak bir alfabe oluşturulmalıdır" diyen Yapıcıoğlu, "Anadilde eğitim hakkı tanınmalı, devlet okullarında Kürtçe, eğitim ve öğretimin yolu açılmalıdır. Her türlü siyasi fikir, özgürce ifade edilebilmeli ve bu fikri savunan partiler kapatma tehdidi ile karşılamamalıdırlar. Partiler, tüzük ve programlarını özgürce hazırlayabilmeli ve bununla seçimlere girebilmelidir. Partileri sınırlayıcı sığ ideolojik çerçeveler terk edilmelidir. Seçim barajı kaldırılmalı veya farklı kesimlerinin mecliste temsilini sağlayacak makul bir orana indirilmelidir. Ülke vatandaşı azınlıklara nüfusları oranında belli bir milletvekili kontenjanı ayrılmalıdır. Mecliste milletvekili yeminini şekli ve içeriği değiştirilmelidir Resmi ideolojiye bağlılık içeren bir yemin şekli olmamalıdır" dedi.


"Karma eğitime son verilmeli"
Eğitimde, zorunlu karma eğitime son verilmeli, ebeveynlerin çocuklarını gönderebilecekleri yeterli miktarda kız ve erkek okulları açılmalıdır.

Hiç kimse dili, ırkı, cinsiyeti, dini veya kılık kıyafeti nedeniyle eğitim hakkından mahrum edilmemelidir.

Zorunlu eğitim tamamen parasız olmalı ve öğrencinin masrafları devlet tarafından karşılanmalıdır. Eğitimlerine devam edebilmeleri için öğrencilere ve yardıma muhtaç ailelerine aylık bağlanmalıdır.

"Düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki her türlü engel kaldırılmalı"
Düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki her türlü engel kaldırılmalıdır. Fikir hürriyeti, aynı zamanda düşüncesini ifade etme ve bu düşünce etrafında örgütlenme hak ve hürriyetini de kapsar.

Hakaret, iftira, şiddete başvurma, ırkçılık, ayrımcılık, toplumun kutsal değerlerini aşağılama saldırma, insan fıtratına aykırı fiillerin savunulması, düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez..

Aynı şekilde, Toplumun beden ruh ve akıl sağlığını bozacak, söz fiil ve davranış düşünce hürriyeti olarak kabul edilemez.

Alkol, uyuşturucu, eşik altı masajlar, gayrı ahlaki yayınlar aklı olumsuz etkileyen ve sağlıklı düşünmenin önündeki en belirgin engellerdir. Bu engeller de kaldırılmalıdır.

Ahlaksızlık ve toplumun ahlaki yapısını bozacak davranışlar, özgürlük maskesi altında hoş görülemez.

Sapıklık özgürlük değildir. Cinsel sapmalar hastalıktır ve derhal tedavi edilmelidir.


Yaşam hakkı kutsaldır. Devlet dahi bu hakka müdahale edip, ihlal edemez.
Devletin, vatandaşın hayat hakkına müdahalesi, vatandaşların birbirlerinin hakkına müdahalesinden farklıdır.

Bu nedenle devletin kurumları aracılığıyla vatandaşın hayat hakkına müdahalesi daha ağır sonuçlara bağlanmalıdır.

Devletin kendi koyduğu kurallara uymaması keyfi müdahalelerde ve uygulamalarda bulunması "devlet terörü" olarak değerlendirilmelidir.

Vatandaşını, her türlü saldırıdan korumak zorunda olan devletin, hukuksuz tutumu ve zulmü en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.


Yaşam hakkı, vatandaşların, insan onuruna yaraşır bir şekilde yaşamasını, hayat sürmesini ve hayatını idame ettirebilmesi için lazım olan temel ihtiyaçların, devlet tarafından karşılanmasını da kapsar. Vatandaşların, İnsanca yaşam koşullarını sağlamak devlettin yükümlüğüdür.


Mal edinme ve malında tasarruf meşru çerçevede olmalıdır. Sermaye sahiplerinin sahip oldukları imkânı, malı ve serveti toplum veya kişi aleyhine kullanmasını engellemek devletin görevi ve sorumluluğudur. Hiç kimse sahip olduğu malı israf etme veya imha etme hakkına sahip değildir. Vatandaşın malı, hırsızlık gasp gibi haksız eylemlere karşı korunduğu gibi, haksız vergilere karşı korunmalıdır.


Yargıda çok hukuklu bir sisteme geçilmelidir. Nizalı taraflar yargılama usul ve hukukunu kendi aralarında anlaşarak belirleyebilmelidir. Tarafların seçtiği hukuk çerçevesinde husumettin giderilmesi için aralarında hüküm vermek için hakem tayin edebilmelidir. Nizalı tarafların saygı duyduğu, inançlarına ve geleneklerine uygun hukuk sistemini ve kişileri hakem olarak belirleme hakkı tanınmalıdır.


Kanun önündeki eşitlik ilkesine aykırılık teşkil eden özel yetkili mahkemeler kaldırılmalıdır. Yasalar, adli mahkûmlar ile siyasi mahkûmlara farklı uygulanmaktadır. Gerek cezalandırmada ve gerekse verilen cezaların infazında siyasi mahkûmlara fazladan ceza verilmekte ve infaz yasalarından daha az istifade ettirilmektedirler. Ayrımcılığa sebebiyet veren usul ve infaz yasalarındaki adaletsizlikler giderilmelidir.


Devletin, mevcut sisteme muhalif olanlara karşı, katı tutumu değişmelidir. Sistem karşıtı vatandaşlarını, toplumu ifsat eden halkın canına, malına, namusuna el atanlardan daha tehlikeli gören anlayış terk edilmelidir. Vatandaşını düşman gören anlayışın ürünü olan Terörle Mücadele Yasası kaldırılmalıdır. Cezaevlerindeki insanlık onuruyla bağdaşmayan uygulamalar sonlandırılmalıdır. Mahkûmların ailelerinden uzak cezaevlerine gönderilmesi uygulamasına son verilmelidir."


Son olarak teşekkür konuşması için kürsüye çıkan HÜDA PAR'ın yeni Genel Başkanı Av. Zekeriya Yapıcıoğlu, "Aziz kardeşlerim! Göstermiş olduğunuz teveccühten dolayı size teşekkür ediyor. Herkesin duasına ihtiyacım, dua ettiğinizde bu kardeşinizi de unutmayın. Davamız: huzurdur, barıştır, kardeşliktir. Birinci hedefimiz adaleti yeniden tesis etmektir. Biz dürüst bir şekilde siyaset yapacağız. Eğer güneşin doğma vakti gelmişse kimse ona engel olamaz. Adalet güneşinin doğuşu yakındır. Beni bu göreve layız gördüğünüz için hepinize teşekkür ediyorum" dedi.


Bu arada partililer, "Gönlümüz seninle ey başkan!", "El ele kol kola seninleyiz ey başkan!" ve "Türkiye seninle gurur duyuyor" şeklinde sloganlar attı.
Şura Meclisi ve Merkez Disiplin üyeleri seçildi


Divan Başkanlığı'na sunulan teklifin ardından yapılan oylamada GİK, Şura Meclisi ve Merkez Disiplin üyeleri belli oldu.

İşte HÜDA PAR Genel İdare Kuruluna seçilen asil üyeler:
Serkan Ramanlı, İsa Aydın, Cemal Çoban, Mehmet Bahattin Temel, Sait Şahin, Fadıl Şani, Erdal Elibüyük, Şahzade Demir , Mehmet Mehdi Oğuz, Necat Özdemir, Abdurrahman Cens, Hasan Aşkın, Adalet Şakir, Mehmet Emin Vural, Abdulsamet Yalçın, Zeynep Yalçın, Mehmet Hüseyin Yılmaz, Nihat Buğrahan, Aynur Sülün.


Yedek üyeler:
Mustafa Oruç, Nihat Bönül, Nurullah Gülsever, Abdurrahman Türk, Ahmet Özdemir, Yusuf Doyar, Nurettin Teymur, Nazlıhan Akyol, Mehmet Ali Okçu, Nazım Eprem.

HÜDA PAR Şura Meclisi'ne seçilen asil üyeler:
Nuri Güneş, İlhan Günay, Ömer Çelik, Murat Dalkılıç, Elif Yüksek, İhsan Yüce, Abdurrahman Geşkin, Murat Sadak, Mehmet Karaca, Yunis Kale, Abdulkadir Septioğlu, Fahrettin Ökten, Mahmut Eninoğlu, Esra Sivi, Abdulhalim Tekbir.

HÜDA PAR Merkez Disiplin Kurulu asil üyeleri

Ahmet Erkul, İdris Yapıcıoğlu, Cihan Bozaba, Mehmet Zeki Ergin, Abdurrahim Mecit, Yusuf Kiraz, Abdurrahim Akkurt

HÜDA PAR Merkez Disiplin Kurulu yedek üyeleri:

Fuat Demir, Bilal Aydın, Salih Çiftçi…


Hüda-Par 1. Olağan Büyük Kongresi toplu dua ibadeti ile son buldu. (Osman İçli/Salih Keskin/Ayetullah Turgut/Fırat Aslan/Fatih Akgül - İLKHA)

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.