HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu gençlerle buluştu
İstanbul'da gençlerle buluşan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Türkiye'yi etkileyecek seçimlerle ilgili doğru tercihte bulunmaları tavsiyesinde bulundu.
HÜDA PAR Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Adayı Zekeriya Yapıcıoğlu, HÜDA PAR Genel Başkan yardımcıların Abdullah Aslan, Mehmet Eşin ve İstanbul İl Başkanı İsa Güvendik ile birlikte İstanbul'un Kartal ilçesinde gençlerle buluştu.
Pazar günü yapılacak seçimin öneme vurgu yapan Yapıcıoğlu, gençlerden son saatlere kadar sahada olmalarını ve seçimler için çalışmalarını istedi.
Samimi bir ortamda geçen buluşmada, gençler merak ettikleri konularda sordukları sorulara cevap buldu.
14 Mayıs Pazar günü yapılacak seçimler hakkında konuşan Yapıcıoğlu, "Artık yabancılar da son yılların en önemli seçimi olduğuna dair bizimle hemfikir. Gerçekten önemli bir kavşaktan geçiyoruz. Bu kavşakta Türkiye'nin yönü hangi tarafa olacağı konusu belirlenecek. Bazen öyle yollar vardır ki, yol çatallaşınca soldan da sağdan da giderseniz yol aynı yere çıkabilir. Ancak bazen öyle kavşaklar vardır ki, o kavşakta yönünüzü belirleyince artık o yola geri dönebilmeniz için bazen saatlerce ya da onlarca kilometre sonra bir dönüş yolu bulup oraya dönebilirsiniz. Oradaki her bir kilometreyi bir yıl olarak düşünürseniz eğer 14 Mayıs yanlış sapağa saparsak tekrar işleri düzeltmek, doğru bir istikamete direksiyon kırabilmek içi belki on yıllarca beklememiz gerekebilir. Ya da on yıllarca geri gitmemiz mümkündür. Bu nedenle gerçekten bu seçim çok önemli." dedi.
"Tarihi bilgiler bazen insanın geleceği için ışık olur, önünü aydınlatır"
Yapılacak seçimlerin önemi hakkında konuşan Yapıcıoğlu, "Birkaç örnek üzerinden bu seçimin neden önemli olduğunu izah etmeye çalışalım. Bir ker memleketin etrafından bir ateş çemberi var. Güneyimizde Suriye'de 2011'den beri devam eden bir karışıklık var ve ne kadar süreceği belli değil. Filistin'de yine siyonistler baskınlarını, zulümlerini arttırmaya başlamış. Öte taraftan Tunus'ta karışıklıklar başladı. Orası biraz düzene girmiş derken siyasi bir çalkantı dönemi başladı. İkinci körfez savaşından beri Irak bir türlü istikrara kavuşmadı. Bunlar yetmiyordu, bir NATO ülkesi olan Türkiye kendisi gibi bir NATO ülkesi olan Yunanistan ile gerginlik tırmandı. Doğu Akdeniz'de yeni petrol ve gaz sahaları aranıyor. Burada büyük miktarda doğalgaz olduğu yönünde yaygın bir kanaat var ve onun nasıl paylaşılacağı konusunda herkesin kendine göre bir hesabı var. Kuzeyde Rusya ile Ukrayna arasından bir savaş patladı. İlk günlerde savaşın kaçıncı gününde ne kadar insan öldüğüne ilişkin istatistikler yayımlanıyordu. Sayılar artık yüzbinlerle ifade edilmeye başlandığı için o rakamları kimse vermiyor, kimse de merak etmiyor. Görünen o ki 'bu savaş ne kadar çok sürerse Rusya'yı o kadar yıpratırız. Ukrayna da oltanın ucundaki yem gibidir' diye hesap yapan bir Amerika var. Batıda Amerika, Almanya, İngiltere, Fransa... Diğer yandan Yunanistan, Ermenistan, israil 'Erdoğan gitsin' diyor. Erdoğan'ın gitmesini istemelerinin muhtemelen en büyük sebebi Rusya ile Ukrayna arasındaki savaştır. Tarihi bilgiler bazen insanın geleceği için ışık olur, önünü aydınlatır." diye belirtti.
"Hayırlı olan, iyi olan, güzel olan sulhtur"
Eğer tarihten ibret alınmazsa, tarihin tekerrür edeceğini hatırlatan Yapıcıoğlu, "Birinci Dünya Savaşı'nda, savaş içerisinde bulundukları ülkelerin donanmalarından kaçan bazı Alman gemileri Osmanlıya sığındı. Osmanlıya sığınan gemiler, Marmara'yı geçip İstanbul'a geldiklerinde bir müddet bekledi ve sonra Osmanlı bayrağı asıldı. O gemiler gidip Karadeniz'de Rus limanlarını bombaladılar. Osmanlının Birinci Dünya Savaşı'na girmesinin kısa hikâyesi budur. Sonra yüzbinlerce kilometre karelik toprak kaybı, siyasi parçalanmışlık, ekonomik çöküş ve Osmanlı diye bir devletin ortadan kaybolması... Şu anda savaş başladıktan sonra NATO çok istedi ki, Türkiye bu savaşta Ukrayna'nın yanında yer alarak Rusya'ya adeta savaş açsın. Biz de ilk günden beri 'Bu savaş bizim savaşımız değil' dedik. Allah mecbur etmesin. Hayırlı olan, iyi olan, güzel olan sulhtur. İnsan mecbur olmazsa savaşmaz. Çünkü bir savaşa girildiğinde nerede biteceği bilinemez. Allah etmesin mecbur kalınırsa her şey göze alınıp savaşılır. Ancak seni ilgilendirmeyen bir savaşta neden böyle bir riski alasın ki? Bunu yapamayanlar 'Bu adam gitsin' diyorlar." şeklinde konuştu.
"Tehlikeyi sezip önlem alınmazsa ateş sokağınıza geldiğinde yeni uyanırsanız, en büyük zararı siz görürsünüz"
Erdoğan'ın denge siyaseti yürüterek Türkiye'yi Rusya-Ukrayna savaşından uzak tuttuğunu ifade eden Yapıcıoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Başkanlar üzerinden onları İstanbul'a davet edip her iki taraf ile de anlaşmalar yapıp hem enerjisini hem de tahılını ihtiyaç duyan savan ülkelere salimen götürmesi için aynı zamanda bir güzergâh oluşturuyor. Bundan mıdır bilmiyoruz ama muhalefetin vaatlerinden biri 'Eğer iktidara gelirsek bir NATO ülkesi olarak Ukrayna'ya daha fazla destek vereceğiz' diyorlar. İktidara gelirsek Suriye'de savaştan kaçanları cellatlarına teslim edeceğiz. Doğu Akdeniz'de, Libya'da ne işimiz var?' diyorlar. Eğer etrafınızda olabilecek bir tehlikeyi sezip önlem alınmazsa ateş sokağınıza geldiğinde yeni uyanırsanız, en büyük zararı siz görürsünüz. Savaş senin kapına geldiğinde yıkım senin şehrinde olur. Önceden tedbir almazsan ekonomik olarak da çok kayıplar yaşarsın."
"Etnik veya mezhep temelli çatışmaların alevlenmesine zemin hazırlamak akıl kârı mı?"
Son dönemde etnik ve mezhep temelli bazı girişimlere zemin hazırlandığına dikkat çeken Yapıcıoğlu, "Birileri de içindeki etnik ve mezhepsel temelleri kaşımaya başlar. Birisi durup dururken 'ben aleviyim' diyorsa, birisi Türkler ile Kürtleri birbirine düşman etmeye çalışıyorsa bu tehlikenin farkına varmak gerekir. Şu anda böyle bir siyaset güdülüyor. Birileri 'yeter ki iktidar olalım ondan sonra tufan mı kopuyor, memleket mi batıyor, savaşa mı giriliyor hiç önemli değil, yeter ki bu adam gitsin' diyorlar. '21 yıldır bu adam iktidarda artık gitsin' diyorlar. Peki, yerine kimi getirelim. Sadece iktidar değişsin diye memleketi savaşın eşiğine getirmek, ekonomiyi daha da işin içinden çıkılmaz hale sokmak, etnik veya mezhep temelli çatışmaların alevlenmesine zemin hazırlamak akıl kârı mı? Hangi vicdan bunu kabul eder? İnsanlığını kaybetmemiş hangi insan bunu normal karşılayabilir. Çatımız akıyor diye yıkılması mukadder olan bir eve taşınırsak bize düşman olanlardan, yok olmamızı isteyenlerden başka kim bize aferin diyecek." ifadelerini kullandı. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.