HÜDA PAR'dan "Birlik" girişimi
Türkiye ve dünyadaki gelişmeleri değerlendiren Hür Dava Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Yavuz, İslami Partiler Birliği gibi bir birlik ve beraberliğe gitmenin önemine dikkat çekti. Suriye meselesine de değinen Yavuz, Türkiye, İran ve Mısır'ın sorun
HABER MRK - Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Yavuz, Türkiye'de ve dünyada yaşanan gelişmeleri değerlendirdi. HÜDA PAR yetkililerinin Irak Kürdistan'ındaki temasları hakkında bilgi veren Yavuz, ziyaretin birlik, dayanışma, tecrübeleri paylaşma ve görüş alış verişinde bulunma amacıyla yapıldığını belirterek, parti olarak İslami Partiler Birliği gibi bir birlik ve beraberliğe gitmenin zorunlu olduğuna inandıklarını söyledi.
İslami Partiler Birliği
HÜDA PAR Genel Başkanı M. Hüseyin Yılmaz, Genel Başkan Yardımcıları M. Bahattin Temel ve İsa Aydın'dan oluşan heyetin Irak Kürdistan'ına bir ziyaret gerçekleştirdiğini ifade eden Yavuz, ziyaretin amacını birlik, dayanışma, tecrübeleri paylaşma ve görüş alış verişinde bulunma olarak açıkladı.
Yavuz, "Genel Başkanımız M. Hüseyin Yılmaz'ın bu ziyaretlerde dile getirdiği gibi: "Bugün Müslümanların zayıf zalimlerin ise güçlü olması; Müslümanların zayıflığından ve düşmanın güçlülüğünden değildir. Tam aksine Müslümanların parçalanmışlığından ve düşmanlarının ise birlik oluşlarındandır. İslami Partiler Birliği gibi bir birlik ve beraberliğe gitmenin zorunlu olduğuna inanmaktayız."
İslam ümmeti içinde birlik ve dayanışmanın sağlanabilmesi için öncelikle siyasetçiler ve âlimler arasında diyalogun artması ve birliğin sağlanması gerektiği düşüncesindeyiz" dedi.
"Cezalar HÜDA PAR'ı siyasetten tasfiye girişimidir"
10 Mayıs 2013 tarihinde İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2 yıldır devam eden İslamî STK davasında yapılan yargılamanın “yargı skandalı” olarak tarihe geçecek bir kararla sonuçlandığını dile getiren Yavuz, sözlerini şöyle sürdürdü: "Aralarında partimiz genel başkan yardımcıları M. Bahattin Temel ve Said Şahin, İstanbul İl Başkanımız M. Ali Gönül, Bağcılar İlçe Başkanımız Burhanettin Manas ve Kartal İlçe Başkanımız Ramazan Suna’nın da bulunduğu 15 kişiye somut hiçbir delil olmamasına rağmen oybirliği ile toplam 113 yıl 4 Ay hapis cezası verildi.
Bundan birkaç gün sonra da Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nde görülen İslami STK duruşmasında aralarında partimiz Seyhan İlçe Başkan Yardımcısı Mehmet Aktaş ile Adana Umut Der eski Başkanı Selahattin Aydın’ın da bulunduğu 5 kişiye verilen toplam 37 yıl 6 aylık hapis cezası onandı.
Bu haksız, hukuksuz cezalar HÜDA PAR’ı siyaset sahnesinden tasfiye teşebbüsüdür. Bu teşebbüsler sonuçsuz kalmaya mahkûmdur. Mahkemenin bu kararı Anayasanın ve kanunların kısıtlı da olsa tanıdığı hakların, dindarlar söz konusu olunca nasıl da “terör faaliyeti” olarak değerlendirildiğini açıkça göstermiştir. Statükonun haksızlıklarını ve eksikliklerini dile getiren ve düzeltmeye gayret edenler, İslami hassasiyet sahibi kişi ve kurumlar olunca, herkese eşit olarak tanınması gereken hak ve özgürlükler kullandırılmamaktadır. Meşru ve haklı taleplerin yasal zeminde dile getirilmesi bile terörist faaliyet kapsamına alınıp cezalandırma yoluyla bir yıldırma ve sindirme politikası güdülmektedir.
Hükümet sessiz kalarak sorumluluktan sıyrılamaz
Başta AK Parti Hükümeti olmak üzere devlet idaresinde etkili ve yetkili olan tüm kurum ve kuruluşlar, emniyet ve yargı işbirliği ile yapılan bu haksızlıklara engel olmayarak ortak olmuşlardır. Tepkisiz kalarak da bu zulme rıza göstermişlerdir. Kendine yönelik yargı operasyonlarını alelacele kanun değişikliği yapmak da dâhil, her türlü olanağı kullanarak bertaraf edebilme maharetini gösteren Başbakan ve hükümeti, bu topraklarda gerçekte hiçbir zaman var olmamış “yargı bağımsızlığı” bahanesinin arkasına saklanarak partimize ve İslami sivil toplum kuruluşlarına yönelik bu zulmün sorumluluğundan sıyrılamazlar."
"Suriye meselesinde çözümü ABD'den beklemek yeni zulümlere davetiye çıkarır"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Amerika ziyaretini de değerlendiren Yavuz, Suriye meselesinde çözümü ABD'den beklemenin yeni zulümlere davetiye çıkaracağını belirtti.
Başbakan Erdoğan'ın ABD Başkanı Obama ile görüşmesi ve ardından yaptığı açıklamaları hatırlatan Yavuz, "Başbakan Erdoğan, Suriye ile ilgili olarak Obama ile düşüncelerinin örtüştüğünü belirterek muhalefetin desteklenmesi ve Esed'in gitmesi ve Suriye'nin terör örgütlerinin faaliyet sahası olmasının engellenmesi konusunda Amerika ile tam bir mutabakat içerisinde olduklarını beyan etmiştir. Amerika’nın kimleri terörist olarak gördüğü bilinmektedir. Bu cümlelerden gelinen süreçte ÖSO haricinde Suriye’de mücadele veren İslami grupların terörist olarak değerlendirildiği ve hedef tahtasına oturtulduğunu esefle ve ibretle izlemekteyiz.
Toplumları terörize eden, hak ve hukuk tanımayan bir devletten İslam coğrafyasındaki sorunların çözümünü beklemek yeni zulümlere davetiye çıkarmaktır. İslam coğrafyasında sömürünün, zulmün ve katliamın sorumlusunun emperyalist Amerika olduğu göz ardı edilerek çözüm mercii olarak kabul edilmesini zul addediyoruz" şeklinde konuştu.
"Türkiye, İran ve Mısır sorunun çözümünde öncü rol oynamalı"
HÜDA PAR olarak İslam ülkelerin kendi aralarındaki sorunların özellikle Suriye sorununun çözümünü kendi içlerinde araması gerektiğine inandıklarını belirten Yavuz, "Suriye’de çatışan taraflar üzerinde etkinliği bulunan Türkiye, İran ve Mısır sorunun çözümünde öncü rol oynamalı ve Suriye halkının iktidara gelmesini sağlayacak bir formül üzerinde uzlaşmalıdır. En akılcı ve kalıcı çözüm budur" dedi.
Reyhanlı ile ilgili iddialar
Reyhanlı'daki patlamaların ardından Suriyeli mültecilere saldırıldığı yönündeki iddiaları hatırlatan Yavuz, "Reyhanlı'da bombaların patlaması ile birlikte Suriyelilere saldırıldığı, bazı Suriyelilerin patlama sonrası linç edildiği ancak patlama nedeniyle öldüğü şeklinde kayıt tutulduğu, Suriyeli mültecilerin güvenlik gerekçesi ile evlerinden dışarı çıkamadıkları, temel gıda ihtiyaçlarını karşılayamadıkları ve hasta olanların tedavi olmak için hastaneye gidemedikleri iddia edilmektedir. İlçe sakinlerinin tepkilerine maruz kalan Suriyeli mültecilerden bazılarının bu yüzden ülkelerine döndükleri basına yansımıştır.
Suriyeli mülteciler misafirimizdir. Savaştan kaçan bu insanlara sahip çıkılmalıdır. Hükümet bu konuda üzerine düşeni yapmakta yetersiz kalmıştır. Gerçeklerin ortaya konulması ve kamuoyunun bilgilendirilmesi için hükümet derhal soruşturma başlatmalıdır. Olaylarda sorumluluğu ve ihmali bulunan kamu görevlilerine görevden el çektirilmeli, barış ve huzurun sağlanması için gerekli bütün tedbirler alınmalıdır" dedi.
Mavi Marmara katliamı mağdurlarına destek
HÜDA PAR olarak Mavi Marmara katliamı davasını takip edeceklerini belirten Yavuz, açıklamalarını şöyle sürdürdü: "Gazze'ye insani yardım taşıyan ''Mavi Marmara'' gemisine uluslararası sularda düzenlenen saldırıya ilişkin dönemin İsrail genelkurmay başkanı, deniz kuvvetleri komutanı, istihbarat başkanı ve hava kuvvetleri komutanının İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davanın duruşmasına 20 Mayıs'ta devam edilecek. Sayın Genel Başkanımız Av. M. Hüseyin Yılmaz ve Genel Başkan Yardımcımız Av. Zekeriya Yapıcıoğlu, mağdurlara destek amacıyla duruşmaya müdahil vekili olarak katılacaklardır.
Özür dilenmesinden sonra, bu davanın ödenecek tazminat ile kapatılacağı endişesini taşıyoruz. HÜDA PAR olarak bu davanın takipçisi olacağımızı, siyonist katillerin özür ve tazminat ile işledikleri cinayetlerin cezasını çekmeleri için her türlü çabayı sarf edeceğimizi kamuoyuna belirtiyoruz."
Anayasa Mahkemesi Başkanının Laiklik açıklamaları
Yavuz, "Kahramanmaraş'ta düzenlenen bir konferansta konuşan Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın Anayasa Mahkemesi'nin 2000'li yıllara kadar 25 partinin kapatma kararına imza attığını hatırlatarak "Herhalde sicili çok parlak olmayan kurumların başında benim kurumum geliyordu. Anayasa Mahkemesi, 2000'li yıllara kadar 25 parti kapattı. Bazı gerekçelerle partilerin kapısına kilit vurduk ve ülkeyi partiler mezarlığına çevirdik... Konuşamıyoruz, söyleyemiyoruz, belki bununla ilgili çok şeyler söylenir. Kapalı kapılar ardında olup bitenleri, elbet bir gün tarih yazacak. Ama şuna inanın. Bunu ancak bir tek kelimeyle ifade edebiliyorum. Bu zalimlikti başka hiçbir şey değildi…
Laiklik adı altında, olmadık maskaralıklar çıkardık ortaya. Din ya da dinsel duygular, inançlar ancak ve ancak kalplerde olabilir. Kalplerin dışına taşamaz. Kalbin içinde kilitli kalacak. Nasıl olacaksa? Böyle bir anlayışla tarif edildi." şeklindeki yargı ve laiklik ile ilgili yaptığı özeleştiriyi cesur ve namuslu bir adım olarak değerlendiriyoruz. Ama bu zulümlerin geçmişte yaşanan ve bugün artık olmayan bir uygulama gibi anlatılmasını garipsiyoruz. Geçtiğimiz hafta içinde 4 gün ara ile Yargının peş peşe iki hukuk skandalına imza attığını hatırlatıyoruz.
"Yargı mağduru mütedeyyin insanların dosyaları yeniden açılsın"
28 Şubat sürecinde askerden brifing almış yargı mensupları, haksız ve hukuksuz birçok karara imza atmıştı, günümüzde de halen imza atmaktadırlar. Bu vesile ile özellikle hakları ve hürriyetleri ellerinden alınmış İslami hizmet referanslı STK yöneticilerinin ve mütedeyyin insanların yapılan yargılamalar sonucunda oluşan mağduriyetlerinin giderilmesi, dosyalarının yeniden ele alınması ve yargılamalarının yenilenmesi için gerekli yasal düzenlemenin yapılmasını talep ediyoruz" şeklinde konuştu.
"Oy kullanmada yaş ve akıl sağlığı dışındaki sınırlandırmalar kaldırılmalı"
Anayasa Yazım Komisyonu'nda 'yeni anayasa' çalışmalarını sürdüren dört parti, asgari ücretten vergi alınmamasında ve tutuklu ve hükümlülerin oy kullanabilmesinde uzlaştığını hatırlatan yavuz, "Parti programımızda önerdiğimiz gibi asgari ücretten vergi alınmaması ve hükümlülere oy kullanma hakkı verilmesi konusunda anayasa yazım komisyonundaki dört partinin uzlaşmış olması olumlu bir gelişmedir. Ancak er ve erbaşlara bu hakkın kullandırılmaması yanlıştır. Programımızda belirttiğimiz gibi “yaş ve akıl sağlığı dışındaki sınırlandırmaların tamamı kaldırılmalıdır" dedi.
Guantanamo'daki zulümler sürüyor
Guantanamo'da Kur'an'a saygısızlığı ve hukuksuzluğu protesto amacıyla Müslüman esirlerin iki ayı aşkın süredir açlık grevinde olduğunu ifade eden Yavuz, "Guantanamo vahşet ve zulüm üssünün gardiyanları daha önce açlık grevindeki Müslüman esirlere barbarca saldırarak açlık grevinin bitirmek istemişlerdi. Bu hafta ise açlık grevinde bulunan Müslüman esirlere rızaları olmadan zorla besin enjekte ettikleri ortaya çıktı.
Amerika tarafından hukuk tanımaz bir şekilde İslam ülkelerinde adeta insan avcılığı yaparak kaçırılan ve savaş esiri muamelesinin bile esirgendiği Müslümanlara reva görülen muamelelerin sonlandırılması için Müslüman ülke yöneticileri ve BM gibi uluslararası kuruluşlar üzerlerine düşeni yapmalıdır" çağrısında bulundu. (M. Sait Adıyaman - İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.