HÜDA PAR'dan gündem değerlendirmesi
HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Yavuz, gündemdeki konulara ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
HABER MRK - Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Yavuz, Türkiye'de ve dünyada yaşanan gelişmeleri değerlendirdi.
"TAKSİM GEZİ PARKI GERGİNLİĞİ"
İstanbul Taksim Gezi Parkı'nda ağaçların sökülmesini protesto eden göstericilere yönelik polisin sert müdahalesini de, gösterilerin sokak çatışmalarına dönüştürülmesini de kınadıklarını açıklayan Yavuz, polisin orantısız güç kullanması ve ortalığı gaz dumanına boğması hükümetin kitlesel tepkilere tahammülsüzlüğünü gösterdiğini ifade etti. Yavuz, TOMA diye tabir edilen araçların göstericilerin üzerine sürülüp insanların barikat olarak kullanılan öteberi gibi araç tamponlarıyla savrulmalarını kabul edilemez buldu.
Yavuz, "Gerginliğin büyümesinden sonra polisin çekilmiş olmasını ve yetkililerin ve idarecilerin de polisin çekilmesinden sonra insani söylemlerde bulunmasını polisin sertliğine duyulan tepkileri dindirmek amacına matuf, gecikmiş ve samimiyetsiz bir yaklaşım olarak değerlendirmekteyiz. İlk başta yapılması gereken en sonda yapılmıştır. Her zaman olduğu gibi gaz bombalarından dolayı zararı yine halkımız görmüştür" dedi.
"CEZAEVLERİNDEKİ SKANDALLAR"
2012 yılında Pozantı M Tipi Cezaevi'nde çocuklara yönelik taciz ve tecavüz uygulamaları henüz unutulmamışken cezaevlerinde yaşanan taciz ve tecavüz iddialarından bir diğeri de Antalya L Tipi Cezaevi'nden geldiğini belirten Yavuz, geçen hafta da Ahlat Cezaevi'ni, Giresun E Tipi Kapalı Cezaevi'ni ve İzmir'in Şakran Kadın Cezaevi'ni gündemlerini aldıklarını hatırlattı.
Yavuz sözlerini şöyle sürdürdü, "İstanbul Ümraniye E Tipi Cezaevi'nde kaldığı sırada 'hastanede öldü' denilen Batmanlı 6 çocuk babası akciğer ve astım hastası Şahin Şimşek adlı mahkûmun, hastaneye gönderilmesi gerekirken hücreye atıldığı ve burada hayatını kaybettiği açığa çıktı. Adli Tıp Kurumu 1'inci İhtisas Kurulu hazırladığı raporda; cezaevi doktorunun Şimşek'i sevk etmesine rağmen, cezaevi yönetimi tarafından hastaneye gönderilmediği ve ölümün ihmal sonucu meydana geldiğini belirledi.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Şakran ve Antalya cezaevlerinde çocuklara yönelik iddiaların sorulması üzerine 'Sorunlar, hak ihlalleri tamamen yoktur diyemem... Bakanlık olarak tüm iddiaların üzerine gidiyoruz, iddiaların kaynağına iniyoruz. Sadece bürokratların verdiği bilgilerle yetinmiyoruz, Ankara'dan kendi müşavirlerimi, danışmanlarımı gönderiyorum oradaki çalışan kişilerin yapmış olduğu çalışmalara sağlamasını yaptırıyoruz, ondan sonra kamuoyunu bilgilendirmeye gayret ediyoruz' dedi.
Daha önce pek çok kez cezaevlerindeki kötü muamele, hak ihlalleri ve işkenceyi gündem etmemize rağmen Sayın Adalet Bakanı'nın bunların sonucunu kamuoyuyla paylaştığına şahit olmadık.
Geçen haftaki gündem değerlendirmemizde bu başlık adı altında beyan ettiğimiz görüşümüzü bir daha söylemekte fayda görüyoruz: Daha önce bu tip vakalarda sorumluların soruşturulması ve cezalandırılması yerine taltif ve terfi ettirilmiş olmaları ve işkencecilerin yargı eliyle himaye edilmeleri bu tip keyfi uygulamalara sebebiyet vermekte, işkencecileri cesaretlendirmektedir."
"İSLAM ÂLİMLERİNİN SORUMLULUĞU"
Dünya Müslüman Âlimler Birliği Başkanı Yusuf El Karadavi'nin Katar'da Cuma hutbesinde işi tekfir boyutuna getirerek Lübnan Hizbullah'ı için "Hizbuşşeytan, Hizbuttağut" ifadelerini kullandığını hatırlatan Yavuz, şunları söyledi;
"HÜDA PAR olarak Lübnan Hizbullah'ının ve İran'ın Suriye meselesindeki tavrını desteklemiyor olsak da bu sözlerin, daha önce zalim Esed ordusunu Peygamber ashabına benzeten söylem kadar yanlış olduğunu düşünüyoruz. Bu tip söylemlerin emperyalistlere yarayacağı aşikârdır. Bu sözlerin ümmete faydası yoktur. Bu tür söylem ve davranışlar Suriye'deki iç çatışmayı mezhep savaşına dönüştürecek ve bütün bölgeyi saracak bir ateşe benzin dökmektir. Karadavi'nin 'Vallahi gücüm olsaydı, onların yanında gider ve onlarla birlikte savaşırdım' sözü ve fetvası üzerine akacak kan Şii de olsa, Sünni de olsa yine Müslüman kanıdır.
Amerika ve israilin Şii-Sünni ihtilafı çıkarmak için yaptıkları ortada iken, İslam dünyasının tanınmış âlimlerinin Şii-Sünni ayrımını daha da derinleştirecek, daha çok kan akıtılmasına sebep olacak söylemlerde bulunmalarını esefle karşılıyoruz. Âlimlerden beklentimiz sağduyu ve akl-ı selim ile hareket etmeleri, ümmetin zorlu bir süreçten geçtiği şu günlerde mutedil, ihtilafları giderici ve fitneyi önleyici açıklamalarda bulunmalarıdır.
Suriye meselesinin çözümünün siyasi müzakere ile olmasından yanayız. Çözüm insanları daha fazla silahlandırarak bir tarafı bitirmek değildir, bu mümkün de değildir. İki tarafın da politikalarını yanlış buluyoruz. Suriye meselesinin çözümü için daha önce deklare ettiğimiz önerimizi bir daha yineliyoruz: Suriye'de çatışan taraflar üzerinde etkinliği bulunan Türkiye, İran ve Mısır sorunun çözümünde öncü rol oynamalı ve Suriye'de akan kanın durmasını ve halkın iktidara gelmesini sağlayacak bir formül üzerinde uzlaşmalıdır.
Suriye meselesinde İslam ümmetine Bediüzzaman hazretlerinin şu sözleri ile sesleniyoruz:
'Ey ehl-i hak olan Ehl-i Sünnet ve Cemaat! Ve ey Âl-i Beytin muhabbetini meslek ittihaz eden Alevîler! Çabuk bu mânâsız ve hakikatsiz, haksız, zararlı olan nizâı aranızdan kaldırınız. Yoksa şimdiki kuvvetli bir surette hükmeyleyen zındıka cereyanı, birinizi diğeri aleyhinde âlet edip, ezmesinde istimal edecek. Bunu mağlûp ettikten sonra, o âleti de kıracak. Siz ehl-i tevhid olduğunuzdan, uhuvveti ve ittihadı emreden yüzer esaslı rabıta-i kudsiye mâbeyninizde varken, iftirakı iktiza eden cüz'î meseleleri bırakmak elzemdir."
"SURİYE'YE SİLAH SEVKİYATI"
Avrupa Birliği'nin Suriyeli muhaliflere silah sağlanmasına olanak sağlayacak kararından bir kaç saat sonra Rusya'nın S-300 hava savunma füzelerini Suriye'ye sevk edeceğini açıkladığını hatırlatan Yavuz, İşgalci israil'in ise buna karşılık tehditkâr açıklamalarda bulunduğunu söyledi.
Yavuz, Rus Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergei Ryabkov'un ''Biz bu sevkiyatın istikrar faktörü olduğunu düşünüyoruz ve bu adımın da bazı deli fişekleri, çatışmayı dış güçlerin katılımıyla uluslararası boyuta taşıyabilecek senaryoları değerlendirmekten alıkoyacağına inanıyoruz'' dediğini söyledi.
Yavuz, ABD ve Batılı ülkelerin muhaliflere silah yardımında bulunması, Rusya'nın ise S-300 füzelerini Esed'e göndermesi sonucunda Müslüman ülkelerinin ve mazlum Suriye halkının kazancı; gözyaşı, kan ve parçalanmış bedenler olacağına dikkat çekti.
"AMERİKA'NIN SINIR TANIMAZ SALDIRILARI"
Amerikan insansız hava aracının, Pakistan'ın kuzeybatısındaki Miranşah'ta bir eve düzenlediği saldırıda 4 kişinin öldüğünü açıklayan Yavuz, ABD'nin, Pakistan'ın kuzeybatısındaki bölgelere Taliban ve El-Kaide militanlarının varlığını gerekçe göstererek Pakistan'ın egemenlik haklarını ihlal ederek 2004'ten beri saldırıların düzenlediğini söyledi.
Amerika'nın canı istedikçe uluslar arası hukuku çiğneyerek özellikle İslam ülkelerinde operasyon ve saldırılar yapmayı kendisi için meşru bir hak olarak gördüğünü ifade eden Yavuz, BM'in mevcut yapısı ve İslam ümmetinin parçalanmış hali devam ettiği müddetçe bu saldırgan ve küstah tavırlarının da devam edeceğinin altını çizdi.
"ANAYASA MAHKEMESİ BAŞKANI'NIN AÇIKLAMALARI"
Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç'ın Anayasanın 90. maddenin güçlendirilmesi amacıyla bireysel başvuru hakkının getirildiğini ve bu görevin Anayasa Mahkemesi'ne verildiğini, şu an çok başarılı bir noktaya gelindiğini söylediğini hatırlatan Yavuz, hak ihlallerine karşı Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkının, ileriye doğru atılmış olumlu bir adım olduğunu söyledi.
Yavuz, "Ancak parti programımızda da belirttiğimiz gibi; 'Anayasa mahkemesine bireysel başvurunun harca tabi olması, ekonomik yönden zayıf olan vatandaşların bu haktan mahrum edilmesi sonucunu doğurduğundan bu konuda yeni düzenlemeler yapılmalıdır. Bu düzenleme ile hak ihlali iddiasıyla yapılan bütün başvurular harçtan muaf tutulmalı, başvurusu reddedilen vatandaşlara para cezası öngören maddeler de yürürlükten kaldırılmalıdır.'
Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç'ın da dediği gibi 'İnsan olma şerefi, onun neyi düşüneceğine, neye inanacağına, ya da nasıl bir hayat tarzını seçeceğine kendisinin karar vermesini zorunlu kılar.' Ancak hâlâ hayat tarzı veya düşüncesi nedeniyle dindar insanlar maalesef özellikle yargı organları tarafından terörist olarak görülmekte ve cezalandırma yoluna gidilmektedir. Mayıs ayı içinde 4 gün ara ile işlenen iki ayrı hukuk skandalında aralarında İslami STK yöneticileri, gazeteciler ve parti yöneticilerimizin de bulunduğu kardeşlerimize 150 yılı aşkın ceza verildiğini unutmadık, unutmayacak ve unutturmayacağız" diye konuştu.
"MÜSBET GELİŞMELER"
"Türkiye'nin eğitim dili Kürtçe olacak olan ilk üniversitesini kurmak için yola çıkan Mezopotamya Vakfı'nın kuruluşu onaylandı" diyen Yavuz, "Resmi Gazete'de yayınlanarak kuruluşu tescil edilen Mezopotamya Vakfı'nca Diyarbakır'da Türkiye'nin eğitim dili Kürtçe olan ilk üniversitesinin kurulması için çalışmalara başlandı.
Belçika'nın ikinci büyük şehri Gent Belediyesinde gişede çalışanlara yönelik uygulanan başörtüsü yasağı, belediye meclisinde yapılan oylama neticesinde yürürlükten kaldırıldı. 2007 yılında getirilen yasak, belediye meclis oylamasında kaldırılarak başörtülü personelin gişelerde çalışmasının önü tekrar açılmış oldu.
Belçika'nın en büyük şehirlerinden Gent'te birçok Müslüman sivil toplum kuruluşunun başlattığı kampanyada toplanan 10 binden fazla imza belediye yönetiminin başörtüsü yasağı uygulamasından geri atmasını sağladı. 12 milyon 300 bin imzaya rağmen kamuda başörtüsü yasağını pekiştiren 'Yaz Kıyafeti Genelgesi'ni yayınlayanların kulakları çınlasın" dedi.
"MESCİD-İAKSA'YI HAVRAYA ÇEVİRME PLANLARI"
Mescid-i Aksa'ya yönelik saldırıların artmaya devam ettiğine dikkat çeken Yavuz, İşgal askerlerinin korumasında fiili saldırıda bulunan bir grup Yahudi'nin Mescid-i Aksa'nın içine girip ayin yapmak istedikleri, İşgalci israil askerleri ise olaya müdahale etmek için Kubbetu's-Sahra Camisi'ne, kadınların namaz kıldığı esnada baskın düzenlediğini söyledi.
Siyonist Yahudi grubun son bir ay içinde üçüncü kez, işgalci israil askerleri eşliğinde ayin yapmak için Aksa'ya girmeye çalıştığına vurgu yapan Yavuz, "İslam âleminin Mescid-i Aksa'ya yapılan bu fiili saldırılara tepkisiz kalmasını garipsiyoruz. Duyarlı STK'ları ve Müslüman kamuoyunu siyonist israile tepki vermeye ve Aksa'nın izzetini muhafaza etmeye davet ediyoruz" dedi.
"İNANCA YÖNELİK SALDIRILAR"
Filistin'in Batı Şeria bölgesinde bir grup Yahudi yerleşimcinin, Batı Şeria'nın Eriha kentindeki Filistinlilere ait 7 aracı yaktıklarını belirten Yavuz, "Siyonist saldırganlar, evlerin duvarlarına da İbranice 'Araplara ölüm' yazdılar" dedi.
Myanmar'da Müslümanlara yönelik soykırımın ve katliamların durmadığını ifade eden Yavuz, "Ülkenin kuzeydoğusundaki Lashio'da bir cami, yetimhane ve Müslümanlara ait dükkânlar ateşe verildi. Haber ajansları, saldırganların Budist rahiplerle beraber ellerinde pala ve bıçaklarla rastladıkları Müslümanları öldürmek için sokaklarda Müslüman avına çıktıklarını aktardı" dedi.
Fransa'da camilere yönelik saldırıların artığını belirten Yavuz, Narbonne şehrinde inşaatı devam eden bir caminin önüne kesik domuz başının bırakıldığını söyledi. "Aynı cami inşaatı önüne Aralık ayında da kesik domuz başı bırakılmıştı" diyen Yavuz, "Nisan ayında Coulommiers'ta, Mayıs ayı ortasında Djon ve Moulhouse şehirlerinde cami duvarlarına ırkçı sloganlar ve gamalı haç çizilmişti. Fransa İslam Konseyi'nin araştırmasına göre, yılbaşından bu yana ülkede yaklaşık 12 cami ırkçı saldırılara hedef oldu.
Fransa'da ise Montrouge şehrinin tek camisi, 'Şehirde azınlığı oluşturan Müslümanların, bir ibadet mekânına sahip olması mümkün değil' diyen belediye başkanının girişimiyle kapatılmak istenmişti" diyerek konuşmasını bitirdi. (M.Salih Keskin - İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.