"Hüsn-i Hat Sanatı Batı'nın resmine karşı bir çıkıştır"

"Hüsn-i Hat Sanatı Batı'nın resmine karşı bir çıkıştır"

Hüsn-i Hat Sanatı'nın Sultanahmetler, Ayasofyalar, Selimiyeler ve Süleymaniye'nin büyük taşlarına işlenerek günümüze geldiğini ifade eden resmi makamların hat sanatına karşı ilgisizliğinden yakındı.

İSTANBUL - Hüsn-i Hat Sanatı'nı konuştuğumuz hattat Selim Türkoğlu, Ayasofyalar, Selimiyeler ve Süleymaniye'nin büyük taşlarına işlenerek günümüze geldiğini ifade eden hattat Selim Türkoğlu, Hüsn-i Hat Sanatı'nın Batı’nın resmine karşı bir çıkış olduğunu söyledi.


 

Türkoğlu, resmi makamların, ecdattan kalan bu sanata karşı üvey evlat muamelesinde bulunduğuna dikkat çekti.


 

Sizleri tanıyabilir miyiz ve Hüsn-i Hat Sanatı tutkunuz nasıl başladı?
1960 Erzincan Refahiye doğumluyum. 1978’ten beri fiilen İstanbul'dayım. Muhtelif iş dallarında görev yaptım. 80’li yıllarda hat eğitimine başladım. Mustafa Halim Efendi, asrımızın en büyük hat ustalarından diyebileceğimiz bir tanesi. Onun talebelerinden Ali Müşti Orhan’la tanışmıştım. Bu vesile ile hat eğitimine başladım. Daha sonra Ali Selçuk Erkut Beyle devam ettim. 1990 senesinde hat sanatında icazetimi aldım. Tabi hat sanatı benim tamamımı kapsamıştı. Ya bu işi yap ya da başka işi yapma gibi düşünceye sevk etti. Eski üstatların meşhur bir sözü vardır. “Hat sanatı kuma kabul etmez” yani sen ona küllünü vermezsen o sana cüzünü vermez derler. Bundan dolayı hat sanatına odaklandım.


 

“HÜSN-İ HAT SANATI HEM SANATTIR HEM İLİMDİR”
Hüsn-i Hat Sanatı hakkında bilgi verebilir misiniz?

Hüsnü Hat Sanatı hem sanattır hem ilimdir. Sanat üstü boyutu vardır. Cenabı Hak Kur’an-ı Kerim’de yazı yazmayı kendisinin öğrettiğini buyurmuştur. Bir şeyin ucu Cenabı Hakka dayanıyorsa ki sanatsal vasfı yönünden en büyük sanatçı Allah'tır (cc). Kainat gibi bir eser ortaya koymuş. İnsan gibi mükemmel bir eser ortaya koymuş. Biz bu alemdeki gördüklerimizi söylüyoruz. Hem sanat cihetinden hem de ilim cihetinden ucu Cenab-ı Hakka dayanıyor. Onun için bu sanatın sonu yoktur.


 

“ALLAH RESULÜ (SAV) GÜZEL YAZIYI DA TEŞVİK EDİYOR”
Hüsn-i Hat Sanatı doğuşu, gelişmesi ve şuan ki durumu hakkında neler söylersiniz?

Yazı İslam gelmeden çok kısa bir süre önce Hicaz’a girdi. Asrı Saadet döneminde bu yazıyı çok az kişi biliyordu. Allah Resulü (sav) gelen vahiyleri bu yazıyı bilen katiplerine yazdırıyordu. Farklı devletlerin liderlerine davet mektupları yazılıyordu. O dönemde kullanılan iki türlü yazı vardı. Kaynaklarda zikredilen Şami ve Makili diye zikredilmiş iki türlü yazı vardı. Makili yazı daha düzgün görsel olarak daha güzel. Bu münasebetle Allah Resulü (sav) özellikle yazışmalarda ve ilmi zapt altına aldığı uygulamalarda bu yazıyı kullanıyordu. Allah Resulü (sav) güzel yazıyı da teşvik ediyor. Mesela o güzel yazı yazan insanları bilakis yönlendiriyor. Allah güzeldir güzeli sever Hadis-i Şerifi, Allah Teala’nın Kur’an’da kaleme kasem etmesi, yemin etmesi müstakil olarak Kalem Suresi adı altında bir surenin olması, yazıyı ve öğretenin kendisini olduğunu beyan etmesi bunların hepsi yazıyı ve yazıyla uğraşan insanları en iyi yapmaya yönlendirmiş. O dönemin insanları da öyle başlamıştır.


 

“HÜSN-İ HAT SANATI’NIN EN BÜYÜK DESTEKÇİSİ SARAY OLMUŞTUR”
Hüsn-i Hat sanatı Osmalı’da zirve yapmasının nedenini anlatabilir misiniz?

İslam'da biliyorsunuz tasvir yapmak yasaklanmıştır. Müslüman sanatkarlar yasak olan bir şeyi yapamayınca bu sefer hat sanatına yönelmişler. Bu da bu sanatın gelişmesinde farklı bir faktördür. Bizim Anadolu topraklarının coğrafik ve iklim olarak yazı yazmaya uygunluğu vardır. Kalemi elinize aldığınız zaman eğer kalem elinizde kayıyorsa hayatta yazı yazamazsınız. Ama bu coğrafya yazı yazmaya çok müsait bir coğrafya. Hat sanatının doğuş ve tarih içerisindeki seyri çok uzun ve maceralı serüven yani bunda da en büyük destek devlet yani saray desteğidir. Saray ciddi anlamda desteklerini vererek sarayda istihdam etmiştir. Osmanlı böylece hat sanatında zirveyi yakaladı.


 

“GAYRİMÜSLİM DE OLSA BİZİM BU SANATIMIZ ETKİLEŞİM OLUŞTURABİLİYOR”
Hüsn-i Hat Sanatı’na din ile etkileşim halinde mi?

Bütün batı ve doğu sanatların çıkışlarına baktığımız zaman muhakkak din vardır. Yani bütün sanatlar din çıkışlıdır. Yaşadıım birçok hadiseden sadece bir tanesini vererek örneklendirmek istiyorum. Viyana'da açmış olduğumuz bir sergide bir bayan sergiyi uzun uzun inceleyip gezdikten sonra bana şöyle bir soru sordu. “Bunlarda büyü var mı” dedi. Ben şaşırdım tabi öyle bir soruyla karşılaşmayı beklemiyordum. Öyle şeyin olmadığını söyledim ama sebebini sorduğumda şunu söylemişti bana “İçeri girdiğinden itibaren büyülendiğini yani oraya girmezden evvelki ruh halinin farklı olduğunu o ortama girdikten sonra ruh halinin değiştiğini söyledi. Bunun için de acaba etkileyici bir güç mü var” dedi. İşte bu bir bakış açısıdır. Ama gayri müslim de olsa bizim bu sanatımız etkileşim oluşturabiliyor.


 

“KÜLTÜRMÜZLE HİÇ BİR İLİŞKİSİ OLMAYAN DANS GİBİ ALANLARA YELTENİYORUZ”
Hüsn-i Hat Sanatı’nı gelişmesi ile ilgili neler yapılabilir?

Osmanlı döneminde şöyle bir uygulama vardı. Medresetül Hattatin vardı. Şuan o bina Milli Eğitim Bakanlığı’nın kitap satış bürosu olarak kullanılıyor. Orada bir zamanlar Medresetül Hattatin olarak eğitim görülüyordu. Binayı tekrar eski haline döndürebilirler. Resmi makamların hat sanatına karşı üvey evlat muamelesi devam ediyor.


 

Bir kaç dernek olmasına rağmen sanatın geleceği ve gelişmesi ile ilgili değil de proje üretip belediyelerden iş kapmak peşindeler. Bugün bakıyorsunuz orkestra, resim ve ya heykeltıraş gibi mesleklere verilen ilgi ve alaka hat sanatına maalesef verilmiyor. Bizim kültürümüzle hiç bir ilişkisi olmamasına rağmen hala dans gibi alanlara yelteniyoruz. Bugün batı özellikle ABD bizim sanatımıza gizliden gizliye ilgi duyuyor. Büyük bir devlet olduğunu iddia etmek ediyorsan bir şeyler yapmak zorundasınız. Kendi değerlerimize sahip çıkmamız lazım. Bizim geleneksel sanatlarımız batıda filizlenirse şaşmayalım.


 

HAT ESERLERİMİZİ GAYRİ MEŞRU BİR ŞEKİLDE YAĞMALAYIP SATIŞA SUNDULAR?
Günümüzde elimize ulaşan hat sanatı eserlerimiz mevcut mu?

31 Mart olayında Yıldız Sarayı basılıyor. İkinci Abdulhamid Han görevinden uzaklaştırılıyor ve saray yağmalanıyor. Bu saray da kişisel eşyalar var, kütüphaneler var, el yazılı eserler tarihi eserler var. 2. Abdulhamid hem bir hükümdar hem de birçok sanatla uğraşırdı. Dolayısıyla koleksiyonunda çok önemli hat eserleri var. O dönemde onun evini yağmaladıkları zaman batılı ne kadar antikacı varsa İstanbul’a hücum etmiş. Kimin nereye ne sattığı ne götürdüğü belli değil. Gayri meşru bir şekilde yağmalanmış gayri meşru bir şekilde satılmış. Devletinde bunların peşine takılması gerekiyor. Çünkü bunlar bizim ecdatlarımıza ait olan şeyler.


 

“BATI SANATLARINDA BİRE BİR TAKLİTÇİLİK ESASTIR”
Hüsn-i Hat Sanatı ile Batı sanatı arasında fark var mıdır?

Batı sanatlarında bire bir taklitçilik esastır. Ama bizim İslam sanatlarında özellikle hat sanatında taklitçilik yoktur.  Hat sanatı hem gönle hem de göze hitap eder. Güzel yazı üstadın elinde gizlidir, diyor Hz. Ali. Çünkü anlatmakla yazı öğrenilmez. Olgunlaşması ve kıvama ermesi çok yazmakladır. Ne kadar çok yazarsınız yazınız o kadar gelişir. Bu sözün en önemli noktası ise bu işle uğraşanın İslam’a olan bağlılığıyla alakalıdır. Burada şunu anlıyoruz gayrimüslimden hattat olmaz. Şuana kadar da duymadım ve görmedim. (Fikret Kavgalı/Mehmet Ün - İLKHA)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.